Muhteşem Yüzyıl
Muhteşem yüzyıl dizisiyle beraber insanlarımızda bir tarih merakı uyandı. Tarihle ilgili bilhassa haremle ilgili kitapların satışında artış görüldü.
Kanuni Sultan Süleyman (1495 - 1566) Kanuni Sultan Süleyman 27 Nisan 1495 Pazartesi günü Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun'dur.
Kanuni Sultan Süleyman devri, Türk hâkimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Osmanlının en parlak dönemi yükseliş dönemidir. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. Yedi yaşında tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderildi. Şehzade Süleyman, burada Karakızoğlu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de 25 yaşındayken Osmanlı tahtına geçti.
Kendisinden başka erkek kardeşi olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu. Çok ciddi ve kendinden emin bir padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden asla geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Zigetvar kuşatmasını idare ederken, 7 Eylül 1566 yılında 71 yaşında vefat etti.
Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman adaleti seven bir padişahtı.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Mahidevran sultandan olan şehzade Mustafa paşanın Amasya valisi olduktan sonra Hürrem sultanın kendi oğlunun padişah olmasını tahtı diğer şehzadelere kaptırmasından koktuğu için de diğer şehzadelerin öldürülmesi ve şehzade Mustafa ve şehzadelerin mezarının Sivas Yukarı tekke mezarlığında olması nedeniyle yukarı tekke mezarlığı da ziyaretçi akınına uğradı.
Bir film ile tarihi merak ederek tarihle ilgili kitapların satışında rekora imza atılıyorsa bu durumdan da anlaşıldığı üzere Filmlerin insanlar üzerinde ne kadar etkili olduğunun göstergesidir.
Yalnızca kitap satışlarında değil Hürrem sultan yüzüğü, Mahidevran sultan kolyesi de beğeni toplamış ve satışlar artmıştır. Dizide cariye rolü oynayan oyuncuların yaptıkları, giydikleri, takıları ilgiyle izleyen aynen uygulanma çabasında olan hatunlarımızın sayısı da artıyor.
Sanki insanlarımız yaşam tarzlarını gündeme damgasını vuran olaylara ve dizilere göre yaşıyor. Firmalar artık dizilere göre modayı ayarlıyor, üretimlerini bu tarzda gerçekleştiriyor. Dizi karakterlerinin giyim tarzına olan talepleri karşılamakta güçlük çekildiği ve yetiştirilemediğini belirten modacılar da durumlarından memnun.
Artık dizilerin insanlar üzerideki etkisi inkâr edilemeyecek kadar büyüktür. Bir ara sıla tokası, Bihter ayakkabısı, yüzüğü, takıları kıyafetleri revaçtaydı. Şimdi moda ilahı Hürrem sultan olarak değişti. Kendini dizi karakterlerine benzetmek için estetikler yaptıranlar, Süpermen olup uçmaya kalkan çocuklar, örümcek adam gibi duvarlarda gezenlerin, sacını, makyajını, giyimini, hayat tarzını kendine uygulamaya kalkan insanların ne kadar vahim hale geldikleri aşikârdır. Daha kaç kişinin sonu olmuştur ve olacaktır.
Entrikalarla dolu, çarpık ilişkilerin yaşandığı, şiddet, aldatma, cinayet, tecavüz konulu dizi ve filmlerin tuttuğunu gören senarist ve yapımcılar adeta yarış halindeler. Reyting uğruna yok olan hayatları görmezden gelerek bu tür yeni projelerle daha kaç beyinleri yıkayacak ve hayatları yok edecekler. Bilinçli veya bilinçsiz olarak insanların beyinlerinin yıkandığını, senaryolaştırılan hayatların yaşanmasını sağladıklarının farkındalar mı acaba?
Yurt dışından bile bizden dizi isteniyor. Bu elbette büyük başarı. Avrupa ve Arap ülkeleri dizilerimizi satın almaya başladılar. Dizilerde kullanılan teknikler ve karakterlere diyecek sözümüz yok. Çok başarılılar. Rollerin hakkını veriyorlar. Bazı dizilerde işlenen konular Türk kültürünü aile yapısını ve ahlakı değerleri yok ediyor. Etmekte.
Bir dizinin reyting yapmasında veya silinip gitmesinde basının rolü de büyüktür. Basın bir gecede oyucuyu star yapar, isterse bir gecede starları bitirir. Yani isterse abat, istemezse berbat eder. Bu demek oluyor ki basına büyük iş düşüyor.
Bizler elimizden geldiğince doğruları ve yanlışları göstermeye çalışıyoruz. Sayımız az olmasına rağmen gücümüzün yettiğince de devam edeceğiz. Bilinçli, değerlerine sahip çıkan, kültürlü, gelenek göreneklerini, örf ve adetlerini bilen, güzel ahlaklı nesillere ihtiyacımız vardır. Geleceğimizi güvenle emanet edebileceğimiz nesillere…
Dizi, magazin, film gençliklerinden uzak nesillere.
İnsanlarımızın dizilerin senaryolardan ibaret olduğunu, senaristlerin hayalleri ve hayal gücü olduğunu gerçeklerle alakası olmadığını bilmeleri gerekir. Bazı dizi ve olaylar gerçek hayattan alınsa da çoğunluğunun gerçeklerle ilgisi olmadığı ve kurgulardan ibaret olduğunu anlamaları gerekir. Ama ne yazık ki gerçeklerle karıştıranlar da olmaz değil.
Hayat kısa ve değerlidir. Dizi ve film değil. Ne kadar hayat bir film ve bizlerde oyuncu olsak ta gerçeklerle yaşamalı ve karıştırmamalıyız.