Mehmet Nuri Parmaksız ve İlhan Akın’dan: Mahşerin Galibi
Merkezi Ankara’da bulunan Akçağ Yayınevi yayınlarının 1181.roman serisinin 43.olarak günyüzü gören, Mehmet Nuri Parmaksız ve İlhan Akın imzalı, Şeyh Galib ile Beyhan Sultan’ın aşkını anlatan, 270 sayfalık” Mahşerin Galibi” adlı roman masamda.Bu kitabın sayfalarında mini bir gezinti yapmak istiyorum efendim:
Kitap, Parmaksız ve Akın’ın kısa biyografilerinin verilişiyle başlıyor. Sonra Mahşerin Galibi hakkında verilen kısa bilgi aktarımıyla devam ediliyor. Burada;”Bu kitap, Mahşerin Esrarı romanının devamı olup siz değerli okurlarla buluşup Esrar Dede’den Şeyh Galib’e, Sultan III. Selim’den Beyhan Sultan’a uzanan ince uzun bir yolun nihayete erdiği ve vuslatı mahşere erteleyebilecek kadar birbirini seven Şeyh Galip ile Beyhan Sultan’ın ölümsüz aşkını anlatıyor” denildiğini okuyoruz.
Bu tür araştırmaların sonucunda ortaya konulan anlatımların, günümüz Türkçesi içinde verilmesi çalışmaları zorluklarla doludur. İki genç delikanlı, Mehmet Nuri Parmaksız ve İlhan Akın bu zorluğun altından başarıyla kalkmışlar, okurlarının rahat bir okuyuş içinde bilgilenmelerini sağlamışlardır.
Mahşerin Galibi adlı romanın anlatım giriş bölümüne bir göz atalım vakit geçirmeden:”Bugünler böyleydi işte. Hiç mi hiç benzemiyordu diğer günlere.
Her şeyin yeniden şekil bulduğu, bir çok şeyin de yeniden tariflendiği zamanlar.
Aşka müptela her bir yüreğe an içinde asır yaşatan, günü saate özleten uzun günler.
Esrar Dede’nin Şeyh Galib’e tutkunluğunun hazza; Şeyh Galib’in Beyhan Sultan’a sevdasının cefaya dönüştüğü acıyı lezzetle buluşturan buruk günler.
İnsana bir yandan dünü özleten, bir yandan bugünü zehir eden, öbür yandan da mahşerin esrarına gizlenen giz dolu günler”
Romanın giriş bölümü bu tür anlatımlarla uzayıp gidiyor. Anlatımların günümüz Türkçesi içinde verilişi, yukarıda da söylediğimiz gibi, anlaşılırlık ve kalıcılık görüntüsüyle kaşımıza çıkıyor.
Bölüm başlıkları yok ama, nefes almak için, anlatımların sonunda uzunca bir mola verdikten sonra devam etmek için,ayrı ayrı bölüm görüntüleri verilmiş.
Aşkın bitmesi halinde, dünyanın bir kelebek ömrü kadar kısa olduğu noktasından hareket edilerek, vuslatı mahşere erteleyenlere selam verilmiş. Galib gibi, en zor aşkı yaşayanların tahammül sınırlarını zorladıkları gerçeği hareket noktası yapılarak, hasretin, herkesin ateşinde yanabileceği bir şey olmadığının altı çizilmiş.
Yüreklerin sürekli yanıp tutuşmaları halinde kemale erebilecekleri hatırlatmasıyla okurların karşısına çıkılarak,”Aşk ancak o zaman aşk oluyor” tespitinde bulunulmuş. Bunun, dokunmadan küle, konuşmadan bülbüle dönmek gibi bir şey olduğu hatırlatılmasının ardından bir dörtlükle seslenilmiş.
Bu dörtlük şöyle:
Belki nefisler kanar altından köşke kasra,
Aşkınla ereceğim sonsuzluk denen asra,
Mahşer kokan yağmurlar beni ıslatsın yeter,
Her mevsim senin için açarım mısra mısra.
Yayınlanan, ortaya konulan her kitap gelecek açısından önem ve anlam taşımaktadır. Hele böyle, Mehmet Nuri Parmaksız ve İlhan Akın’ın yaptıkları tarihin içinden tutup çıkarılan anlatımlarla dolu olan yayınlar, ayrı bir değerlilikle karşımıza çıkmaktadılar... Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***