Muhalefet ve medya üzerine
AK Parti Kongresi'ndeki başarı, heyecan ve Genel Başkan Erdoğan'ın hitabet literatürüne geçecek kadar muhteşem konuşması, muhalefeti ve bazı mevkutelerin kalemşorlarını âdeta kudurttu.
HP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Kongre sonrasındaki Grup Konuşması'nda Türkiye'nin Başbakanı için söylediklerini, Yeni Şafak Gazetesi yazarı Yasin Doğan, 'küfürname' diye adlandırarak şöyle sıralamış: 'Cehalet, çapsızlık, utanmazlık, insan olmamak, hainlik, Firavunluk, Nemrutluk, ilâhlık, şirk, zalimlik, güce tapmak, kolpacılık, rezillik, korkaklık, yalancılık.' Halbuki AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, Kongre'de yaptığı yaklaşık 2.5 saat süren 61 sayfalık konuşmasında CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun adını bile anmadı ve CHP'den de sadece dış politikadaki tutumundan bahsederek seviyeli bir eleştiri üslûbuyla bahsetti. TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in Meclis'in açılışındaki nezaket ve uygar tartışma çağrısına aldırmadan, durup dururken yeni yasama yılının başlangıcında bu küfür ve hakaret dolu, edebe mugayir konuşmasının tek bir izahı olabilir: Kıskançlık... Kılıçdaroğlu, CHP'nin artık otomatiğe bağlanmış ve kanıksanmış kurultaycıklarından sonra, Türkiye'nin gündeminin başköşesine kurulmuş bu tarihî Kongre'yi açıkça kıskanmıştır.
Wikileaks belgesi iddiasının ve Oslo imzasının tamamen uydurma olduğunun anlaşılmasına rağmen (Kaldı ki bunlar doğru olsa da bu söylenilmez), kalkıp da ülkenin Başbakanı'na uluorta 'hain' nitelemesinde bulunursanız, bunun hesabını hem yargı önünde hem de maşerî vicdanda vermek zorunda kalırsınız.
Ya, MHP Genel Başkanı Bahçeli'ye ne demeli?!. Siz kalkacaksınız, Alparslan Gazi'den gözleri yaşararak söz eden liderlerini alkışlayan Kongre salonundaki 30 bin kişiyi, Alparslan'ın îla-yı kelimetullah için savaştığı Bizans İmparatoru Romen Diyojen'in torunları olarak nitelendireceksiniz...
Her fırsatta milliyetçilik vurgusu yapan MHP'liler, siz bu karalamayı vicdanlarınıza sığdırabiliyor musunuz?!.
Üstelik Başbakan Erdoğan'a Türkİslâm ideolojisine göre konuştu diyerek kendi hasta zihniyetlerini kusan, Sorosçu, PKK destekçisi, Türk düşmanı hainlerle aynı paralele düşerek... Barzani'den Türkiye'nin çok büyük çoğunluğu gibi ben de hoşlanmıyorum ve ona aslâ güvenmiyorum. Lâkin, Irak'taki -Malikî dahil- herkes davet edilmişken, ne yazık ki fiilen Kuzey Irak'ta yönetici olarak bulunan Barzani'nin, hem de Suriye ile muhtemel bir çatışmanın eşiğinde çağırılmaması doğru olmazdı.
Lâkin, muhalefetin ve bir kısım medyanın açıkça saptırarak söyledikleri gibi, salonun sağ üst köşesindeki gençler Barzani'ye değil, Başbakan Erdoğan'a 'Türkiye seninle gurur duyuyor' şeklinde artık bayatlayan o bildik tezahüratta bulunmuşlardır. Ben de oradaydım ve gözlerimle gördüm. Barzani kürsüye çıkınca salonda bir uğultu olmuş ve dışarıdan gelen diğer misafirlere nazaran çok az alkışlanmıştır.
Medyaya gelince, bazı gazetelerin Kongre'ye davet edilmemesi bence de doğru olmamıştır. Keşke hiç ayrım yapılmadan hepsi de çağırılsaydı. Ancak bu eleştiri yapılırken şu hususları da dikkate almak lâzımdır:
1. Başbakan ve AK Parti, bütün muhalif basını değil, sadece kendisine ve partisine her gün hakaret yağdıranları Kongre'ye çağırmamıştır. Meselâ, açıkça kendisine ve partisine karşı olan Radikal, Vatan, Milliyet, Taraf, Millî Gazete, Yeniçağ gibi gazeteleri davet etmiştir.
2. Kongre, bir kamu kuruluşunun resmî toplantısı değildir. Geçmişte Genelkurmay Başkanlığı'nın basına uyguladığı akreditasyon ile bunun hiçbir ilgisi yoktur. Nitekim, resmî basın toplantılarına bütün basın dâvet edilmektedir.
3. Kongre, hemen bütün televizyonlar tarafından canlı olarak yayınlanmış ve çağrılmayan basın organları bir hak kaybına mâruz kalmamışlardır.
Gene de bizce bundan sonraki parti toplantılarında bu tahdidin uygulanmaması daha doğru olacaktır.