Millileşen Dini Bayramlarımız!
Askerliğini yapanlar bilirler; normal namazı fişleyen generaller kışlada askeriyle bayram namazı kılarlar-dı…
Yurdum insanı da, bir yıl boyunca, bir vakit namazı dahi kılmak için camiye uğramadığı, evladına namaz kılmaya öğütlemediği halde, bayram sabahı çocuğunun elinden tuttuğu gibi koşa koşa caminin yolunu tutar.
BELKİ EVLADI BİR YIL BU ANIN GELMESİNİ BEKLEMİŞTİR DE, YA BABASI…?
Bir ay boyunca oruç tutan, bunun gereği olarak da, kendisini birçok "görsel, zihinsel, fiziksel" eylemden ve zevkten alı koyan, buna sabırla dayanan ve en önemlisi bunu inançları için yapan samimi insanlar için bir ödül olan ibadetin adı " Ramazan" bayramıdır.
ancak;
ÇOCUKLAR DAĞITILAN ŞEKERİN HATRINA “ŞEKERE BAYRAMI” DEMESİ HOŞGÖRLÜRKEN, dinden beslenen istismarcıların bu bayramı özellikle “ŞEKER BAYRAMI” demesi kabul edilebilir bir şey değildir.
Geldik Kurban Bayramına.
Eskiden Kurban Bayramı öncesi hummalı hazırlıklar yapılır; kurban pazarları kurulur, mahallece ortak kurbanlıklar alınırdı. Kurbanlıklar sevilir, elle beslenir, hatta sırtları rengarenk boyanırdı taki bayram sabahına kadar. 4 günlük Kurban Bayramı boyunca, sırasıyla, imece usulü kurbanlar kesilirdi. Sonra, ailece kurbanın etleri paylaştırılır, komşulara dağıtılırdı.
Ya şimdi öyle mi?
Belki daha köylerimizde Kurbanın bu masumiyeti devam ediyor ama şehirlerimizde ruhaniyetini kaybettik. Artık ne çevremizde kurbanlık hayvan pazarı görebiliyor, ne evimizin önünde kurban kesebiliyoruz. O coşku heyecan, şevk bitti.
Görselliğin revaçta olduğu günümüzde, her şeye izin var, bir tek Kurban görmeye(kesmeye) izin yok.
NEYMİŞ EFENDİM; AB. STANDARTLARINDA GÜZEL GÖRÜNTÜ DEĞİLMİŞ, HİJYENİK DEĞİLMİŞ, … MİŞ MİŞ… DE, BENİM DİNİ VECİBEMDEN AVRUPA’YA NE!
Unutmayalım, “Kurbanın kanı kanımıza karşılıktır.”
İstemeye istemeye Kurbanımızı bağışlıyoruz/bağışlatıyorlar. İnşaallah kabul oluyordur, yoksa gözümüzden ırak, gönlümüz buruk, adımıza kesilen kurban umarız ki ruhumuzdan da kopartılmaz…
Sonuç;
Allah’ın indirmiş olduğu Hak kitapları tahrif edilerek, dini yıpratıp, kurallar değiştirilerek insanlar kendilerine uyarlandıkça o dinin hükmü kalmamış ve dolayısıyla Yüce Yaratıcı tarafından o dinin hükmü ortadan kaldırılmıştır. İnsanoğlunun islahı için her defasında yeni bir Hak kitap ile din güncellenmiştir taki son kitap(ımız) Kur'an-ı Kerim'e kadar...
Mesela günümüzde bunun en iyi örneğini Yahudi toplumunda görebiliyoruz. Hz. Musa’ya indirilen ve tüm insanlık için yazılan hükümler değiştirilmiş ve bugün kavimsel bir din haline dönüştürülerek millileştirilmiştir. İbrani soyundan değilseniz Tevrat’a giremezsiniz!
Geneli ifade eden bir kuralı özele indirgemek, diğerlerini mahrum etmek…
İşte tehlike budur, dinde yozlaşmayı hoşgörürseniz, “Öyle ufak tefek şeyler canım!” diyerek; dinde olmayan şeyleri (bid’at) dindeymiş gibi gösterir ve bu uygulamalar zamanla toplumun çoğunluğunca yaşanarak “norm” halini alırsa, bir süre sonra çürümüşlük başlar ardından da kokuşmuşluk…
Sonra kim kaybeder?
Tabiî ki BİZ…
nasıl olsa Allah; “onu biz indirdik koruyacak olanda biziz” demiyor mu?
Bu vesile ile, siz kıymetli okuyucularımızın ve Ümmeti Muhammedin mübarek Kurban Bayramını tebrik eder, akıtılan kurban kanlarının, İslam Aleminin uyanışı ile insanlığın huzura kavuşmasına vesile olmasını Cenabı HAK’tan niyaz ederim.