Her Şey 1453’te Başladı…
2013 yılında Taksimde meydana gelen ‘Gezi’ olaylarında eylemcilerce yazıldığı tahmin edilen bir duvar yazısı herkesin dikkatini çekti;
“Zulüm 1453’TE BAŞLADI”!
Bu yazı günlerce konuşuldu, tartışıldı; kim, neden, ne için bu yazıyı yazdırmıştı?
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi, buna sessiz kalmadı ve yeni bir yaklaşımla “Her şey 1453’te başladı” konulu bir panel ile geniş bir perspektiften fetih konusu işlendi. Konuşmacılar arasında en çok dikkat çekici konuşma Prof. Hüseyin Hatemi’nin kadim İstanbul tarihi hakkında verdiği bilgilerde çok dikkat çekici idi. Bu panelden aklımda kalanlar şöyle idi:
Kaç bin yıldır imar edilegelmiş, kültür ve medeniyetler burada yarış halindeki İstanbul’un stratejik konumuyla çağlar boyu en çok alınmak/fethedilmek istenen şehir olmuştur.
En son İstanbul, 1453’te Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmiştir. İstanbul niçin bu kadar önemli ki aradan yüzyıllar geçmiş olsa bile buradan vaz geçemiyorlar?
Kısaca kadim İstanbul’a bir göz atalım:
İlk sebep, İstanbul Boğazı:
Anlatılan o ki; Hz. Musa ve genç arkadaşı Yûşâ, çalışarak elde edilemeyen, ancak Allah tarafından ihsan edilen ledün ilme (gizli ilim) sahip Hz. Hızır’ı aramak üzere Mecma’ül-Bahreyn’e yani iki denizin birleştiği yere doğru yola çıkarlar. Burasının İstanbul olduğu söylenir ve Boğaz’daki Yuşa Tepesi’dir.
İkinci sebep, Fatih semti:
Hz. Âdem ve Hz. Havva Cennet’te Allah’ın kendilerine yaklaşmalarını yasakladığı bir ağaçtan İblis’in onlara yalan söyleyerek kandırmasıyla meyve yerler. Bunun üzerine cennetten kovulurlar. Yeryüzüne; Hz. Âdem Serendip adasına (Srilanka),Havva ise Etiyopya’ya indirilir. İblis (Şeytan) ise İstanbul’a indirilir. Burası ise bugünkü Fatih semti olduğu söylenmektedir.
Üçüncü sebep, Ayasofya efsanesi:
Süleyman Peygamberin olağanüstü varlıklara yaptırdığı Ayasofya mabedinin İstanbul’da olması ve Ayasofya’nın altından başlayarak İstanbul’a yayılan yeraltı dehlizleri, Çemberlitaş vb. birçok gizemi üzerinde barındırması.
İşte bu ve benzeri anlatılardan anlıyoruz ki İstanbul’un bu kadim tarihi nedeniyle yeryüzünün en gözde mekânlarından biridir.
İstanbul, tarih öncesi dönem, Byzantion dönemi, Konstantinopolis dönemi, Konstantiniyye dönemi ve İstanbul dönemi diye ayrılır.
Tam 165 adı ile kaç imparatorluğa başkentlik etmiş Şehr-i Yâr.
En son 1453’te İstanbul’un fethedilmesiyle yeni bir çağ başlamıştır.
Fetihten sonra Sultan Fatih, kadim şehirde asla halkı din, dil ve ırkına dokunmamıştır. Hatta, bu gün Ermeni cemaati yaşıyorsa Sultan Fatihe borçludur. İstanbul fethedildiğinde anlaşılır ki Ermeniler Bizans tarafından İstanbul’dan kovulmuştur! Sultan Fatih hemen Anadolu’daki Ermeni cemaatiyle görüşür ve İstanbul’daki kiliselerden birini onlara tahsis ederek sahip çıkar. Vefalı Ermeniler bunu iyi bilir.
1453’ten sonra Sultan fatih, bu kadim şehirde sürekli kültür ve medeniyet inşası için emek harcanmıştır insan ve insanlık adına... O büyük devlet adamı, dibe vurmuş, yıkık şehrin imarı ile uğraşmış, medreseler, camiler, imarethaneler yaparak kültür ve medeniyetin inşası ile uğraşmıştır.
Bu nedenle İstanbul Roma medeniyetinin kızı, İslam medeniyetinin ve adaletin de oğlu olmuştur hep tarih boyu kültürel etkileşimlerde...
Buna rağmen; “Zulüm 1453’te başladı(!)“ demek neyin kafası?
Bugün bile İstanbul’da, Yahudi’sinden Rum’una, Ermeni’sinden Arap’ına, Kürt’ünden Türk’üne kadar 72 millet insan yan yana yaşıyor. Herkes ekmeğinin peşinde… Camisi havrası, kilisesi yan yana…
Hatta tam tersi olan bir durum bile var iken; Sultan Fatih’in İstanbul’u fethettiğinde Ayasofya’yı camiye çevirerek kıyamete kadar da camii olarak kalması için vasiyet etmesine rağmen!.. Ayasofya bugün Müze!...
“Zulüm 1453’te başladı(!)“ demek bir münafıklık kültürünün ürünüdür.
Hazımsızlıktır!..
Bu tür tahrik edici sloganı Müslüman bir neslin çocukları yazmış olamaz! Velev ki birilerince yazdırılmış olsa bile yazan şahıs da önemli değildir. Asıl mesele bu işin felsefesidir, ‘yazdıranlar’ kim ya da kimlerdir?
Bir düşünelim;
Son iki yüzyıldır dünyayı yöneten küresel güçlerin sergiledikleri bir oyun vardır; Müslümanlara hücum ederek onları itibarsızlaştırıp İslam’a büyük bir saldırı yapmak! İşte bu da o oyunun bir parçasıdır.
Halbu ki, asıl zulüm 1918 (Mondros Mütarekesi) de Osmanlı İstanbul’un çökmesiyle başlamıştır; İslam dünyası ve coğrafyasında İstanbul düştü İslam dünyası düştü!.. İstanbul bir daha asla düşmeyecektir!.. 1453 de açan baharın çiçekleri solmayacak...