Mide Koruyucu İlaçların Foyası Ortaya Çıktı
Tüm dünyada yaygın olarak mide koruyucu ilaçlar adıyla bilinen “proton pompası inhibitörlerini” (PPİ) uzun süre kullananlarda kalp-damar hastalıkları, böbrek yetersizliği ve demans gibi ciddi hastalık risklerinin artmış olduğu gösterilmişti ama bunun mekanizması bilinmiyordu.
Houston Methodist Research Institute (HMRI) uzmanları tarafından yapılan ve Circulation Research‘ da yayınlanan araştırma PPİ’ nin damarların iç yüzeyini döşeyen “endotel hücrelerinin” biyolojik olarak hızla yaşlanmalarına yol açtıklarını gösterdi (1).
Araştırma ülkemizde de Nexium adıyla satılan esomeprazole, piyasada bulunmayan diğer bir PPİ ve gene mide asidini azaltmak için kullanılan bir H2 blokeri (famotidin) ile gerçekleştirildi.
Endotel hücreleri neden çabuk yaşlanıyor?
Endotel hücreler sağlıklı olduklarında damar iç yüzeyi cam gibi düzgün ve kaygan oluyor ve kandaki hücre ve diğer maddelerin damar cidarına yapışmaları önleniyor.
Endotel hücrelerinin yaşlanması, damar cidarının bu kayganlığını yitirmesine ve hücrelerin buraya kolayca yapışmalarına dolayısıyla da damarın daralmasına sebep oluyor.
Araştırma, PP’ nin endotel hücrelerindeki “lizozomların” nitrik oksit üretimlerini bozduğunu gözler önüne seriyor.
Hücrelerde oluşan artık maddelerin temizlenmesini sağlayan yapılar olan lizozimler nitrik oksit üretimi yeterli olmadığında bu fonksiyonunu yerine getiremiyor ve hücre içinde biriken artıklar hücrenin yaşlanmasını kolaylaştırıyor.
Telomerler kısalıyor
Araştırmanın önemli sonuçlarından biri de kronik PPİ tedavisinin kromozomların uçlarında bulunan ve biyolojik saat gibi davranan “telomorlerin kısalmalarına” da yol açtıklarının tespit edilmiş olması.
Telomerleri kısalan hücrelerin bölünmeleri bozuluyor ve böylece damar duvarında bir hasar meydana geldiğinde endotel hücrelerinin çoğalamamaları tamir olayını menfi etkiliyor.
Araştırma PPİ’ nin aksine H2 antagonisti olarak bilinen ilaçların bu tür hücre yaşlanmasını hızlandıran etkilerinin olmadığını da ortaya koyuyor.
Üretici şirketin itirazı var
İlacın üreticisi olan AstraZeneca ise “araştırmanın laboratuarda gerçekleştirildiğini, insanlarda yapılan kontrollü bir çalışma olmadan esomeprazole’ ün suçlanmasının doğru olmayacağını” bildiriyor ve şunları dile getiriyor (2):
“Şirketimiz için hasta emniyeti her şeyden önde gelir ve tüm PPİ’ mizin de prospektüslere uygun kullandıklarında etkili ve güvenilir olduklarına inancımız tamdır.”
Şirketin bu ifadesinde haklılık payı var elbette ama ilaçların endikasyon olmadığı hâllerde ve milyonlarca insan tarafından senelerce kullanılıyor olmasına karşı bugüne kadar ses çıkarmamış olmasına ne demeli?
Şirketin, PPİ gerçekten gerekli olduklarında ve mümkün olduğunca kısa süreli kullanılmalıdır şeklinde açıklamaları olması icap etmez miydi?
Hemen ilaca sarılmamak lâzım
Her midesi yanana, geğirmesi olana reflü hastalığı teşhisiyle hemen PPİ başlamak doğru değil.
Bir kere reflü fizyolojik bir olaydır ve gerekli hayat düzenlemeleri yapıldığında zaten ortadan kalkar.
PPİ, reflü için değil reflünün sebep olduğu özofajit (yemek borusu iltihabı) için hayat tarzı düzenlemeleri ile ve H2 antagonistleri ile sonuç alınamadığında ve olabildiğince kısa süre verilmelidir.
Bu ilaçların adının “mide koruyucuya” çıkması bile başlı başına bir tıp rezaletidir.
Reflü ilaçlarının yüzde 70’ i gereksiz kullanılıyor
Modern tıp müntesiplerinin ilaçların etkinlik ve emniyetlerine bilimsel araştırmaları dayanak göstererek de olsa en küçük bir kötü sözün söylenmesine tahammülleri yoktur (Neden acaba?).
Nitekim kısa bir süre önce PPİ’ in böbrek yetersizliği riskini artırdığını ortaya koyan araştırmanın haber olmasından rahatsız olan Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) bu araştırmayı değersiz göstermeye çalışarak PPİ’ ni kahramanca savunmuştu (3, 4).
Şimdi de bu son araştırmayı yerden yere vurmaya kalkarlarsa hiç şaşırmam.
PPİ’ nin uzun süreli kullanımlarının emniyetli olduğunu gösteren yeterli veri olmadığı gibi araştırmalar bu ilaçların yüzde 70’ e varan oranlara kadar gereksiz yazıldığını da gösteriyor (5).
Bu oranın bizde daha da yüksek olduğunu tahmin ediyorum.
İstatistiklere göre, 2012′ de 48 milyon kutu olan PPİ tüketimi 3 senede yüzde 25 artarak senede 60 milyon kutuya çıkmış bulunuyor.
Sadece Nexium’ un senelik satış rakamları 2.5 milyar doları geçiyor.
Gelelim neticeye
BİR: PPİ, doğru endikasyonda doğru sürede alındığında hayat kurtaran muhteşem ilaçlardır ama tüm ilaçlar gibi PPİ’ nin de bana göre yüzde 90’ ı gereksiz kullanılıyor.
İKİ: “İlaçlar hakkında menfi ifadeler, hastaların tedavilerini bırakmalarına yol açar, sonra kanamadan giderler” sözü ayıptır, bilim adamlarına yakışmaz.
Bu, kat be kat fazla sayıda insanın gereksiz ilaç kullanmalarını görmezden gelme, gereksiz ilaç tedavisine yardım ve yataklık etme manasına gelir.
Kimse korkmasın, tam ve doğru bilgilendirilen hiçbir hasta tedavisini asla aksatmaz!
ÜÇ: Tıp derneklerinin asıl vazifesi endüstrinin menfaatlerini gözetmek değil insan sağlığına önem vermektir.
Türk Gastroenteroloji Derneği’ nden -kendi araştırma sonuçlarını da ekleyerek- PPİ’ nin yan etkileri ve tedavide dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili olarak efkâr-ı umumiyeyi aydınlatmasını bekliyorum.
DÖRT: Bizde ilaç yan etkilerine neden önem verilmez, bunlar neden bildirilmez, kayıt altına alınmaz, bilen varsa söylesin.
BEŞ: Araştırmacılar bu ilaçlar zararlıdır, yasaklanmalıdır demiyor, PPİ’ nin yan etkilerine dikkat çekiyor.
“Sağlıklı bir insanın vücudunda hiçbir işi olmayan kimyasal maddelerin gelişigüzel ve uzun süre kullanılmaması” gerektiğini hatırlatıyorlar.
ALTI: USA’ da en çok ölüme yol açan sebepler içinde tıp hatalarının kalp krizi ve kanserlerden sonra üçüncü sırada yer aldığını unutmayalım, hapı yutmayalım (6).
Kaynaklar:
1. http://circres.ahajournals.org/content/early/2016/04/19/CIRCRESAHA.116.308807.full.pdf+html
3. http://www.tgd.org.tr/news?id=101