MHP, Kasetler ve İktidar
MHP ile ilgili kasetlerden söz edilmeye ve tehdit edilmeye başlanıldığında Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan, AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç dün yaptıkları açıklamaları keşke ilk günde yapsalardı, Türkiye bugün daha farklı bir yerde olurdu. Kasetten alınmak istenen sonuçlara karşı kamuoyunda daha büyük bir duyarlılık oluşurdu.
Siyasette milletin iradesine müdahalelere karşı çıkanların, kasetlerle, belden aşağı yöntemlerle de siyasete müdahalesine eşit ve adaletli, demokrat bir ölçüde karşı çıkmaları gerekmez mi? Ortaya çıkan tabloyu iyi okumak gerekmez miydi?
Ben son günlerde AK Parti’nin belki bilerek belki bilmeden yanlış yaptığını ve ortaya çıkan tabloyu yete-rince okuyamadığını, günlük pragmatik değerlendirmelerle olayları okumaya çalıştığını düşünüyorum. Son yapılan açıklamaların ise kasetlerle neyin hedeflendiğini, iyi okuduklarının göstergesidir.
“Sivil siyasete müdahaleye seyirci kalmayacağız!”
Başbakan Erdoğan’ın; ''MHP'yi de aynı çirkin kaset tezgahları ile şekillendirmek, yeniden tasarlamak istiyorlar. Bunu çok çirkin çok tehlikeli gördüğümü ifade etmek istiyorum. Siyaset elbette ki kirinden pasından edepsizliklerden arındırılmalıdır. Elbette temiz olmalıdır. Ama bunu milletim sandıkta yapar. Demokrasi-lerde siyaset tasarımını siyasetin yeniden dizaynını sadece ve sadece millet yapar'' demesini önemsiyorum.
''27 Mayıs’ta bu ülkeye milli irade dışında rota çizmeye kalkıştılar. Ülkeyi uçurumun eşiğine getirdiler. 12 Eylül’de milli iradeyi hiçe saydılar ülkede çok ağır yaralar açtılar. 28 Şubat’ta bu ülkede bir kez daha milli iradeye müdahale ettiler. Siyaset mühendisliği yaptılar, ülkeyi yokluğa, yoksulluğa, zulme ve baskıya mahkûm ettiler. Biz hiçbir şekilde sivil siyasete müdahale edilmesine, siyasetin o siyaset mühendisleri eliyle şekillendirilmesine seyirci kalmadık, kalmayacağız” açıklamasının ilk gün yapılması gerektiğini düşünenlerdenim.
“Suçu AK Parti’ye yıkmak istiyorlar!”
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın; ''Kaset olayları, derin güçlerin Silivri Ankara tünelini hızlı kazmak için yaptıkları operasyondur. Devlet Bah-çeli'yi tasfiye edip, MHP oylarını CHP'ye kaydırmak istiyorlar. MHP Genel Başkan Yardımcılarının yaptığı edep dışı, milletin değerlerine aykırı davranışın suçunu ve sebebini (bunlar yapmıştır) diyerek, pisliği üzerimize yapıştırmaya çalıştıkları sürece üzülüyorum. Yapılan iş çirkin, internet sitelerine vermek daha da çirkin. Ama kendi pisliklerinden kurtulmak için çırpınırken bize bulaştırmaya çalışmaları bizi rahatsız ediyor. MHP'ye yapılan bu tasfiye operasyonu, CHP'ye yaraması için yapılmıştır. İnşallah olmaz, ama bu operasyonun ama-cı, Devlet Bahçeli'yi partiden tasfiye noktasına doğru götürmektir. Bahçeli'yi tasfiye edip, MHP tabanında bir duygusallık oluşturarak, suçu AK Parti'ye yıkmaya çalışarak, belli bir oy tabanını harekete geçirmek istiyorlar” demesinin önemli olduğuna inanıyorum.
“Kasetler konusunda hiçbir şey
söylememeye yemin etmiş durumdayız!”
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın; “Bu şekilde sanıyorum, MHP'nin Başkanlık Divanı boşaldı veya çok büyük ölçüde eksildi. Kasetler konusunda doğrusu hiçbir şey söylememeye neredeyse yemin etmiş durumdayız. Bunlar nereden bakansanız bakınız çirkin olaylardır. Hem özel hayatı gizlenerek bir şekilde kasete alan ve bunları deşifre eden veya ser-vis eden kişiler ahlaki bakımdan da ceza hukuku bakımından da çok kötü bir şey yapıyorlar. Bir taraftan da görüntüleri yayınlanan kişilerin, kendi partilerinin dün-ya görüşüne veya partilerinin kimliğine Türkiye'de ifade ettikleri düşüncelerin tamamen dışında bir hayat yaşadıklarını göstermesi bakımından da bu kişilerle ilgili çok derin yaralar açıldı. Bu, MHP'nin iç meselesidir, bir şekilde ifşa edilmesiyle de Türkiye'de yaşanan bir kötü durumdur” demesini geçte olsa önemsiyorum.
Kaset komplo değil, bir operasyondur
Kaset olayına komplo değerlendirmelerini eksik ve yanlış buluyorum. Komplo, olmayan bir olayı olmuş gibi göstermektir. Yani tezgah kurmaktır. Ortaya çıkarılan kaset olayı bir komplo değildir. Öncelikle bu tespiti yapmak gerekiyor. Kaset olayları çıktığı günden beri yaptığım tespit çok açık. Bu bir operosyondur; amaç MHP’yi baraj dışı bırakarak, 13 Haziran sabahı MHP’yi sokak şiddetine çekmektir.
Barajı aşamamış MHP’de, Bahçeli’nin yakın çalışma arkadaşlarının tasfiye edildiği MHP’de merkeze oynayan değil, aksine şiddete dayalı bir söylemi öne çıkaran bir MHP yönetimi iktidara gelir. Bu ise 13 Haziran sabahı yeni bir Türkiye’nin önündeki en önemli bir engel olur. Sokakta şiddet ve öldürmeler büyür. Aynen 12 Eylül öncesinde olduğu gibi.
Son 30 yıldır derin güçler tarafından yapılan sokak infazları, yargısız katliamlar bu sefer kendilerine ülkücü diyen kimi radikal unsurlar tarafından sokağa taşınır. Böyle bir ortam ise Türk-Kürt düşmanlığını daha da büyütür. AK Parti’yi ise iktidardan uzaklaştırır... Demokratik süreç geri döndürülmez ama, zamankaybettirilir...
Faillerinin ortaya çıkarılması
12 Haziran sonrası için olumluluktur
Kaset olaylarının arkasında iktidarın olmadığına inanıyorum. Ancak politikada karşıtının eksiğinden faydacılık değerlendirmesinin, demokratik zihniyet eksikliğinin AK Parti’de tezahürü ortaya çıkmıştır. Yapılan operasyon derin operasyondur. İçersinden MHP’li kimi kadrolar da çıkabilir. İktidarın yapması gereken elindeki tüm olanakları kullanarak, faillerini ortaya çıkarmak ve oluşturulmaya çalışılan “Operasyonun arkasında Gülen ve iktidar vardır” önyargısı ortadan kaldırmaktır.
Son Söz: Bu yapılırsa, 12 Haziran sonrasında gerçekten çok farklı bir Türkiye ortaya çıkabilir. Tek başına bu olayın faillerinin belirlenmesi 12 Haziran sonrasını olumlu belirlemez ama, çok olumlu katkı yapar… Sürecin olumlanmasını hızlandırır.