Mızıkçı Kürtler Ve Cuntacı Subaylar
Gündem çok hareketli. Naif bir yazı yazacağım.
Önce dağla ova arasında sıkıştırılan Kürtlerin mızıkçılığına değineceğim.
Kendini helak etme pahasına sözünü geçiremeyen Ahmet Türkün değil kanlı terör örgütünün peşinden gidenleri.Herkes gibi bende öfkelendim.
Haklıyken haksız duruma düşmek, şov otobüsündeyken fakına varmadan Bahçelinin otobüsüne binmek ancak böyle mümkün olabilirdi.
Sessizce gelip halkın arasına karışsaydınız ,silah bırakma konusunda mızıkçılığa soyunmasaydınız açılım şu an gümbür gümbür devam ediyor olacaktı.
Bundan sonra başınızdan yağacak bombaların sorumlusu siz olacaksınız.Cuntacıların ve şövenist Türklerin dışında sizin arkanızda olan milyonları öfkelendirdiniz
Egosunu bir halkın gencecik çocuklarından ve çocukların ölmelerinden daha önemli gören bir sahte liderin arkasından gittiniz.
Bundan sonra işiniz kolay olmayacak .
Kimseye haklılığınızı anlatamayacaksınız. Bölük pörçük bir görüntü çiziyorsunuz.
Harala hurala hareket ediyorsunuz. Zafer, barış, kardeşlik kelimelerini sıklıkla kullanıp öte yandan çocuklara tren taşlatmanız iki yüzlülüğünüze delalet ediyor.
Politik ve hukuki onca riske rağmen sınırda sizin için kurulan mahkemelere ve alınan kararlara saygınız yok.
Zafer peşindeyseniz burnunuzun dibini bile göremediğinize bakılınca sıtratejistlerinizi gözden geçirmelisiniz demek gerekiyor.Ancak daha az insanın ölmesi ve kaynakların daha az tüketilmesi ve
uyuşturucu yoluyla binlerce gencin yok olmaması sizin basiretinize bağlı.
Bunu çabuklaştırma halk olarak sizin elinizde.Yoksa bu görüntülerden sonra ödeyeceğiniz bedelin, ödeyeceğimiz bedelin en büyük sorumlusu olarak görülmekten kurtulamayacaksınız.
Ve akıllanmayan uslanmayan cuntacılarımıza birkaç sözüm var. Bir çok kişinin kriz perişanlığı yaşadığı bir dönemde kıskandıracak gelirinize ve kariyerinize rağmen,asıl görevinizin dışına çıkmağa devam ediyorsunuz.
Bu millete rağmen cuntacıların işi zor.
Neden şimdi feryatlarını bırakın
. Dünya orduları ne yapıyorsa onu hedefleyin.Siyaset kurumu kendi restorasyonunu yapacak unsurlara ve imkanlara sahip.
Milletin sizden beklediği dünya ölçülerinde bir ordu olmanız.
Cunta yapmak ,cuntayı konuşmak dünyanın hangi gelişmiş ordusunda görülebiliyor.
Kahraman bir subay Türk siyasetinin ve demokrasisinin rotasını belirleyecek cesur bir adım attı.
Askerin en başındaki sorumlu kişinin alay edercesine bir kağıt parçası diye takdim ettiği belge en çok onu sıkıntıya sokacak şimdi.
Cuntacı siyasilerin desteğine rağmen Başbuğ sıkıntılı bir sürecin içerisinde buldu kendini şimdi.
İstifa edecek erdemi göstereceğini sanmıyoruz ama en azından kağıt parçası metaforundan dolayı özür dileyecek bir cesaret sergilemelidir.
Topal solun kaos tellalı lideri kıyı elit’inin desteğin almağa devam edecek mi bilinmez ama, hal-i perişanının uykularını kaçıracak raddeye geldiği artık gözlerden kaçmıyor onu anlaması gerekiyor.
Anladığım kadarıyla içerden ama samimi bir eleştiri.
Keşke bu eleştiri Kürtlerin kendilerine yönelik yapmaları gereken sorgulamanın özünde de var olsa.
Gerçi artık olsa da olmasa da değişecek pek bir şey yyok.
Çünkü bir laf vardır: Söze bakılmaz ayinesi iştir kişinin diye.
Sonuçta haburda kahraman edasıyla girenleri ve onları alkışlayanları biz unutmayacağız her ne kadar adımızı demokrasi düşmanı ya da faşiste falan çıkarsalar da
vatan hainlerini asmanın adı faşist olmaksa ben faşistim.
Ama gerçekten iyi şeyler olmasını isterdik, fakat kürtler bu şansı kullanamadılar.
Ha şunu yaparlarsa bir ikinci şans yine olacaktır:
Ekim 29th, 2009 at 19:54Kendi tepelerindeki feodal oligarşiyi devirirlerse o zaman biz de kendilerine bir şans veririz.
bütün yazdıklarınız bir istisnası ile kabulumdür.
Ekim 30th, 2009 at 12:18ancak biz kendilerine bir şans veririz diyerek çokca jakoben bir üslup seçmiş olmuyormuyuz.
bu tepeden tavır orada ki kürt sorunun en temel nedenidir çünkü.
Şans derken aslında Kürtlerin önceliğini de dile getirdim.
AB'nin ABD'nin kendilerine dayattığı öncelikler değil de asli önceliğine yönelmek Kürtlerin en akıllıca işi olacaktır bence. Bunu becerebilirlerse zaten onlara şans vermek benim haddimi de aşar Tamer Bey.
Sonuçta Kürt yada başka bir şey diye kimsenin etini kemiğini ayıracak değiliz ki.
Jakoben düşünürüm biraz ama öyle değilim. Fakat ben Kürtlerin sorunlarının temelinde kendilerini bir Patron-Yanaşma düzeneği içine sıkıştıran feodaliteleri olduğunu düşünüyorum.
Saygı ve Selamlarla...
Ekim 30th, 2009 at 14:30evet halil bey fazlasıyla jakoben bakış açısına sahip. keşke o güzel zekasına ve yazı ve düşünme kültürüne "başkalaşmadan başkalarını anlamanın harikalığı"nı ekleyebilseydi. bir düşüncenin itibarının testi o düşüncenin ne kadar olumlu sonuçlar doğuracağı ve akli selim vicdanlarda akli selim vicdanlarda e kadar memnuniyet oluşturacağına bağlı. dünyanın en iyi şeyi vaadidilse dahi bana "şans verilmiş olması" benim için onur kırıcıdır. "isemem şansın sende kalsın" düşüncesi hemen yerini alıyor zihinlerde. halil ey'İn arzu etiği şey bu mudur?
Aralık 6th, 2009 at 19:41Şanstan kastımı biraz açsam iyi olacak;
Benim için mesele şu noktaya gelmiştir, birilerinin gazına gelerek Kürtler bu toprakların bin yıllık hamurunun bozulmasına yardım ettiler. Bu yolda devam ettikçe emin olun ki Kürtlerin de Türklerin de bu coğrafya da yaşama şansı fazla olmayacaktır. Ne zaman ki aynı hamurun devamı ve yeniden olgunlaşması için bir adım atılır işler yine yoluna girer.
Ha mesele, Kürtlerin şimdiye kadar eksik kalan bazı hakları mı? Değişen çağın gereklerine uygun olarak bu ülkede devlet-vatandaş ilişkilerinde yaşanacak gelişmelere uygun olarak onlar da mutlak surette tamir edilecektir.
Ama kimse kalkıp da "sen Türk olarak ben gariban Kürt'ten daha alasın" diyemez.
Ben ısrarla şunu vurguladım:
Bu ülkedeki sorun bir etnisite sorunu değildir. Sorun Devlet Mekanizması içindeki güç merkezinin paylaşımı sorunudur. Detayları ve tam olarak ne demek istediğimi merak eden arkadaşlar lütfen bir zahmet eski bir kaç yazıma göz atsın.
Türkiye'de ana sorun "vatandaş" olmaya bağlı olarak tüm toplumun yaşadığı bir sorundur. Yani imtiyazsız, ayrıcalıksız olma sömürülme, ezilme kandırılma sorunudur.
Kürtler de bu sorunun bir uzantısı olarak kendi feodallerince 100 yıldır sömürülmüşlerdir. Bugün Kürtlerin acılarını ya da geri kalmışlığını devlete yüklemek ya cahilliktir ya da "onu da demeyeyim" bırakın da. Bu aşamada şu soruyu tekrar sorayım:
Mecliste bulunan 90 civarındaki Kürt milletvekili içinden eğitimi, diploması ya da insani özellikleri ile öne çıkmış kaç kişi vardır.
Burada beni eleştireceğinize şöyle bir Kürtleri temsil noktasında bulunanlara bakıp da "Kim bu adamlar, niye bunların hepsi aşiret ileri geleni yok mu içlerinden bir halk çocuğu" diye sorup da cevabını verir misiniz?
Başkalaşmadan başkalarını anlama işine gelince,
Vallahi şu empati kelimesine sırf moda bir kelime olduğu için hep ayar olmuşumdur.
Ancak biz hamurumuz icabı "başkalaşmadan başkasını anlamayı da başkası olmayı da" emin olun çok iyi biliriz.
Jakobenliğime gelince;
Aralık 6th, 2009 at 20:11E ben ne yapayım, bunca şeye rağmen halk gerçeği göremiyorsa, gözlerini perdeler bürümüşse işleri hatta vatandaşı biraz itelemek gerekir diye düşünüyorum. Kusura bakmayın ama bu hususta sebeplerim var.
Selamlarla