Mühim Olaylar
Sabah ayakkabılarımı boyadım. Zor uyandım. Esas uyanmadan önce de, gecenin bir yarısı boynumda ve yüzümde taş gibi bir ağrı ile uyandım. Dalından kopmak üzere olan bir elma gibi hissettim başımı. Karanlıktı oda. Kapıya kadar kopmak üzere olan bir elma gibi olan başımı zor taşıyarak ve yüzüme yapıştığını zannettiğim etsi uyuşuk bir ağrıyla bir metre genişliğinde koridoru zor geçtim. Elim lambanın düğmesine zor gitti. İşaret parmağımı kaldıracak gücüm yoktu, uyuşmuştu. En az uyuşan omuz eklemimi zor kaldırarak yan taraftaki bir metrekarelik odacığın da düğmesine bastım. Elimi zor bela çarpar gibi dokundum düğmelere. İki ışık da yandı. Aynanın karşına kendimi zor attım. Sağ yüzümde kanepe kol yaslamalığının desenlerini gördüm. Boynum hâlâ eğriydi. Gözlerim korkmuş gibiydi. Çünkü bir uçak düşüyordu. Evimizin tam üstünden geçiyordu. Gaz lambası yanıyordu. Bir pencerenin kalın perdesi yarı aralanmıştı. Tülün ardından bir uçak düşüyordu. Heybeti beni korkutuyordu. Koştum ve bir sürü kişi daha koştu. Ta uzaklardan alev haleleri yükseldi. Üzüldüm. Öldüler galiba hepsi. Penceremi açtım. Kış kokusu geldi. Sırt üstü uzanıp tülün eteklerini boğazıma attım. Gökyüzünde yıldızlar vardı. Birkaç köpek uluyordu. Komşular yatmıştı. Sağ topuğun köselesi düşmek üzereydi, oynarken. Boynum hâlâ ağrıyordu. Sırtüstü yatmak istiyordum. Serin hava yüzüme değiyordu. Hoşuma gidiyordu bu. Kadınbudu köftenin yanık kokusu hâlâ kapıdan bu yana geliyordu. Ayakkabılarımı boyarken de koku hâlâ vardı. Ayakkabılarımı boyarken bu ayakkabılarımla koştuğum uçak kazasını düşünüyordum. Onlar için üzülmüştüm, hâlâ üzülüyordum. Ayakkabılarımı boyadım. Hayat devam ediyordu. Ayakkabılarımı boyarken boynum hâlâ ağrıyordu.