Mazide Hatıram Yahut Sosyal Geri Dönüşüm
Şöhret her devirde çok kişi tarafından arzu edilen şey olmuştur. Sadece münevver ve din adamları şöhrete yakın durmamışlar. Büyükler şöhreti iki kısma ayırır. Birincisi, bir kimse şöhret olmayı arzu eder, o afettir; şeklindedir.
Şöhret hangi sebepten afet olabilir?
Lügat itibariyle tanınmış, herkesçe bilinen, şan, nam gibi manalara gelen bir kelimedir. Hal böyle olunca; yani kendini beğenme veya diğerlerinden üstün görme; başkalarını kendinden aşağıda görme gibi; hastalığına sahip olabilir. Buradaki ; hastalığı tıbbi bir terim olmayıp; insanları sevme, kıymet verme veya aşağı görme gibi; kavramları ihtiva eden bir haldir.
Kibir yani kendini beğenme ve kendini üstün görme hali aşırı derecede kişiye yerleşmişse başkalarını sayabilir. Bu tür hastalığa yakalanmış kişiler cemiyette vasat; yani orta yol sınıfında değil, üstün canlı vasfında sanırlar kendilerini. Hal böyle olunca söyledikleri, yaptıkları, hatta yapmadıkları şeylerle gündeme gelirler.
Bazıları o kadar ileri giderler ki yeryüzünde ondan üstün canlı yok. Bunlar her meslekten olabilirler. Ama en tehlikelileri idareci sınıfında olanlardır. Mussolini, Hitler, Lenin, Firavun, Nemrut ve Slobodan Miloşeviç bunlardan birkaçıdır.
Ama şöhretli olan liderler değildir. Sporcu, sinema sanatçısı, müzisyen, yazar, ressam, bestekâr gibi daha nice meşhurlar vardır.
Bunların çoğu normal hayat süremeyip ömürlerini korku ve huzursuzluk içinde geçirmişlerdir. Çoğu insanlık tarihine kara leke olarak geçmiştir. Kimi intihar etmiş kimi suikasta uğramıştır. Kimileri denizde boğulmuş, kimi bir topal sivrisinek sayesinde hayatiyetini yitirmiştir.
Tarihe fil vakası olarak geçen hadisede ise kuşların Ebrehe ordusuna saldırması ve gagalarındaki taşları fillerin üzerine atması neticesinde Ebrehe’nin ordusu mağlup olmuştur. Topu topu bir zeytin çekirdeği kadar bile olmayan taşlar, koskoca fili cansız olarak yere sermiştir.
Ebrehe sefere çıkarken mağrur bir vaziyette neticeden kendi adına emin olmasına rağmen, hiç de istediği bir son olmamıştır.
Bir zeytin çekirdeğinden küçük bir kütlecik, ne kadar kibirli olursa olsun, ne kadar mağrur olursa olsun; ister sultan, ister kral, ister imparator, başkan olsun insanı tacından, tahtından edebiliyor. ABB başkanı John F. Kenedi, Enver Sedat, Çavuşesku görevdeyken öldürülen liderlerden. İlk ikisi suikast, sonuncusu ihtilalde öldürülmüştür. Adnan Menderes yazının konusuna misal teşkil etmemektedir.
Daha şöhretin zirvesinde ve gençken burnundan kıl aldırmayanlar yaşlandıkça yerini yenilerine bırakmaktadırlar. Onlar için asıl ölüm budur. Siz yaşadığınız halde artık başkaları alkışlanıyor, başkaları omuzlarda taşınıyordur. Tıpkı kendisinin de ilk şöhret yıllarında olduğu gibi.
Dünya her devir daiminde bunlar olacaktır. Gelen gidecek bir yenisi gelecektir. Geride ne bıraktıklarından çok, ne kadar iyi şeyler bıraktığın mühimdir. Geriye gözyaşı ve ah bırakabileceğin gibi seni dualarla anan milyonlar da bırakabilirsin. Acaba Hitler geriye ne bıraktı, Menderes ne bıraktı? Sizce götürdüklerimi daha fazla, bıraktıkları mı?
Geride bir tane bile gözü yaşlı biri bıraktıysanız, geriye bir tane bile olsa kamu vicdanını rahatsız şey bıraktıysanız, geriye bir tane dahi gayri ahlaki, gayri insani bir hatıra bıraktıysanız nasıl yâd edileceğinizi ancak varisleriniz görebilir. Bunun da tamiri yoktur.
Her madenin bir geri dönüşüm şekli vardır. Çok suyun, çok yiyeceğin, çok bilginin geri dönüşü aynı mı sizce?