Modern Hasan Sabbahlar ve Thug Cinayetleri!
Ortaçağ politik militarizmin en vahşisi Hasan Sabbah’ın liderlik ettiği Haşhâşinlerdir.
Taraftarlarını haşhaş içirerek uyuşturan, ırz-namus tanımayan, hak-hukuk bilmeyen bu yapı, aynı zamanda günümüze dek devam eden pek çok şer oluşumuna da kaynaklık eder ki; Tapınakçılar, Civzitler, Dominiken, Fransisken, Hospitaliers ve Thug tarikatları bunların en çok bilinenleridir.
Esrarkeşler, İslam’a ve Müslümanlara ihanet etmiş sözde “Müslümanlar!” olup, diğer adları İsmailîler’dir.
Şiiliğin bir kolu olan İsmailîlerin bugünkü lideri, gerçek adı “Kerim el-Hüseyin Şah, Kerim Ağa Han” olan “5. Ağa Han.” Dünyanın zengin sosyetelerinden biri ve “Ağa Han Mimarlık Ödülleri”ni dağıtıyor. İsmailîlerin bugünkü merkezi ise, Tapınakçılar tarafından kurulan İsviçre…
Bir dönem İslam dünyasına kan kusturan bu merhametsizler, Müslüman devletlerin sinir uçlarına kadar sızarak cinayetler işler, darbeler yaparlar.
Moğolların, üzerlerine gitmesiyle etkinlikleri o dönemde azalmış ise de, hiçbir zaman yok olmazlar. Halen de Türkiye’de “Hizmet Hareketi”, Irak’ta “Kesnizani”, Hindistan’da “Thug”, Pakistan’da “PAT” gibi adlarla yolarına devam ediyorlar.
Hasan Sabbah’ın eğitiminden geçmiş kimselerce Hindistan’da kurulan “Thug Örgütü” de, dünyanın en eski suç çetelerinden biri.
“Thug” örgütünün adının İngilizceye; haydut, eşkıya ve katil anlamında geçtiği rivayet edilir.
Herhangi bir grubun içine sızarak derin dostluklar kuran çete üyeleri, onların en zayıf anlarında erkeklerini, tanrıları “Kali”ye adayarak boğar, genç kızlarını çete elemanlarının zevklenmesine tahsis eder, değerli eşyalarına ise el koyarlarmış.
Haşhâşinler kadar başarılı olmamış olsalar da, onların yolundan giden Thuglar, sadece bir defasında 40 bin kişi olmak üzere her yıl on binlerce insanı katleder, Hindistan’da kurulan Türk ve Müslüman devletlerine de kan kustururlar.
BBC, İngilizlerin Hindistan’ı işgali sırasında bunlardan bir bölümünü yakalayıp infaz ettiğini iddia etse de, aksine bunları kendi amacına hizmet eder hâle getirdiğini iddia edenlerde var. Bazı filmlere konu edilen bu vahşi örgütün korkunç ritüeline göre, tanrılarına kurban edecekleri kişileri “roomal” adını verdikleri bir bezle boğup, cesetleri üst üste yığarak büyüklüğü ile övünürlermiş.
Bazı batılı kaynaklar, cinayetlerini servet için yapıyormuş gibi sunsa da, aksine asıl amaçları servet değil, politik militarizm... Şeytana hizmet eden bu çizgideki diğer örnekler kadar etkili olamamış iseler de, kumpas kurma, yağma ve cinayet işleme konusunda hayli etkin olurlar.
Bugün “Thag Life” ifadeleriyle sempatikleştirilmeye çalışılan bu katillerin hayat tarzı bilinçaltına kazınıyor; filmler, kitaplar, müzik grupları ve internet mesajlarıyla meşru bir yapı gibi sunuluyor.
Tek marifeti hakaret olan ekşi sözlükte açılan aynı başlıkta da görüleceği üzere pek çok kişi, Türkiye’de fazla yaygın olmasa da yabancılar arasındaki etkisi nedeniyle 8-9 asırlık cinayet örgütü “yeni akım” sanıyor. Kimileri “bir yaşam felsefesi” sanırken, kimi sözlük yazarları da “itlik, puş…, ib… akımı” diye yazarak bir nevi farkındalık hissiyatı veriyor. Bazıları ise onları “ergenler arasında yayılan yeni moda” olduğunu düşünüyor. Oysa PR'ı yapılan şey, Asya’nın en ünlü terör örgütlerinden biri ve onun hayat tarzı…
Başta Tapınakçılar olmak üzere Civzitler, Dominiken, Fransisken, Hospitaliers’in örgütlenme modeli de, Haşhaşinlerin kurumsallaşmış halinden başkası değil. Türkiye’deki “paralel çete” ise, tepeden tırnağa -halen Vatikan’ı idare eden Papa’nın da mensubu olduğu- Cizvit Tarikatı’nı model almış bir örgüt.
Gülen’in, Cizvit tarikatı mensubu Bill Clinton zamanında, ABD’de oturum almış olması da tesadüf olmasa gerek.
Thuglar bugün merkez olarak, tanrıları Kali’nin adını verdikleri (Kali Kotta / Ghat) Kalküta ve Bengal’i kullanıyorlar. Hindistan, Nepal ve Bangladeş’te de faaller. Bu üç ülke Müslümanlarına yönelik sistematik cinayetlerde rol aldıklarından kuşku duymasak da, detaylarına yeterince vakıf değiliz. Meselenin bu boyutu da mutlaka incelenmeli... Özellikle de Bangladeş’te Müslüman liderlerin boğarak öldürülmelerinin bu yönü.
Bu suç örgütlerinin hepsindeki gizem ve hiyerarşik yapı aynı... Okul ve dershaneler en büyük insan devşirme yerleri…
Paralel Pensiltenya Örgütü örneğinde olduğu üzere, bu yapılara mensup kimselerin liderlerine mutlak itaat etmelerinin nedeni, büyülenmiş ve hipnotize edilmiş olmalarıdır. Zira çocukluktan itibaren sadece bu yapıyı “iyi”, diğer herkesi bu şer yapıların aktardığı şekliyle “kötü” olarak gördükleri için, hipnoz ve büyüden kurtularak hakikati görmeleri kolay değil.
Irak’ı n bu hale gelmesinde büyük tol oynayan Kesnizaniler gibi Gülenciler de Türkiye’de başarılı olsalardı, biz bu yazıyı yazamamış, sizde okuyamaz olacaktınız. Belki bunun bir önemi yok ama Türkiye’nin, kendinden olmayan herkesi “düşman” gören yapının eline geçtiğini bir an olsun tahayyül edin…
Herkesin mahremini dinleyen/gözetleyen, hakkında kasetler üreten, rakip ve tehdit olarak gördüklerini hapse tıkan, devletin mahremlerini başkalarına aktaran, kumpaslar kuran, daha dün ele geçirmek için her türlü şeytanlığa giriştiği ülkesini, bu kez de batırmak için çalışan bir örgütün yapamayacağı bir şey olabilir mi?
KaynakYeni Söz