Minarede Ölü Var
Her bayram öncesinde bizleri bir telaş alır. Müslümanlara göre “mukaddes gün”, dini zayıf olanlara göre “tatil” hükmünde olan bayramları hemen hemen herkes iple çeker. Resmi işleri olanlar öyle veya böyle mesai mefhumundan kurtulacaktır.
Ülkemizde dinimizin en çok riayet edilen ibadet türü olan bayram namazları huşu ile yahut yerine getirilmesi gereken bir takım fiiller olan bayram namazı biter bitmez bayramlaşma ameliyesi başlar. Herkes herkesin bayramını kutlar veya tebrik eder.
Uzak yerde olanlar vatanına dönerken “dil” ile izah ettiklerine göre “büyükleri ziyaret” ederlerken “bazıları” içlerinde “bu tatil iyi geldi” diye geçirir. Tabii kimsenin iç dünyasını dışarıdan keşfetmek mümkün değildir.
İşte böyle bayramlardan birine daha hazırlanmıştık. Bayram namazı çıkışında dost ve akrabaları ziyaret hazırlıkları yaparken minarede bir sala sesi duyulmaz mı?
“İnna lillahi ve inna ileyhi raci´un…”
Her ev gibi o ev de bayrama hazırlanırken aralarından biri terk-i dünya eyleyince nasıl hüzne gark olmuşlardır kim bilir?
Neresinden bakarsanız bakın hüzünlü bir durum. Millet bayram yaparken onlar mevtayı nasıl defnedeceklerinin planlarını yapacaklar. Dost ve akrabaları başsağlığı dileyecek ve ardından o lüzumsuz ama bir o kadar da alıştığımız cümleyi kuracaklar:
“Hayat devam ediyor…”
Söylemesi kolay tabii. Nasıl olsa “Ateş düştüğü yeri yakar” atalar sözü vefat eden aile için geçerlidir. Gerçi yapılacak da çok şey yoktur. Bir şekilde mevta sahipleri teskin ve teselli edilecektir. Kalanlar ise bayram yapacaktır.
Hayat böyle bir şey demek ki…
Din büyükleri ölümün nasihat olduğu hususunda epey sohbet etmişlerdir. Ölüm insanlar için olsa da “bizden” biraz uzaktır. Yani hep “başkaları” ölür. Böyle olunca da “nasihat” olma özelliğini kendi kendimize imha etmiş oluruz.
Ölmemeye çare var mı?
Bu sorunun cevabı “korkunç”tur. İnsan ölüm karşısında kısa bir an titrer. Bu titreme insana insani değerler kazandırır mı bilinmez. Gerçekten ölümden ibret alabiliyor muyuz? Yoksa “boş verin böyle soğuk mevzuları” deyip bir an için uzaklaşmayı mı tercih ediyoruz?
Bilinmez…
Konuyu daha sıkıcı bir hale getirmemek için yazımızı nihayete erdirelim. Yine de bu hususta yazılmış bir şiirden bir kıta nakletmeyi arzu ettim. Şiirimiz üstat Necip Fazıl Kısakükerek´e ait. Şöyle diyor şair:
Minarede "ölü var!" diye bir acı salâ...
Er kişi niyetine saf saf namaz.. Ne alâ!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan...