Mısır Kanıyor, Libya Yanıyor!
Asya ve Afrika toprakları kapanın elinde kalıyor. Kim ne istiyorsa; kendi atlarını koşturmak adına, bu kıtadaki milletlerin tarihini ve insanlığını hiçe sayıyor. İç karışıklıklar bir türlü bitmek bilmiyor. Batı, "Amiral Battı" oynuyor denizin kıyısına yaklaşamayan Asya ve Afrika topraklarında.
“İhtilal kendi çocuklarını yer” GBüchner
Asırlar öncesinde "Afrika kıtası" adı ortada yokken, Yunanlıların Libya yani "lebuler kıtası" dediği Trablusgarb'da birbirine karıştı. Savaş, âmâ gözlerini ve kanlı ellerini Afrika kıtasına kadar uzattı artık. Avrupa kaybettiği kaynaklarını diğer güçsüz kıtaları "kıt kıt" doğrayarak elde etmeye çalışıyor. Sömürgeci mantık, beyinleri yıllarca istila ettikten sonra şimdiler de fiilen topraklarına kadar bir çok bahaneler bularak işgal ettiler bile. Gündemden düşmeyen Mısır'ın ardından birde Trablusgarb’da çıkan iç savaşın, büyük soğuk savaşa dönüşmesine az kaldı. Haçlı çanları Libya topraklarındaki, tüm kapılardaki zillere melodi olmaya başladı bile. Destur diyende yok. Kaddafi’yi Irakta'ki Saddam benzeri Totalitarist yaklaşımıyla daha doğrusu ütopik demokrasi sevdasıyla, Libya halkının başına musallat eden Avrupa zamanın acı kuyusuna düşmekten kurtulamadı yine. Kaddafi'yle sömürdü, ezdi, halkı perişan etti ve en sonunda batı kendi başına da bela etti Kaddafi'yi.
“Zorbalığın her çeşitinden nefret ederimİster sözle olsun ister hareketle” (Montaigne)
Değişmeyen strateji, hep aynıydı yıllardır. Mısır’da, Libya’da, Irak’ta; çıkarların gölgesinde gölge olmaktan kurtulamadılar. İki devlet kuzey Afrika’da biri Orta Asya’da. Lakin kaderlerindeki sinyaller aynı şekilde yanıp sönüyor. Orta Asya’daki işlemlerini bitiren haçlı zihniyeti şimdi alenen Afrika topraklarına göz dikti. Önce iç kargaşa ile başlayan olayların arkasını "demokrasi adına yönetimi elimize alıyoruz" diyen en başta ABD alıyor. "Yenilen pehlivan güreşe doymazmış" atasözü ne güzel çağrıştırıyor ABD’nin hangi hallerde olduğunu. Irak’taki baskıcı rejimin üzerine kılıf çekenler aynı taktikle farklı ülkelere giysiler giydirmeye başladılar.
Geçmişe baktığımızda açlığın, sefaletin, iç kavgaların bitmediği devletlerin Orta-Asya, Afrika ve Arap yarım adasındaki devletler olduğunu görmekteyiz. Kapitalist düzeneklerle bu güçsüz milletlerin üzerine çekilen mandacı anlayış, yerini özgürlük kavramının kirli ellerine ve tutarsız aklına bıraktı. Firavunların asırlar önce Tanrılaştıkları M ısır topraklarına yine ve yeniden kardeş kanı bulaştı. Hüsnü Mübarek’inde suyu ısındı Avrupa nezdinde. Kim istemiyorsa “yallah sürecine” giriyor o devlet. Daha Mısır'daki olaylar bitmeden aniden Libya girdi birbirine.
Yıllardır Libya’daki halkın Kaddafi’den gördüğü baskının yerini ne alacak, ne bekliyor bu milleti hayal etmeye ve düşünmeye bile gerek yok.
Evet, milletlerin tarih sayfalarına bakmaya gerek yok her şey ortada. Sayfalarca yazı yazmaya hiç ama hiç gerek yok zaten Afrika’daki halk asırlardır topraklarına yazıyor yazılarını. Ve kim tarafından yapılırsa yapılsın, baskıların sonu patlamadır. Kişisel hakları alınan ve benliklerini yitiren bu milletler ne zaman sömürenlerden kurtulacaklar onu bekliyor tüm dünya.
SAYGILARIMLA
ALLAH SONUMUZU HAYRETSİN…
Ah.. ah.. bu memleketler çok uğraşacak çok.. Allah yardımcıları olsun.. İşleri çok zor.. çünkü küresel bela çok yol katetti çoookk..
Mart 7th, 2011 at 21:32Değindiğin için tebrikler.. İHG.