Mersin Seçime Giderken (IV)
CHP genel başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun milletvekilliği aday listesinin üyelerle ön seçim yöntemi kullanılarak belirleneceği söylemi parti tabanında bir hayli heyecan ve umut yaratmıştı.
Ardından partinin kapılarını eskiden partiye emek vermiş fakat öyle ya da böyle parti ile zaman içinde bağlarını koparmış kişilere yeniden açması da ikinci bir şok dalgası gibi düşünülürken daha cümle bitmeden umut, yerini umutsuzluğa bıraktı.
Hiç kimse partiye milletvekilliği beklentisi içinde gelmesin diyordu. Bu ne pehriz bu ne lahana turşusu şimdi. Yıllarca bu partiye emek verenler herhangi bir beklenti içerisinde olmayacaksa neden gelsin ki?
Bir parti liderine düşen görev, bu beklentileri seçmen tercihleriyle bağdaştırmak değil mi? Peki neden böyle bir şey söyledi genel başkan?
Hâlbuki verdiği ilk mesajla bağlantı kurup şunu söyleyebilirdi: Partiden kopmuş olan arkadaşlara kapımız açıktır ve bu dönemde üyelerle ön seçim yapmayı planlıyoruz. Yeniden gelen arkadaşlarımız seçim bölgelerinde yapılacak önseçimde kaçıncı sıraya gelirlerse oradan aday olacaklardır. Böylece sorumluluğu üyelere atmış olur ve hiç kimseyi küstürmezdi.
CHP üst yönetimi, kimi kapıları birilerinin suratına kapatarak bir yere varamayacağını çok acı tecrübelerle anlayacak.
Parti meclisinden Mersin için merkez yoklaması kararı çıktı. Yani parti meclisi diyor ki: Biz adayı sizin önünüze koyarız siz de gidip oy verirsiniz.
Bunu söyleyen parti üst yönetimine biz seçmenlerin de şunu söyleme hakkı doğuyor: Madem sıralamayı sen yaptın o halde buraya gel oy ver de atadığın adayı meclise taşı.
Mersin milletvekili aday listesinin nasıl şekilleneceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Ancak belirtmek isterim ki, partinin bu dönem üç milletvekili çıkarabilecek olması liste hazırlayanları da dengeleri gözetmek açısından bir hayli zorlayacak.
* * *
CHP’nin yıllar sonra seçmenin karşısına dişe dokunur projelerle çıkması çok güzel de bunu seçmenlere anlatacak örgütlerin olmayışı partiyi zora sokuyor. Hala hantal yapılarla bir yerlere varmaya çalışmak imkânsızı başarmaya çalışmak gibi bir şey.
Yıllardır söylediğim bir şey var, yine söyleyeyim: Siyasi partilerin yönetim kurulları amatörce yönetilmeyi kaldırmayacak kadar ciddi kuruluşlardır. Bu işin daha profesyonelce yapılması gerekir.
Sadece seçim dönemlerinde değil, seçim dönemleri dışında da partinin gerek yerel gerek ulusal tabanda projeler üretecek belde, ilçe ve il örgütlerine ihtiyacı var.