Müftü Beyin Kermesi…
Her yıl bu aylarda… Ünye’de cemaat dernekleri ve müftülüğe bağlı kuruluşlar kermes düzenlerler.
Gönüldeşleri ellerinde ne varsa ve evde ne ürettilerse kermese getirirler. Genelde de gönüldeşler ile hatır-gönül güdenler ve eş-dost bunları satın alırlar.
Böylece o dernek-vakıf ya da cemaatin gönüldeşleri yılda bir kere-her ne kadar eldekileri pazarlama ve yardım toplama gibi gözükse de- kendi aralarında ki dayanışmayı gösterirler.
Ben zannetmiyorum ki,
Hatır-gönül işi olmasa hiçbir cemaat mensubu bir diğerinkine gitmez.
Ya da,
Şurada dükkânlara göre çok daha ucuz şeyler satılıyor diye kermese alışverişe gelenlerin oranının hatırı sayılır olduğunu zannetmiyorum.
Bu işin felsefi tarafı… Bir de işin usul, adap ve hakkaniyet tarafı var.
Bu arada Orta Cami karşısındaki esnafımızın “müftü bey mahşerde iki elim yakanda olacak”
diye… Dükkânının camına yazı asması… Orta Çarşı esnafının kermesi protesto etmek için aralarında
imza toplamaları… Bu da işin başka bir yönü…
İsterseniz önce esnafın tepkisini ele alalım,
Demokratik haklarıdır. Haklılık payı aranmaksızın yaptıkları eylemi saygı ile karşılamak lazımdır.
Lakin…
Şunu da kendilerine sormak lazımdır… Birincisi ülkede ticari rekabet meşrudur. Her ne kadar vergisiz, kayıtsız-kuyutsuz satış yapılsa bile… Kermeste üretilenlerin de bir maliyeti vardır.
Satış mutlaka bunun üzerinden yapılır. Bedava verecek halleri yok elbette…
Her an dükkânların camekânlarında yalandan yere “Şok indirim… Kapatıyoruz, fiyatlar baş aşağı… Yüzde seksen indirim…” Gibi ölçüsüz ve ahlaktan yoksun reklâmlara neden tepki vermezsiniz?
İkincisi ise… Her yıl bağlı bulunduğunuz meslek odalarınıza aidatlarınızı ne için ödersiniz?
Oda başkanlarının altlarına yüz bin liralık makam arabası alsınlar diye mi?
Meslek odaları işte bu günler için… Ya da başka bir ifade ile… Meslek odaları bu ve bu tür
sorunların çözümü için kurulmuyor mu?
Kısaca… Meslek odaları meslek erbaplarının sorunlarını çözmek için örgütlenmesi değil de ya Bu işin esnaf tarafı… Gelelim Kermes himayecisi Müftülüğe, Öyle müftülüğü ben de yaparım dersem… Haddimi aşmış olurum.
Fakat…
Maaş garanti… İktidar… Dolayısıyla devlet gücü de arkamda... Yani hesaba durduğun bu dünyada… Ama hesap soracak olan da öbür dünyada… Şimdilik tehlike uzak…
Ama…
Yapılanlar çekere yakışır mı? İşte o tartışılır…
Diyeceksiniz ki bu ne celal?
Birincisi Orta Cami gibi kaymak yere… Kendi kuruluşuna izin veriyorsun da… Başka bir dernek ya da cemaat gelse izin verir-misin?
Orası senin tapulu malın değil ki istediğine verip istediğine vermemek hakkın olsun…
Nitekim geçmişte bir cemaat mensubu arkadaşıma “neden siz Gülen cemaati gibi Orta Cami
avlusunda kermes kurmayıp da… Ünye’nin öbür başına gittiniz” dediğim de…
“Biz iktidar değiliz ki… İstedik ama vermediler.” Demişti.
Bu arada…
Gülen Cemaatinin başına gelen musibetliklerde bunların payı var-mıdır? Bilemem… Lakin ihtimaldir de…
Kuranı doğru dürüst heceleyemese de… “Adaletle kazanılmayan haramdır… Haramla da helal
iş yapılmaz… Haram lokma ile yetişenler-yetiştirilenler de haramzadedir…” Rahmetli atamın sözleri idi bunlar… Müftü Efendi.
Müftü efendi bir başka konu daha var…
Siz orayı köy meydanı mı sandınız? Branda tenteler gerip kadim cami duvarında ıvır-zıvır satmak da neyin nesi oluyor?
Her işin bir yakışığı, adabı yok mu? Yoksa kadim Orta Camiyi “Hacı Baba Tekkesi” mi sandınız?
Bir düşünsene… Makamın çay ocağı niyetine kullanılsa… Ne yapardın?