Mehdi’nin Yatağındaki İlk Dakikalarım!
Kaç yaşında olduğumun, nereden geldiğimin, adımın ne olduğunun, neye inandığımın, neye üzüldüğümün, neler yaşadığımın artık bir önemi kalmadı.
Sanki hiçbirşey yaşamamış gibiyim.
Gözüme takılan ise, duvardaki çatlak.
Kafamı, zihnimi, her şeyimi o anlamsız çatlağa yoğunlaştırıyorum sadece,
Ve o çatlağa her yoğunlaştığımda, bedenimde gezinen, içi geçmiş, iğrenç kokulu nefesi daha az hissediyorum, nedense.
Bir fırça gibi, gerdanımı gıdıklayan, sakallar, artık canımı yakmıyor!
Düşünce yok! Hayal yok! Sadece tek bir gerçek var!
Duvarda boylu boyuna duran o çatlak ve dağınık yatağın üzerine, sere serpe uzanmış, efendisine sunulan bedenim.
Her ileri geri hareketinde, biraz daha irkiliyorum sadece…
Yaşlı ellerini, bacağımın üzerinden, cinsel organıma kaydırırken, çıkarttığı; haz dolu ama bir o kadar da dehşete düşürücü inlemelerini, duymamaya çalışıyorum…
Başım dönüyor…
Gözlerim desen aynı durumda…
Ben istemedim burada olmayı. O emretti!
‘’Allah rızası için, bedenini bana teslim et!’’ dedi sadece; ben de ediverdim…
Hem nasıl itiraz edebilirdim ki?
O bizim efendimizdi!
Daha doğrusu öyle olduğunu söylüyordu…
Rahmetli Babam da onun müridiydi, Annemde…
Ve onların sayesinde tanışmıştım,nihayetinde bana da göz koyacak olan bu ihtiyarla…
Kendisini, Allah dostu, hatta resulü olarak tanımlayan, ak sakallı, Balkabağını andıran kavuk takan, tonton bir ihtiyardı önceleri,
Bizim de daha önceden geldiğimiz, topraklardan göç etmişti, şimdi yaşadığımız, okyanusun öte ucundaki yere,
Karısı ve birkaç müridi ile, mesken etmişti buraları…
Ve mantar gibi çoğalan, yeni müritleri sayesinde, kurdu evini, işini, hatta kalesi olarak kullandığı camisini…
‘’Sizleri, Allah’a yönelteceğim!’’ diyordu.
Sayesinde, Allah’a ulaşacaktık…
Bu fırsatı kaçırmadık tabi!
El etek öpmelerle gösterdik önce sevgimizi-saygımızı…
Ardından, zikirler, sohbetler izledi birbirini…
O zamanlar küçüktüm elbet!
Bir karnaval, bir panayır büyüsünde, izliyordum olanı biteni…
Ve her geçen dakika, daha da çok bağlanıyordum ona.
Nasıl bağlanmazdım ki?
Ateşten uzak tutacaktı bizi…
Mehdiydi o!
Göklerden gönderilen yeni elçiydi!
En azından öyle inandık/inandırıldık…
Sonra…
Sonrasında işler değişecekti elbet!
Zararsız dokunuşlar, yerini şehvet dolu kucaklamalara bırakacaktı.
Mehdi’nin yatağını süsleyeceğimi, o zamanlar bilemezdim!
Ama şimdi buradayım…
Çaresiz, amaçsız, bir an önce olup-bitmesini bekler halde,
Yatıyorum sadece…
Aklımda ise sadece Annem!
Acaba kurtarır mı beni?
‘’BU YAZI; İNTERNET ORTAMINDA BİR VİDEO PAYLAŞIM SİTESİNDE YAYINLANAN SES KAYDININ BENDE BIRAKTIĞI İZLENİMLER ÜZERE, KURBANININ DİLİNDEN KURGULANARAK, KALEME ALINMIŞTIR!’’
DİNİMİZİ YETERİ KADAR ARAŞTIRAN VE SADECE YÜCE KİTABIMIZ KUR’AN’I KENDİSİNE REHBER TUTAN İNSANLARIN, BU TARZ TUZAKLARA DÜŞMESİ İMKANSIZDIR!
DİNİMİZDE MEHDİLİK-DECCALİYET VESAİRENİN YERİ YOKTUR!
KİM VAR DERSE, AŞŞAĞIDA LİNKİNİ PAYLAŞACAĞIM SES KAYDI GİBİ BİR KAYDIN YENİ OYUNCUSU OLMAYA BİR ADIM DAHA YAKLAŞIR!
http://www.youtube.com/watch?v=IhLifm7Hw6s&feature=related