MHP’nin Barajları
Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP’nin durumu ele alındığında belki 1999 genel seçimlerinden başlamak gerekir. Çünkü o tarih itibarı ile parti 30 yıllık tarihinde Türkiye genelinde ilk defa % 18 oy alarak kinci parti olmuştur. İktidarın birinci ortağı, dolayısı ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin Başbakan olma imkanı varken, Bahçelini “Millet DYP ve FP’ye dinlenin diye mesaj verdi” demesiyle birlikte, kendine yakın sayılan bu iki parti ile hükümet kurması mümkün iken, MHP kendisini DSP’ye ve Ecevit’e adeta mahkum ve mecbur etmiştir. Ecevit Başkanlığındaki bu hükümet zaten 28 Şubat darbesinin bütün etkilerini de üzerinde taşımıştır.
Bu üçlü koalisyon hükümeti döneminde (1999-2002) MHP’nin savunduğu görüşler paralelinde hiçbir icraatına şahit olunmamıştır. Üstelik 1999 genel seçimleri öncesinde Antalya’dan MHP milletvekili adayı olan Nesrin Ünal’ın seçim kampanyası esnasında başı kapalı iken, TBMM’ye geldiğinde başını açıp yemin törenine katılması ve törende, Ecevit liderliğindeki DSP’nin İstanbul milletvekili seçilen Merve Kavakçı’nın yemin etmesinin engellenmesi sırasında MHP’nin, Ecevit’in Merve Kavakçı’ya yönelik haksız ve insafsız hakaret ve saldırıları karşısında sessiz ve tepkisiz kalması, hükümet içindeki tutumunun da habercisi olmuştur.
Merve Kavakçı olayından hemen sonra yargılanması devam eden Abdullah Öcalan’ın idam cezası almasına karşılık, idam cezasının kaldırılmasını öngören yasa değişikliğini koalisyon ortağı olan MHP’nin engellemeyişi (zımni olarak bu değişikliğe onay vermesi) savunduğu görüşler bakımından MHP’yi oldukça zor duruma düşürmüştür. 2000 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi esnasında MHP’den aday olan Sadi Somuncuoğlu’nun MHP Ordu milletvekili Cemal Enginyurt tarafından yolunun kesilerek hakarete uğraması, Ecevit tarafından day ilan edilen A.Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı seçilmesi için kayıtsız şartsız verdiği destek ise Sezer’in Cumhurbaşkanı olmasından sonra milletin değerleri rağmına olan tutumları nedeniyle, millet nezdinde MHP’yi çok zor durumda bırakmıştır. Bu üçlü koalisyon hükümetinde en büyük baskı ve zulüm politikaları Milli Eğitim alanında sürüp giderken, MHP’nin bu politikaları değiştirecek, engelleyecek hiçbir tutumu da görülmemiştir. Ecevit’e karşı gösterdiği sadakat ve itaat ise yüzlerce fıkraya ilham kaynağı olmuştur. Devlet Bahçeli’nin bu dönemin sonunda millet yararına sayılacak en önemli tercihi ise 3 Kasım 2002’de erken genel seçimin yapılmasını sağlamasıdır. Bu seçimlerle birlikte Hükümeti oluşturan üç koalisyon partisi (DSP-MHP ve ANAP) barajın altında kalarak TBMM’ye girememiştir. Böylece Bahçeli milletin rağmına ve Ecevit’in ramına yürüttüğü siyasetin bedelini seçim sandığında kalarak ödemiştir.
2002-2007 döneminde TBMM dışında geçiren MHP 2007 genel seçimlerinde % 15 oy alarak yeniden TBMM’ye girmiştir. CHP çevrelerinin bütün telkinlerine rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimleri esnasında TBMM’ye giderek, Abdulah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamıştır. MHP her ne kadar Abdullah Gül’e oy vermese de TBMM’de hazır bulunarak (seçim esnasında TBMM’de mutlaka 367 milletvekili bulunması gerekir gibi Anayasa Mahkemesinin gülünç kararının ardından) onun seçilmesinin yolunu açmıştır. Belki A.Necdet Sezer gibi birisinin milletin rağmına Cumhurbaşkanı olmasındaki büyük vebalini kısmen hafifletmiştir. Aynı yıl Üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan Anayasa değişikliğinde AKP’ye destek olarak TBMM’de 410 milletvekilinin kararı ile böyle bir değişikliğin çıkmasına katkı sağlamıştır. Bundan sonra MHP’nin söylemleri giderek CHP’ye yaklaşmıştır. MHP ile CHP arasındaki farkı tespit etmek giderek bir uzmanlık halini almaya başlamıştır. AKP hükümetinin “Kürt Açılımı” siyasetini MHP “Bir yıkım projesi” olarak isimlendirmiş ve AKP tarafından yapılanlara çok ağır bir dille muhalefet etmiştir.
27 Mayıs darbe düzeninin bütün kurum ve kuralları ile birlikte 1982 Anayasasında devam etmesine karşılık AKP 2010 yılında yaptığı Anayasa değişikliği ile bu “27 Mayıs Düzeninin” değiştirilmesinde önemli bir adım atmıştır. 12 Eylül 2010’da bu Anayasa değişikliği için yapılan referandum öncesinde MHP yürüttüğü kampanya ile bu değişimin hal tarafından reddedilmesini sağlamaya çalışmıştır. AKP’ye dolayısı ile milletin büyük çoğunluğuna karşı MHP yürüttüğü bu kampanya ile CHP’nin söylemine daha çok yaklaşmış, kendi seçmen kitlesi nezdinde de ciddi eleştiriler almıştır.
AKP 2010’da yapılan Anayasa değişikliğine başta askeri Yargıtay’ın kaldırılması olmak üzere, doğrudan 27 Mayıs Düzeninin uzantısı olan kurum ve hükümleri anayasadan çıkarabilecek iken bunu eksik yaparak 2011 genel seçimlerini “yeni bir anayasa” söylemi etrafında yürütmeye çalışmaktadır. MHP’nin bu söyleme itirazı ile birlikte 2011 genel seçimlerinde baraj altında kalacağı TBMM’ye giremeyeceği haberleri de medyada daha çok görünür olamaya başladı. Tuhaf olan pek çok çevrenin de MHP’nin baraj altında kalmayı hak ettiği ve bunun kaçınılmaz olduğu yönündeki telkinleridir. Oysa aynı çevreler PKK’nın partileri % 10’luk barajı aşamadığı için, bu uygulamanın demokrasi ve adalet kavramları için nasıl bir ciddi sorun oluşturduğuna milleti inandırmaya çalışmaktadır. PKK’nın partileri aldıkları % 5-6 oy ile TBMM dışında kaldıklarında bunun demokrasi için taşıdığı vehamet hakkında milleti aydınlatmayı görev bilenlerin, % 14-15 civarında oy alan MHP’nin baraja takılarak TBMM dışında kalmasını çok olağan ve hak ettiği kaçınılmaz bir sonuç olarak göstermeye çalışmaları büyük bir tutarsızlıktır ve büyük bir çelişkidir.
MHP yöneticilerinin cinsel içerikli kasetlerinin peş peşe servis edilmesi de MHP’nin barajı aşamayacağı tekrarları arasında yapılmaktadır. Olayın sadece uçkur meraklısı bazı yöneticilerin hallerinin açığa vurulması değil, MHP’nin baraj altında kalmasını temin edecek bir mühendislik uygulaması olduğu gibi görünmektedir. Bu kasetler MHP’yi baraj altında tutacak birer araç olarak görülmektedir. Bu yüzden seçime kadar geçecek süre içinde bu amacı tahakkuk ettireceği beklentisi ile daha çok kasetin servis edileceği anlaşılmaktadır. MHP’nin baraj altında kalması ile oluşacak TBMM’de hazırlanacak olan Anayasa ile bu kaset yayınlarının bir etkisi olmalıdır. Belli ki bazı çevreler bu yeni anayasa çalışmalarında MHP’nin bulunmasını doğru bulmuyorlar. Ancak MHP’yi hedef alan bu mühendislik çalışmasının yalnızca yeni anayasa çalışmaları ile sınırlandırılması zayıf bir ihtimaldir. CHP’de Baykal’ın tasfiye edilmesine benzer bir yöntemle, MHP’nin bir yandan baraj altında bırakılması diğer yandan da bir yönetim değişikliğine maruz bırakılması kuvvetle muhtemeldir. Zaman Gazetesi gibi bazı medya organlarının, MHP’yi baraj altında gösteren haberlere, bazı MHP yöneticilerinin ahlak dışı tutumlarını içeren kaset yayınlarına gösterdiği ilgiye bakılırsa bu mühendislik hizmetine bigane kalmadığı ortaya çıkmaktadır.
Devlet Bahçelinin görüş ve tutumlarının eleştirilecek pek çok tarafı bulunabilir. Belli başlı olanları bu yazıda örneklendirilmeye çalışıldı. Ama aynı Bahçelinin, ülkücü gençlerin siyasi sokak kavgalarından uzak tutulmasını sağlamakla, Türkiye’de iç savaş benzeri görüntüleri engellediğini de teslim etmek gerekir. Yine 2007 genel seçimlerinden sonra TBMM’de yer alarak Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini dolaylı olarak sağladığı ve Türkiye’de yeni bir idari kaosun çıkışını engellediği ve AKP’ye 2007’de verilen % 47’lik oyunda heba olmamasını temin ettiği de bilinmektedir. Bütün gürültülü patırtılı söylemlere, mühendislik harikası kaset yayınlarına rağmen 2011 genel seçimleri sonrasında TBMM’de büyük bir değişiklik beklemek insan aklını epeyce zorlamak demektir. MHP’nin kendi kendine koyduğu barajlara ve mühendislik çalışmaları nedeniyle muhatap olduğu barajlara rağmen genel seçimlerden sonra TBMM’de yer alması kuvvetle muhtemeldir.
Selami beyin tahlilerini içim acıyarak(MHP seçmeni olduğumdan)okudum.ve maalesef yapılan tahlillere kendi adıma katılmamam mümkün değil.Ancak Zaman gazetesinin mhp lilerin kasetlerine gösterdikleri alaka konusunda şunu eklemeden geçemiyeceğim ki bu arkadaşların inanışları genelin hilafına, mahremiyet ve kişilerin ayıpları konularında , örtmek gerekliliğine inanan insanlar olmalarına rağmen bu ilgilerinin nasıl bir hesabın ve hırsın ürünü olduğunu anlamakta zorlanmaktayım.Ya da o makamlarda olmanın bu tür hallerin mahremiyetinin olmaması gerekliliği gibi bir düşünce hasıl oldu ise o halde AKP li siyasetçilerin değil kasetleri olumsuz haberlerinin bile hiiç görmezden gelinmemesi ve yok sayılmasının sebebi ne olsa gerek.iktidar nimetinin paylaşımının bir bedelimi yoksa zamanı gelince faydalanmamız tehlikeli bir hal alırsa önce uyarır sonuç alınamazsa kamuoyuyla paylaşırızın bir sonucumudur doğrusu bunu çok merak ediyorum.Bununda muhakkaki bu arkadaşlarımız kitapta yerini bulmuşlar ve gerekli fetvayı almışlardır eminim ki ama bizimkide merak işte.yoksa mhp lilerin bu çirkef, iğrenç hallerini savunmak aklı başında hiç kimsenin tevessül edeceği bir durum değildir.Özellikle üçlü koalisyon döneminin hesabını vermeden ve milletten bu dönemin özrünü dilemeden değil iktidar parlementoya bile girmelerini zül kabul etmekteyim.Baki selamlar.
Mayıs 18th, 2011 at 15:05Saygıdeğer hocam, yazınızı okudum. Bir tarihçi edasıyla birlikte ince ince dokundurmlar eğlenceli.Lakin yazınızın son kısmına doğru sadece bir gazete ismi vermeniz yakışık almamış. Aynı türde haberi birçok medyanın yaptığı açık iken sadece ...bir gazeteyi dile getirmek Devlet Bahçeli'nin "okyanus ötesi" yargısına dönmüş. Bu durumda sizin her daim söylediğiniz bir soru ortaya çıkar; bahsettiğiniz gazete size göre MHP'nin baraj altında kalmasını mı istemektedir? Eğer öyleyse buna dair delininiz nedir?
Mayıs 19th, 2011 at 09:48Cahilane sordum işte... Selametle
Ayrıca yazınıza yorum ekleyen kardeşimiz de maalesef doğal olarak yaznız üzerinden aynı hataya düşerek bir camiayı yargılama gafletine düşmüş ki bu daha da ironik bir hal almış.
İslam bey, MHP'nin kaset layının durduk yerde ortaya çıkmadığı açıktır. Yani MHP'de Devlet beyin perhizkar bir hayat yaşadığı ama etrafının çok farklı olduğu ayan beyan görülüyor. Şimdi MHP'nin barj altında kalması haberleri en çok Zaman ga...zetesinde ve na yakın gazetelerde TV'lerde çıkıyor. En çok zaman yazarları MHP'nin baraj altında olduğuna okuyucularını inandırmaya çalışıyor. Benim muradım budur. O yazarların görüşleri o camiayı ne kadar kapsar? O camiadan olup ta MHP'nin baraj altında kalmasını şsteyenler olduğu gibi istemeyenler de olabilir hatta her iki ihtimali eşit derecede görenler veya konuyu ilgilenmeye değmez görenler de olabilir. Amacım Zaman'ı adını vererek o camiay yargılamak ta değildir. Kaldı ki Zamanda yazanların o camiayı ne kadar temsil ettikleri her zaman şüpheldir. Yani Zaman camia ile ilgilidir. Ama zamanda yazan herkes behemehal zamanın görüşlerini yansıtmayabilir. Bir dönem zaman'da çok iyi bir yeri olan Prof. Hasan Ünal (inşaallah soyadını yanlış hatırlamıyorum) nerede şimdi? Şahin Alpay, Bejan Matur, Mümtazer Türköne camianın ne kadar içindedir? Zamanın öne çıkardığı haberlerveya vitrininde yer verdiği yazarların tümünün görüşlerinin doğrudan camiayı teİslam bey, MHP kasetleri Baykal kasetlerin benziyor. Birileri Baykalı geri gelemeyecek şekilde tasfiye ederek CHP'yi değiştirmeye çalıştı. Kısmen de başarılı oldu. Şimdi aynı durum MHP'de yapılmak isteniyor. Uçkuruna düşkün olduğu anlaşılan... bazı kimelerin görüntülerini niye seçimlere çok yakın zamanda piyasaya sürüyorlar? Bahçelinin bütün çevresi bu kastelerle giderse, partisinin de barajın altında kalması halinde Bahçelinin koltuğunu koruması mümkün müdür? Muhtemelen değildir. Bahçeli tasfiye edilemeye çalışılıyor gibi. Seçimlerden sonraki yeni anayasa çalışmaları ile birlikte Türkiye yeniden şekillendirilmeye çalışılacak gibi. MHP'nin bu haliyle TBMMde yer alarak yolun devam etmesi bu anayasa ve Türkiyeyi şekillendirme çalışmalarındauygun görülmüyor her halde. MHP barajın altın kalırsa bundan en çok yararlanacak parti de muhtemelen AKP olacaktır. AKP içinde ise Zaman'ın içinde bulunduğu camianın özel bir ağırlığı bulunmaktadır. Zaman yazarları, yneticileri ısrarla MHP'nin barajın altında kalacağına inandırmaya çalışmaktadır. Bunun salt bir gazetecilik faaliyetini aştığını da kabul etmek gerekir. Yanılma hakkım elbet mahfuzdur. İyi niyetli sizin gibi dostların uyarısı ise yanılgımı ya rtadan kaldıracak ya da en aza indirecektir. Sağlık ve afiyet dileklerimle. Selamlar. edebildiğini söylemek zordur.
Mayıs 19th, 2011 at 09:52