Mısır’da Kıyamet Günleri
Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek aleyhine başlayan protesto gösterilerinin üzerinden bir hafta geçmesinden sonra 1 Şubat 2011 günü, muhalefet sözcüleri tarafından “Kıyamet Günü” ilan edildi. Gerçekten de o gün, kendisine verilen ada uygun bir mahşeri kalabalığa sahne oldu Tahrir meydanında. Toplanan kalabalık kimine göre bir milyon kimine göre ise iki milyon dolayında idi. Hangisi olursa olsun Mısır tarihinde görülmemiş bir olaydır. Milyonluk gösterinin yapıldığı alanın adı da, toplantının adını açıklayacak bir içeriktedir. Tahrir, yazı, kayıt ve hür etme, hürleştirme anlamına gelir. 1952’de Cemal Abdünnasır’ın öncülüğündeki Hür Subayların, Kral Faruk’a karşı yaptığı askeri darbe ile Mısır, Nasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek gibi üç asker diktatör tarafından zulümle baskıyla yönetilmiştir. Şimdi tahrir meydanındaki Kıyamet Günü gösterileri ile Mısır halkı hürleşmenin, özgürleşmenin çok önemli bir adımını daha atmış olmaktadır.
Bir hafta boyunca protesto gösterilerine ordu ve polis müdahale etmemiştir. Kıyamet Günü öncesinde Mısır ordusu yaptığı açıklamada, göstericilere müdahale edilmeyeceğini ilan etmiştir. Ancak 1 Şubat günü öğleden sonra mahşeri kalabalık Tahrir meydanında toplanmışken, yüzlerce develi atlı gruplar kalabalığın içine, üzerine sürülerek, yüzlerce gösterici kılıç ve silahla yaralanmıştır. Öldürülenlerin sayısı ise henüz belli değildir. Böylece Mısır’da muhalefete karşı diktatör tarafı katliam yapacağının da ilk uygulamasını ortaya koymuş oldu.
Mısır her hangi bir ülke değildir. 80 milyonu aşan nüfusu ile Arap dünyasının tartışılmaz lider ülkesidir. Mısır’ın yerini alacak her hangi bir Arap ülkesi de yoktur. Nitekim 1979’da Mısır diktatörü Enver Sedat, İsrail ile Camp Davit antlaşmasını yaparak, İsrail ile savaşı bıraktı. Dostluk ilişkileri kurmaya çalıştı. Buna karşılık her yıl ABD Mısır’a karşılıksız milyar dolarlık yardımlar yapmaya ve diktatörü koruma destekleme tedbirlerini arttırdı. Nobel ödülü bile Enver Sedat’la İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında paylaştırıldı. Ancak hiçbir ödül ve dış yardım Sedat’ı Mısır halkının gazabından koruyamadı. Mısır’ın büyük kahramanlarından Halid El-İslambuli tarafından Enver Sedat öldürüldüğü için onun yerini 1981’de yardımcısı Mübarek aldı.
Mısır’ın her üç asker diktatörü de İsrail’e karşı hiçbir başarı elde edemedi. Ne Filistin topraklarını ne de Mısır topraklarını İsrail’den koruyamadılar, kurtaramadılar. Ancak Mısır halkına karşı tarihte eşine çok az rastlanan vahşi bir diktatörlük örneği uyguladılar.
Tahrir günleri her bakımdan öğreticidir. Bir halkın ilanihaye susturulamayacağının sindirilemeyeceğinin örneğidir. Yoksulluğun, yolsuzluğun ahlaksızlığın, zorbalığın her türlüsünün görüldüğü Mısır’da halk bütün bunlara hayır diyerek kıyam etmiştir. Diktatör ise her tağut gibi acımasız ve kan dökücü olduğunu göstermiştir. İstihbarat ve polis unsurları atlı ve develi kafileler halinde tahrirde halkın üzerine sürülmüş ve göstericilerin kanları sebil gibi akıtılmıştır. Hiçbir tağutun kendi halkına acımayacağı, merhamet etmeyeceği, kişisel saltanatı için halkı ülkeyi ateşe atmaktan kaçınmayacağını bir kere daha görülmüştür. Şimdi son Firavun’da iktidarını birkaç gün daha uzatabilmek için her türlü hileye ve katliama çekinmeden başvurmaktadır.
Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın bir haftalık sessizlikten sonra Kıyamet günü sessizliğini bozarak açıkça Mısır halkından yana olması da takdire şayandır. Vaktiyle İsveçliler için, Polonyalılar ve Macarlar için Rusya ile savaşmaktan kaçınmamış bir tarihi mirasa sahip olan Türkiye eli kanlı bir katile karşı Mısır halkına destek olmaktadır.
Tahrir’de göstericilerden birisi Mısır muhalefetinin kıyamını, Sevretü’l Cimal (Develerin Devrimi) diye isimlendirmiştir(A. Bulaç 3 Şubat 2011 Zaman). Bu isimlendirme Arap-Mısır tarihinin de bir özetidir. Mısır halkının destansı bir sabrın sahibidir. Ama hiçbir sabırda kıyamete kadar sürüp gidecek ölçüde sınırsız değildir. Nitekim Mısırlılar sabırlarının sonuna geldiklerini tekbir sesleri ile tahrirde haykırmaktadırlar. Onların tekbir sesleri ile haykırmaları fravun’un saltanatını sallamaktadır. Bu sese ve bu slogana karşı tarihte hiçbir tağut direnememiştir. Bu yüzden Mübareği de bu sese karşı kimsenin koruması mümkün değildir.
Mısır’daki bu halk kıyamı devrim çapında bir değişime yol açarsa bunun Arap dünyasında İsrail’in lehine kurulan dengeleri alt üst edeceği kesindir. Seksen milyonluk devasa bir Mısır yeniden İsrail’e karşı cephe alacaktır. Gazze’nin dünyaya açılan Refah kapısı bir daha kapatılamayacaktır. İsrail böylece Mısır gibi bir korumadan yoksun kalacaktır. Bu günlerde tahrir manzaralarından dolayı Mübarek kadar İsrailli yöneticiler de bu yüzden kaygılı ve umutsuzdur. Mısır halkı Halid El-İslambuli’nin mirasına sahip çıktıkça özgürlüğünü onurunu kurtarmış olacaktır.