Mevlam Neylerse, İyi Eyler…
Cumhurbaşkanlığı seçimi neticelendi. Başbakan muradına erdi ve kazandı. İnşallah; adil, tarafsız, herkesi kucaklayan, dürüst, barışçı, istişarelere dayanan, demokratik, hoşgörülü bir icraat sergiler. Geçmiş konuşmalarına ve icraatlarına bakarak, pek de inandırıcı bulmadığımız, balkon konuşmasında söylediklerine uyar.
1-Şüphesiz; bizim gibi, vatanını seven, devlet terbiyesi almış kişiler için, Cumhurbaşkanlığı makamı önemlidir. Saygı gösterilmesi (aynen, Bayrak ve İstiklal Marşı gibi) şarttır. Bu açıdan, yazılanlara ve söylenenlere, daha fazla dikkat edecek, saygılı bir üslup kullanacağız.
2-Ancak; bu bizim hatalara, haksızlıklara, baskıcı sisteme, adil ve bağımsız yargıya yapılacak baskılara, fikir-ifade-inanç hürriyetlerine getirilecek kısıtlamalara, bölünmeye ve kardeş kavgasına götürebilecek icraatlara, teröre verilecek tavizlere, yolsuzluk,rüşvet vb. konulara, yandaş olmayanların dışlanmasına, tehdit edilmesine baskı altında tutulmasına, Türk-T.C vb. kavramların zedelenmesine, tüm hatalı iç ve dış politika uygulamalarına karşı sessiz kalacağımız anlamına gelmez. Zira, biz ülkemizi çok seviyoruz. Sadece ve sadece Cenab-ı Hakk’ın rızasını talep ediyoruz. “Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır” tanımına girmek istemiyoruz. Dinimizin emrettiği gibi son nefese kadar, “Emr-i bil maruf; Nehyi anil münker” (iyilikleri yaymak, kötülüklere karşı çıkmak) görevini ifa etmek istiyoruz.
3-Mesela; bir seviyesiz güruhun, Samanyolu TV’ye saldırması, galiz küfürler etmesi, sonrada Tekbir getirmesi, kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu kendini bilmezlerin, (ki kelime-i Tevhidi bile bilmeyen bir zır cahil kalabalıktı) haddinin bildirilmesi şarttır.
Siz; küfür ettiğiniz, Sn. Gülen’in tırnağı bile olamazsınız. Hele hele, yurt içinde ve (bilhassa) dışında yaptığı hizmetleri, fındık kadar beyinlerinizin idrak etmesi de mümkün değildir.
İktidarın görevi; huzuru sağlamak, bu tip olaylara geçit vermemektir. (Şüphesiz, polis kardeşlerime de çok acıyorum. Zira, inanılmaz bir baskı altındadırlar. Her türlü keyfi ve hukuk dışı uygulamalara muhatap olmaktadırlar.)
4-Sn. İhsanoğlu, (bazı çok bilmiş kişilerin tenkitlerinin aksine) çok mükemmel bir tercihti. Sn. Kılıçdaroğlu’nu ve Sn. Bahçeli’yi bir defa daha kutluyorum. Seçimden sonra, adaylarına sahip çıkmalarını da, ayrıca takdir ediyorum.
Şimdi; MHP ile CHP’yi birbirine düşürme planları uygulanmaktadır. Yandaş medya, bu iki partinin içini karıştırmak için, azami gayret göstermektedir. Lütfen dikkatli olunsun, tuzaklara düşülmesin.
Sn. İhsanoğlu’nun; çok edepli, iyi yetişmiş, samimi dindar, hoşgörülü, hiçbir şaibesi olmayan (aile fertleri dahil), kendisine yapılan hakaret ve iftiralara bile cevap vermeyen, kimse için kötü söylemeyen, olgun bir bilim adamı, bir gerçek münevver olduğunu gördük. Mükemmel bir performans sergiledi şüphesiz;
a)Süre çok kısaydı. Başbakan, yılbaşından itibaren, kampanyasını yürütmekte idi.
b)Başbakanın arkasında, Devlet’in ve belediyelerin tüm imkân ve kaynakları mevcuttu. TRT dahil, çok ciddi bir yandaş medyaya sahipti. Kamu imkânları ile zengin olmuş, (güya) iş adamlarının büyük desteği vardı. Anket şirketleri, meslek ahlakına uymayıp, yanlış rakamlar beyan ettiler ve seçmeni yanılttılar. Bu arada, tam anlamı ile bir baskı, gerilim, hakaret, küçümseme politikası uygulandı. Yandaş medya, her gün çok sayıda, yalan ve iftira uydurdu.
Velhasıl, tam anlamı ile bir “haksız rekabet” ortamı yaşandı.
c)Elbette, bu gerçekler, oy vermeyen %26 oranındaki 13 milyon seçmenin günahını örtmez. Bu düşük katılım, elbette Başbakanın lehine bir tablo doğurmuştur. Biz de, Türk halkının çok önemli bir bölümünün; vurdumduymaz, sorumluluk duygusundan nasipsiz, Ahlaki dejenerasyon, baskılara, ant-i demokratik uygulamalara, haksızlıklara, yolsuzluklara; rüşvete; saçı bitmemiş yetim hakkına; yargı bağımsızlığının zedelenmesine; hukuka aykırı uygulamalara; bölünme tehlikesine; sirke giren dalkavuklara; Türk ve T.C kavramlarına yapılan saygısızlıklara; yargı-eğitim dahil tüm sistemlerin çöküşüne; fikir-ifade ve inanç hürriyetlerinin engellenmesine; 100 bin mükellefin mali baskı altına alınmasına; insanların fişlenmesine kıyımlara ve zulümlere karşı duyarsız olduğunu, bir defa daha görmüş olduk. Dindar geçinen büyük bir kesimin de, dindarlıktan geçindiğini tekrar anladık.
Sadece, Cenab-ı Hak’ka (CC) inanan, güvenen ve dayananlar için, yeise düşmek söz konusu değildir. Biz, inanırız ki, Mevlan neylerse iyi eyler. Bize üzücü gibi görünen olayların, daha sonra ne hayırlara vesile olduğunu anlarız.
Kaldı ki; “Ne oldum dememeli, ne olacağım demeliyiz.”
Ayrıca; Sevgili Peygamberimizin (SAV), “Her toplum, layık olduğu yönetim ile idare edilir” Hadis-i Şerifini de, aklımızdan çıkarmamalıyız…