Millet Kurtuluş Savaşının Son Kalesine Bayrağı Dikti.
Pazartesi, 18 Temmuz 2016 14:39
Milletin adamı Pınarhisar cezaevi günlerini iyi değerlendirmişti.
IV. Murat’ın sadrazamıı Hafız Paşa’nın kellesini alan Yeniçeriler dolayısıyla ordunun gücünü iyi okumuştu.
Her ne kadar 1826 da Vaka-i Hayriye ile Yeniçeri Ocağı’nı kaldırsa da orduda bu gelenek bitmediğini sonraki olaylarda gördü.
İlk düzenli darbe olan 31 Mart(13 Nisan 1909) olayını iyi tahlil etti Erdoğan.
II. Abdulhamid kendisini indirmek üzere Selanik’ten hareket eden Mahmut Şevket Paşa komutasındaki darbeci hareket ordusuna karşı ‘’kardeş kanı dökülmesin’’ diye avcı taburlarının karşı koymasını engellemişti.
Oysa tarihin yönü değişmiş 3 ahmak kafa(Enver, Cemal, Talat) koca devleti un ufak etmişler milyonlarca can toprağa düşmüştü
Sonra 1960 darbesini inceledi.
Samet Kuşcu kendinin de içinde bulunduğu 9 subayın darbe hazırlığında olduğunu Adnan Menderes’e bildirmiş, Menderes konuyu Savunma Bakanı Ethem Menderes’e havale etmiş, olay deşifre olmuş, yargılanan subaylardan 8 i berat etmiş, Samet Kuşcu ceza almıştı.
Berat eden subaylar işlerine devam etmiş ve 27 Mayıs 1960 da yönetime el koymuş, olayı hafife alan Adnan Menderes köpek-bebek davalarıyla itibarsızlaştırılıp, üzerinde sigara söndürülüp, idamdan önce arkadan prostad muayenesi yapılarak idam edilmişti.
ABD’nin Türkiye’nin Başbakanı Demirel’den afyonun yasaklamasını istediği, Demirel’in ise cevaben ‘’afyon ülkede çok önemli bir geçim kaynağı, hatta ülkemde Afyon isimli bir il var’’ sözleriyle itirazı üzerine 12 Mart 1971 muhtırasıyla başbakanlıktan indirildiğini ve Demirel yerine getirilen Nihat Erim’in ilk icraatının afyonu yasaklamak olduğunu öğrenmişti.
1980 darbesine giden süreci, darbenin nasıl olgunlaştırıldığını, aynı silahla bir sağdan bir soldan gençlerin nasıl öldürüldüğünü, sağ-sol, alevi-sünni ayrılıklarının nasıl kullanıldığını, 11 Eylül’de ülkeyi kasıp kavuran olayların 12 Eylül’de bıçak gibi nasıl kesildiğini, darbe gerçekleşince ABD haber alma örgütü CIA'nın Türkiye İstasyon Şefi Paul Henze dönemin Başkanı Carter'a ‘’Our boys did it(bizim çocuklar yaptı) sözünü asla unutmamıştı.
Yine milletin adamları olan Turgut Özal, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın gibi insanların nasıl suikastler ile öldürüldüğünü tespit etti.
Ve hocasının yaşadığı süreci 28 Şubatı bizzat içerisinde iliklerine kadar yaşadı, hissetti.
Bütün bu olaylar Meb okullarında okutulan ders kitaplarında bulunan Ziya Gökalp’in şiirini okuduğu için cezaevine gönderildiğinde gözünün önünden defalarca film şeridi gibi geçti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini milleti tanıdığı ve milletin adamı olduğu için kazanmıştı.
Şimdi sıra devleti tanımak ve devleti millete efendilik yapan değil, millete hizmet eden bir yapıya dönüştürmek te idi.
Bu tecrübelerle 14 Ağustos 2001 de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdu.
3 kırmızı çizgi ilan etti,zira bu 3 kırmızı çizgi millet-devlet buluşmasını engelliyordu.
1.Dini milliyetçilik yapılmayacak( Bu coğrafyada çok çeşitli inançlar yaşıyor, yaşayacak, zenginlik muhafaza edilecek)
2.Etnik milliyetçilik yapılmayacak(Bu coğrafyada etnik çeşitlilik tehdit değil zenginlik olarak görülecek ve muhafaza edilecek)
3.Bölgesel Milliyetçilik yapılmayacak(Her bölgesi renkli bölgeler bir diğerine üstünlük havasına girmeyecek)
%34 lerde başladığı milletinin desteği onu tanıdıkça %52 lere kadar yükseldi.
Millet onu hiçbir zaman yalnız bırakmadı, O’da milletini hiçbir zaman mahcup etmedi.
Davos'ta ''askeri vesayet'' sorusuna milletin ve vekillerinin siyaset alanını doldurdukları sürece askerin sınırlarında kalacağını,dolayısıyla milletin verdiği yetkiyi askeri vesayette dahil hiçbir vesayet grubuyla paylaşmadan millet adına kullanacağını ifade etti.
Halkın seçeceği Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Samsun, Amasya, Erzurum ve Sivas mitingleriyle devam etti.
Batı’ya milletiyle yeni bir Kurtuluş Savaşı için hazır olduğu mesajını vermişti.
İçeriden ve dışarıdan milletin adamına yönelik hamleler hiç kesilmedi.
Gezi olayları yeşil sevgisiyle başlamış ama milletin adamını devirme hedefine yönelmişti.
Zekeriya Öz terör örgütünün gezi olaylarına sokak eylemleriyle destek vermemesinin süreci başarısız kıldığını söyleyerek niyetlerinin ciddiliğini itiraf etmişti.
31 Martı, 1960, 1971, 1980, 28 Şubat ve 27 Nisanın alışkanlıkları gelenek haline getirdikleri darbe işini devam ettireceklerini biliyordu.
Bu sebeple vesayet odaklarının bütün hamlelerini milletinin yardımıyla etkisiz haline getirdi.
Milletin adamı yine kendine düşeni yaptı.
Şimdi sıra millette ve özellikle milletin vekalet verdiği milletvekilleri ve yasama, yargı ve yürütme organlarında.
Millet adına teşkilatlanmış STK’lar bütün süreçlere katkı vermeli ve izlemeliler.
Son yaşadığımız 15 Temmuz darbe kalkışması da yine milletin adamının milletine yaptığı, ‘’meydanlara inin devletinize, bayrağınıza, vatanınıza , ezanınıza sahip çıkın’’ çağrısıyla püskürtüldü.
Artık bu darbe geleneği bütün kalıntılarıyla yok edilmelidir.
Ülkede askeri eğitim ve ordunun teşkilat sistemi, askeri birliklerin şehirlerdeki yapılanması , böyle bir ihtimalde devlet ve milletin refleksi tesis edilerek yeni bir sistem yeni Türkiye için olmazsa olmaz bir iştir.
İdam cezası kamuoyunun görüşüne açılarak geri getirilmelidir.
Bütün devlet sistemi her açıdan gözden geçirilmeli, altına bakılmayan, kaldırılmayan taş bırakılmamalı.
Şu yaşadığımız 15 Temmuz tecrübesi bir kez daha gösterdi ki;
''En büyük düşman en son bakacağınız yerdedir.''
Her yere bakılmalı.
Milletime son çağrım;
Aziz Milletim !!!
40 yılı aşan ülke düşmanı üst yapının organize edip bir zavallı üzerinden gösterdikleri bir vatan/millet düşmanı çeteyle hep birlikte mücadele ediyoruz.
Herkes üzerine düşeni yapsın,
Bu kanserli yapıya dair kimde ne bilgi varsa;
Şimdi konuşsun ,yazsın, çizsin, sosyal medyadan duyursun,
Biz yıllardır yazıyoruz, mücadele ediyoruz,
Fuat avninin dahi hedefi olduk,
Sandık görevimizden dolayı ak hırsız ilan edildik,
Olayı çok abartmadan, toplumu korku ve telaşa sürüklemeden herkes devletine şu an hemen, şimdi yardımcı olsun,
Ya şimdi konuşsun, ya da…