Millet; Ebed Müddet…
Kemal Sayar "Hüzün Hastalığı" isimli kitabında yazıyordu sanırım. "Batı tıbbı öncelikle hastalık icat eder, sizi hasta olduğunuza ikna eder sonra da sizi tedavi etmeye çalışır." Çoğu zaman ileri gidebilmek için bir miktar geri gitmek gerekir. Günümüzü, günümüzün sorunlarını anlayabilmek ve çözüm bulabilmek için epey geriye gitmek gerekiyor. 1500'lü yıllarda Yavuz Sultan Selim zamanında Çaldıran, Mercidabık, Ridaniye savaşları ile Ortadoğu'nun hakimiyetinin Osmanlılara geçmesi... Şah İsmail taraftarı (şii-şafii) Türkmenlerin İran'a sürülmeleri, İran topraklarında yaşayan Sünni Kürtlerin Doğu, Güneydoğu Anadolu'ya yerleştirilmeleri... Doğu Anadolu- Mısır- Basra Körfezi tepe noktaları olacak şekilde kurulan üçgenle Osmanlıların Ortadoğu’ya hakim olmaları… 1890’larda Mısır’ın(İngilizler), 1917’lerde Doğu Anadolu’nun (Ruslar), 1915’lerde Basra Körfezi’nin (İngilizler), elden çıkması ile Ortadoğu hakimiyetinin bitmesi…
Kurtuluş Savaşı sonrasında “bir miktar” toprak kurtarılmış olsa da; milletin çoğunluğunun dışarıda kalması, içerde “yeni” bir millet oluşturma çabaları ve bunun için “dışarıda” kalanları yok sayma…
Sorun dediğimiz şey; aslında “zihinsel” bir durum. Birileri bize yanlışı dayattılar ve biz de zokayı yuttuk. Kendimizi inkar ederek çözüm bulabileceğimizi zanneder olduk. Öncelikle “biz” tanımını sağlam yapabilmek gerekiyor ve bu tanımı yapacak olan da “biz”leriz. Başkalarının kelimeleri, kavramları, tanımlamaları ile bir çözüme ulaşamayız.
Ortadoğu haritası Churchill’in (sanırım) yemek masasında çizdiği bir haritadır. Yapay devletler kurulmuş, kurulurken de “ileri görüşlülük bunu gerektirir” her devleti bir diğerine düşman edecek şekilde sorunlu noktalar bırakılmıştır. Son aylarda Kuzey Irak’tan bir miktar toprak alma düşünceleri dile getiriliyordu, sınırın bir bölgesi “sızma”lara müsait olduğu için. Coğrafya bilmeden, politika yapılamaz. 1998 sonrası süreç yaşanmasa Hatay, Türkiye ile Suriye arasında (neredeyse) çatışma sebebi idi.
Çözüm… adının sanının ne olduğunun hiçbir önemi yok; (en küçük hali ile yani başlangıç olarak) Türkiye, Rusya, Balkan ülkeleri (en başta Yunanistan) Ortadoğu ülkeleri (israil hariç), Orta Asya, Afganistan, Pakistan, Afrika’nın tamamı, Japonya, Kore başta olmak üzere Güneydoğu Asya ülkeleri, Latin Amerika ile birleşme, bütünleşme… arzu ederlerse… Avrupa devletleri ve amerika’da buna katılabilirler…
Batı dediğimiz sömürgeci zihniyeti, sömürgeci anlayışı dizginleyecek (insani düzen olarak) yegane şey; eşitlikçi, adil, özgürlükçü bir zihniyetin önce Türkiye dediğimiz bu minik kara parçasına (küçümseme adına söylemiyorum; düşünceler ancak ve ancak dünyanın genelini kapsadığında, ufkumuz dünyanın tamamını taramaya başladığında işe yarayacaktır), peyderpey uzak yakın demeden diğer ülkelere de yayılması; insanların birbirleri ile “insani düzeyde” iletişime geçebilmesidir.
Tek devlet mi diyorum? Hayır yüz bin kere hayır!!! Devletle işim olmaz; anlatmaya çalıştığım şey tek millet… insanlardan oluşan bir millet; zaten var olan bir millet… Bir olduğunu, beraber olduğunu unutan bir millet…
Ve geleceğin dünyasında “bana göre” devlete yer yok; sadece ama sadece millet var.