MİT Tırları Gerçeği ve Bayır Bucak Türkmenleri
Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün MİT tırları soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından, 19 Ocak 2014 günü yaşananlar bir kez daha gündeme gelmiş oldu. Peki MİT tırları olayı neydi? Medyaya servis edilen gizli bilgiler neydi?
MİT tırların içinde ne vardı? Ülke gündemini meşgul eden bu olay çarpıtılarak anlatılmaya devam etti. Olayı şöyle bir hatırlayalım ve gelişmeleri bir gözden geçirelim:
**********
19 Ocak 2014; Adana Cumhuriyet Başsavcısı, adli kolluk kuvveti talep ettiği Adana Emniyeti'nden silah ve mühimmat taşıdığı ihbarında bulunduğu TIR'ların durdurulmasını istedi. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş'un devreye girmesiyle emniyet bu talimatı yerine getirmedi. Bu kez polisi devre dışı bırakan savcı, Adana Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Özkan Çokay'dan araçların durdurularak aranmasını istedi.
Her ülkenin istihbarat teşkilatı gibi, MİT'in de bir çok faaliyetleri olmaktadır. Burada manidar olan husus, Adana Cumhuriyet Savcısı'nın, TIR'ların MİT'e ait olduğunu bile bile Adana polisinden baskın yapmalarını istemesidir. Vali Hüseyin Avni Coş'un ise buna müsaade etmemesi sonucu, İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Özkan Çokay'ı arayarak TIR'lara baskın yapmasını istemesi, yapmaması veya konuyu üstlerine aktarması durumunda tıpkı Hatay'da olduğu gibi hakkında dava açacağını söylemesiyle gelişmeler başlamış oldu.
Savcı'nın Çokay'ı talimatı yerine getirmemesi halinde Hatay'da TIR'a müdahale etmeyen askeri yetkililere uygulandığı gibi hakkında dava açacağını söyler. 125 kişilik ekiple olay yerine gelen Jandarma ekibi, savcının talimatını uygulayarak arama yapar. Vali Coş operasyon haberini alır almaz olay yerine ulaşır. Acil kodlu bir talimat yazısı çıkaran Coş, operasyonu yapan ekibe TIR'ların MİT'e ait olduğunu tebliğ ederek Jandarma ekibinden aramalara devam etmemesini ister. Vali "bu TIR'lar MİT'e ait" demesine rağmen savcı, MİT'ten yazı istemeyi sürdürür.
Bu arada, 125 kişilik jandarma ekibinin TIR'lara yaptığı baskının, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş'a, Jandarma Genel Komutanı Org. Servet Yörük'e, MİT Bölge Başkanı'na ve Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Hamza Celepoğlu'na kasıtlı olarak haber verilmediği ortaya çıkar. Devletin üst düzey yöneticilerinden bile gizlenen baskının medyaya ait kameralarla yapılması ise maksadın ne olduğunu ortaya koymaktadır.
ASKER OLAYA NİÇİN KARIŞTI?
Seyhan Jandarma Karakolu'na çekilen TIR'da Jandarma Olay Yeri İnceleme yeleği giydirilen Jandarma İstihbarat görevlilerine kamera çekimi yaptırılır. Devlet sırrı niteliğindeki bilgilerin deşifre olma ihtimali Adana Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şubesi'ni harekete geçirir. 40 Özel Harekatçı polis, Seyhan Jandarma Komutanlığı'na baskın yaparak TIR'ı kuşatır. Bu esnada Emniyet yetkilileri, Jandarma komutanlarına rest çekerek TIR'ı derhal vermeleri, aksi takdirde çatışmaya girmek zorunda kalacaklarını bildirirler.
Özel Harekat ekibinin resti üzerine Jandarma, kaçırdığı TIR'ı polise teslim etmek zorunda kalır.
Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun, MİT'e ait TIR'lara yapılan baskında hiçbir dahli olmamasına rağmen, kendisini paralel yapılanmadan yana gibi gösteren gazeteler hakkında 24 Ocak Cuma günü suç duyurusunda bulunur.
Hatay’da ki operasyonda amacına ulaşmayan Savcı Aziz Takçı hızını alamayarak Hatay MİT Bölge Başkanlığına da yazı yazarak tehdit ettiği anlaşılmıştır. 6 Ocakta Hatay MİT Bölge Başkanlığına hitaben iki sayfalık bir yazı yazan Aziz Takçı, ısrarla yardım yüklü TIR’ın içinde ne olduğu kim tarafından görevlendirildiğini öğrenmek istediğini belirtir. Araçlarda görevli personelin dahi bilgilerini istemekten çekinmeyen Takçı MİT Başkanlığına 10 gün süre tanır ve bu süre içinde istediği bilgilerin verilmemesi halinde adli işlem yapmakla tehdit eder.
MİT TIRLARININ DURDURULMASI OYUNUN BİR PARÇASI MIYDI?
TIR’ların ilk durdurulduğu andan itibaren MİT’e ait olduğunu öğrendiklerini itiraf eden Şişman ise Süleyman Bağrıyanık ile Ahmet Karaca’ya gönderdiği yazıda her şeye rağmen araçları aramakta ısrar ettiğini ve TIR’ları serbest bırakması için kendisini arayan MİT Hukuk Müşavirini de tehdit ettiğini öğreniyoruz.
Suriye’ye yardım götüren MİT TIR’larına yönelik ihanet komplosunun belgesi de ortaya çıkmıştır. MİT görevlilerinin Ankara’dan çıkmadan iki hafta önce hiçbir delil ve araştırmaya ihtiyaç duyulmadan dinlendiği belirlenir. MİT mensuplarını haftalarca takip eden ve dinleyen Jandarma İstihbarata dinleme iznin veren isim ise dikkat çekicidir; Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Süleyman Köksaldı. Hakim Köksaldı, aynı zamanda paralel yapının TİB’deki dinlemeler ile ilgili 23 haberin internet erişimini yasaklayan skandal karara imza atan isimdir.
Paralel yapının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki (TİB) dinleme skandallarını gündeme getiren gazetelerin haberlerine sansür uygulayan Hakiminin aynı zamanda Suriye’ye yardım götüren MİT TIR’ları görevlileri ile MİT Mensuplarını da hukuksuz bir şekilde dinlettiği ortaya çıkar. MİT mensupları hakkında hiç bir delil veya istihbarat olmadan terör faaliyeti yürüttükleri gerekçesiyle dinleme kararı veren isim yine Hakim Köksaldı’dır.
TIRLARIN DURDURULMASINDA YABANCI ELİ?
Washington’daki istihbarat kaynaklarından edinilen bilgilere göre, ihbar, bizzat Türkiye’deki CIA ajanları tarafından yapıldı. Adının açıklanmasını istemeyen bir istihbarat yetkilisi, o sürece ilişkin olarak şunları anlatır:
“Türkiye o sırada ABD’nin menfaatlerine tamamen karşı bir politika uyguluyordu. Bu da özellikle enerji alanında kendisini gösteriyordu. Kuzey Irak yönetimi ve Rusya ile Irak petrollerinin bir tür paylaşımını yapan Türkiye’ye bir yanıt verilmesi gerekiyordu.
“Washington’da bu yanıtın Gülen cemaati aracılığıyla yapılmasına karar verildi ve düğmeye basıldı. Türkiye’nin Suriye’deki “İslamcı”lara silah yardımı yaptığı ortaya çıkarılacak ve böylece Kuzey Irak petrolüne ilişkin ABD’nin istediği noktaya gelmesi sağlanacaktı.
“ Aracı hedef olarak Adana KOM seçilmişti. Çünkü, o güne kadar Erdoğan ve ekibi, Emniyet Terörle Mücadele’deki Gülen unsurlarını büyük ölçüde temizlemişti. Gülencilerin Emniyet’teki en güçlü merkezi KOM’du.”
İhbar, “uyuşturucu taşınıyor” diye yapıldı. Adana KOM, ihbar üzerine olay yerine, basını da yanına alarak gitti. Onlar gerçekten de, plakasından şoförüne kadar her bilgisi paylaşılan TIR’da uyuşturucu bulacaklarını sanıyorlardı.
GAZETECİLER NEDEN TUTUKLANDI?
MİT TIR'ları soruşturması kapsamında tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edilen Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül, sevk edildikleri İstanbul Nöbetçi 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanmıştı.
İfade işlemlerinin ardından Başsavcıvekili Fidan, Dündar ve Gül'ü, ''devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek'', ''devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak'' ve ''silahlı örgüte üye olmamakla birlikte bilerek veya isteyerek yardım etmek'' suçlarından tutuklanmaları talebi vardı. Gazeteciler de bu suçlamalarla göz altına alınmışlardı
Anayasa Mahkemesi, Suriye'deki iç savaşa silah taşıdıkları öne sürülen MİT tırlarına ilişkin haberleri nedeniyle 'casusluk iddiasıyla' tutuklanan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında yürütülen soruşturmada “Hak İhlali” yaşandığına hükmetti ve ilgililer serbest bırakıldı.
Hukukçuların görüşü ise: “Anayasa Mahkemesinin "Can Dündar ve Erdem Gül" kararı, hukuki değil, tamamen siyasi bir karardı. Anayasa Mahkemesi, geçmişte olduğu gibi, bu kararında da anayasayı çiğnemekten çekinmemiştir. Anayasa Mahkemesi, ihlal kararını, üç gerekçeye dayandırmış: Bunlardan birincisi "Kişi güvenliği ve özgürlüğü", ikincisi "ifade özgürlüğü", üçüncüsü ise "Basın özgürlüğü"dür.
“ Anayasa Mahkemesi, tutuklama kararı veren mahkemenin üstü değil, Temyiz ve itiraz mercii de değildir. Ağır Ceza Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur. Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarına karşı itiraz ve temyiz mercileri kanunda sayılmıştır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları, sadece insan hakları ihlalleri açısından değerlendirme yetkisi olduğu halde, yargılamanın içeriğine (mahkemenin görev alanına) müdahale etmiştir.
“Anayasa Mahkemesinin "bireysel başvuru" ile ilgili hakları ve yekileri bellidir. İnsan hakları ihlalleriyle ilgili temel metin, (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde olduğu gibi), AİHS ve EK protokollerdir. Anayasa Mahkemesi, devam etmekte olan davaların içeriğine müdahale etmek suretiyle, diğer Mahkemelerin görev ve yetki alanına tecavüz etmektedir. İnsan hakları ihlallerini inceleyen bir kurumun (örneğin Anayasa Mahkemesinin) tutuklama sürelerinin makul süreyi aşmasını, Mahkemenin makul bir sürede karar vermemesini, soruşturma aşamasında şüpheliye kötü muamele yapılmasını, uzun gözaltı süresini, tercüman temin edilmemesini, vs. hak ihlali olarak nitelendirebilir ise de, hakimin, mahkemenin takdir alanına giremez.”görüşündedirler.
TIRLAR DURDURULDU TÜRKMENLERE BÜYÜK DARBE VURULDU!
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konuydu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı. MİT'e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor.”
“Ahmet Davutoğlu Bey'in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Bu konuda bize muhalif olan siyasilerden, bunu bilenler de vardır. Biz zalim Esed'in eline bunları bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiyenin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diyordu.
Suriye’de Esed rejimi güçlerine karşı Türkmen bölgesini savunan muhalif gruplardan Sultan Abdulhamit Han Tugayı’nın komutanı Abdullah, 19 Ocak 2014'te Suriye Türkmenlerine lojistik yardım götüren MİT'e ait tırların "paralel yapı" tarafından engellenmesinin Türkmenlere zarar verdiğini söyledi.
Türkmen Dağı mıntıkasına büyük ölçüde Türkmen gruplardan oluşan silahlı muhalif gruplar hakim. Bölgenin ovalık kesimini (bucak) ise Beşşar Esed rejimine bağlı Şebbiha adı verilen milis güçler kontrol ediyor. Milis güçleri karadan, Esed ordusu da zaman zaman hava saldırılarıyla Türkmen bölgesine saldırılar düzenliyor.
Türkmen komutanlardan Ömer Abdullah, Türkiye'nin Bayırbucak Türkmenlerine yaptığı yardımların sahadaki şartlar dikkate alındığında büyük önem taşıdığını anlattı. Abdullah, 19 Ocak 2014'te Suriye Türkmenlerine yardım götüren MİT'e ait tırların engellenmesi olayına değindi.
Tırların "paralel yapı" tarafından Türkmenlerin zor durumda kalması için engellendiğini dile getiren Abdullah, söz konusu provokasyonun Türkmenleri bölgede zor durumda bıraktığını hatırlattı.
"Bu (Tırlar) Türkmenlere geliyordu. Türkmenler burada zor durumda kalsın diye, bunlar paralelciler tarafından engellendi, orasını gayet iyi biliyoruz, durduruldular. Paralelciler tarafından durduruldular, çünkü Türkmenler bir güce sahip olmasın istiyorlardı. Esed rejimiyle beraber hareket eden kişiler, hain güçler, orada Türkmenler ezilsin, zor durumda kalsın diye (bunu yaptılar)."
Evet, MİT Tırları hadisesi bir müddet daha Türkiye gündemini meşgul etmeye devam edecek gibi gözüküyor. Olayın iç yüzü gün geçtikçe daha da netleşecek; umuyoruz ki ülkemizde hukukun üstünlüğüne saygı duyulacak ve adalet hâkim kılınacaktır.