Merhabaa!
Merhaba...
Gazeteci değilim... sanatçıyım..
Bir şeyler beni adamakıllı dürtmüyorsa yazamam.
Bir gazetede her gün yazı yazan köşe yazarlarını maratonculara benzetiyorum. Oysa bir sanatçı, bir ağaç altında yatan, sağı ağrıdan sızıdan tutulunca sol tarafa dönen, güneş üzerine gelip de adamakıllı terletince konumunu değiştiren, yağmur yağınca büzülen, köpek kovalayınca tabana kuvvet kaçan birine benzer.
Derinlemesine bakıldığı zaman bir sanatçının yaşamı maraton koşan kişiden daha zordur. Gazeteci hedefe kitlenir yazar bırakır... Sanatçı, her bir sözcüğü derinlemesine işler, belki saatlerce takılır kalır...
Bu nedenle bana 'hadi yaz' dendiğinde hiç bir şey yazamam, tutulur kalırım. Okulda da öyleydim. Kompozisyon sınavında 40 dakika düşünür, son beş dakikaya yazdıklarımı sığdırırdım. Artık ne rast gelirse...
Dolayısıyle bu ilk yazımda aklıma gelen en anlamlı söz, sadece ve sadece "merhabaa!" tüm bilgiağına...
Bundan sonraki yazılarımda bakalım neler gelecek...