Mısır’da, “Darbe” Bahane Mezhepçilik Şahane…
Mısır’da ki halk hareketinin sonunda ortaya çıkan sonuçları, Türkiye’de sürmekte olan Haziran kalkışmasının erken sonuçlarını, herkes kendi durduğu yerden bakarak cevaplıyor.Önce şunu ifade ederek başlamalıyız.
Batı, ne zaman Arap ülkelerinde milliyetçi ve laik çıkışlar olduysa, ona mezhep ayrılığı ile cevap vermiştir.
Mısır’da böyle olmuştur, Suriye’de böyle olmuştur.
Yakın tarihten bir örnek verirsek, Mısır’da Nasır Süveyş Kanalını millileştirdi diye, Nasır’ın karşısına Müslüman kardeşleri koydular ve Mısır’da ulusalcılığı dinciliğe döndürdülerse, bu gün de, o çaba içerisindedirler.
Müslüman Kardeşler, milliyetçilikten ve Nasır’dan kurtulmak için, İsrail ile İsrail’in Mısır saldırısı sırasında, işbirliği yapmıştır.
Devrimi, bir gün de olup biter sananlar, bizler Mısır da yaşananlara, bu bir devrim süreci, dedik diye, mezhepçilik gözlüğünden bakarak, ulusalcıları/milliyetçileri Amerikancı ilan ettiler.
Ömrünü Amerika’nın Türkiye’deki varlığı ile savaşarak geçiren, Doğu Perinçek’e, Batı Perinçek diyecek kadar alçaldılar.
Neymiş efendim, Perinçek Mısır’daki halk hareketine “darbe” dememiş de, devrim demiş.
Hâlbuki Batı’da buna darbe demiyormuş, bu Batının organize ettiği bir darbe imiş, dolayısı ile devrim diyenler batıcıymış.
Bu güne kadar Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanlığını yapanlar, ülkenin bağımsızlığını Avrupa Birliğine vermek için her tarafını yırtanlar, açılım diye ülkeyi bölmeye kalkanlar, vatansever ve bağımsızlıkçı olacaklar, öyle mi?
Mezhepçilik, milliyetçiliğe ve bağımsızlığa müsaade etmez.
Mezhepçilik bölücülüktür. Onun için de ülkeyi bölenlerle bütünleşirler. (AKP PKK işbirliği)
Onun için de, Batı bağımlısı olan mezhepçilerdir, bölücülerdir. Mezhepçilik yapacak kadar gerileşenlerdir.
Mezhepçiliğin hüküm sürdüğü yerde, laiklik olmaz, laikliğin olmadığı yerde de, bağımsızlık olmaz.
Sanki ülkede laiklik hiç yokmuş gibi, mezhepçilerin, her konuyu mezhep temelinde görmesi ve karşısındakilerin de böyle görmesini istemesi, aydınlanma ve bağımsızlık adına büyük kayıptır.
Mısır meselesinin mezhep temelinde tartışılması ve doğrulara varılamamasının nedeni budur.
Mısır’ın yaşadığı asıl sorun, laikliktir.
Laikliği sağlam temellere oturtamayan tüm uluslar, hem geri kalırlar, hem de bağımsızlıkta ilerleyemezler.
Suriye meselesine mezhep temelinde, Batı ile birlikte müdahale eden siyasi iktidar, aynı kafa ve gericilikle, Mısır’ın iç sorunlarına müdahale etmeye başladılar.
Elinden gelse, Suriye’ye terörist ihraç ettiği gibi, Mısır’a da, terörist ihraç edecek.
O kadar zavallı duruma düştüler ki, en büyük müttefikleri Suudi Arabistan ile bile ters düştüler.
Tarikatın da, tarikatının dibine dalınca, İslamiyet’te birlik olmuyor. Bölünüyor, bölünüyor atomize oluyor.
Selefi/ İhvan çatışması.
Suriye’de olduğu gibi biraz direnecekler ve sonunda gerçeğe teslim olacaklardır.
Aksi savaşmayı gerektirir.
Peki, neden bu sonuçlar ortaya çıkıyor?
Çok basit, Amerika’nın gücü bölgedeki gerçek halk hareketlerini artık yönlendirecek durumda değil.
Amerika’nın bölgedeki gücü azaldıkça, bölgedeki gericilerin ve bölücülerin gücü de azalacaktır.
Feryatları bundandır.
Bölge ülkeleri Amerikan emperyalizmine karşı eninde sonunda birleşeceklerdir.
Suriye yenilgisinden ders alamayanlar, şimdi de Mısır’dan bir tokat daha yiyecekler.
Bunun sancılarını yaşıyoruz.