content

16 Ara

Maymunu Tutsak eden Açgözlülüğü

Uzak Doğu’da maymun yakalamak için çeşitli tuzaklar kurulur. Maymun bu sıradan tuzaklarda bile yakayı ele verir.

Bu tuzaklardan birinde bir Hindistan Cevizi oyulur ve iple bir ağaca bağlanır.

Hindistan cevizinin altına ince bir delik açılır ve içine maymunun hazzının kölesi yapacak tatlı bir yiyecek konur.

Bu delik, maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Maymun, yiyeceğe erişmek için elini delikten içeri daldırır. Fakat yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu almıştır bir kere. Elini bırakmaya bir türlü yanaşmaz…

Hâlbuki onu esir edeni bıraksa kurtulacak. Açgözlülüğü o kadar güçlü ki, bu tuzaktan kurtulması akletmesine izin vermiyor.

O artık hazzının esiri… Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama nafile… Artık kaçmak imkânsızdır ve vazgeçmesinin de bir yararı yoktur.

Buna rağmen bile elini hâlâ bırakmak istememekte...

Maymun artık tutsaktır. Onu tutsak eden şey, terk etmeye yanaşmadığı arzusu…

Aslında yapması gereken tek şey, vazgeçmesi gerektiğinde vazgeçebilmek…

İnsan da tıpkı böyle değil mi?

İnsanoğlu, son bir asra kadar topraktan bahşedilen gıdalarla besleniyordu...

Sonra ona tuzak kurdular.

Bu tuzağa ikna etmek için türlü türlü bahaneler ürettiler...

Az çalışıp, çok kazanacaktı…

Ürettiklerinin raf ömrü uzayacaktı...

Lezzeti artacaktı...

Mikroplardan arınacaktı...

Sonuç:

Çok çalıştı fakat daha az kazandı.

Ürünlerin raf ömürleri uzadı fakat onları tüketenlerin ömürleri kısaldı.

Mikroplar, azalmadı arttı.

Ve insan, lezzetin esiri oldu. Tıpkı maymun gibi tuzağa düştü. Ve bu tuzaktan kurtulmak da istemiyor.

Ağzına götürdüğü her lokma, onu daha da köleleştiriyor. Haz ve lezzetin esiri yapıyor.

Artık avlayan avlayana…

İnsan akledip kendisine kurulan tuzaklardan kurtulmak bir yana, bundan zevk almaya bakıyor.

Hiçbir uyarı umurunda değil.

Bu hâle nasıl getirildi insan?

Gıda, endüstrinin bir meta’ı haline getirilmeden önce; tuz, şeker, sirke gibi maddelerle korunurdu. Artık bunlar tukaka… Yerine sentetik zararlılar ikâme edildi.

Önce ‘tesisten tüketiciye kadar olan süreçte ürün bozulmamalı’ dediler ve sentetik koruyucular eklediler...

Sonra tüketicinin beğenisini kazanmak için, sentetik renklendiricilerle boyadılar…

Oda yetmedi lezzet kölesi olmaları için, sentetik lezzet artırıcıları kattılar…

Kaybolan kıvam için, kıvam artırıcılar…

Bozulan tadın yerine, tatlandırıcılar…

Ve yeni modern kölelik

Artık hem üretici hem de tüketici bunları vazgeçilmez olarak görüyor. Sanıyorlar ki Hz Âdem’den beri böyle.

Bunlarsız da üretilir’ denildiğinde ilk itiraz, bunun eğitimini almış(!) batı kültürünün mahkûmu eğitimli gıda misyonerlerinden geliyor. Ardından kolay para kazanmanın tadına varmış üreticiden…

İnananı da inanmayanı da böyle… Dindarı da laiki de aynı…

Hepsinin ortak paydası ‘çağdaş ilah; para’.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Maymunu Tutsak eden Açgözlülüğü”

  1. 1
    Uğur ÖZALTIN Says:

    Kur'an'ın yok etmek için geldiği, Araplar ve diğer eski milletlerdeki ilâh düşüncesine kısaca göz atmamız yerinde olurAllah (cc) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:
    1- "Onlar kendileri için bir izzet ve kuvvet kaynağı olsunlar diye Allah'tan başka düzme ilâhlar edindiler" (Meryem, 81)
    "Onlar Allah'ı bırakıp, güya kendileri yardım(a mazhar) edilecekler ümidi ile ilâhlar edindiler" (Yasin, 74)

    Bu iki Ayet-i Kerimeden anlaşıldığına göre câhileyet devri insanları kendileri için ilâh olduğuna kanaat getirdikleri varlıkların, şiddet ve sıkıntı anlarında koruyucuları olduklarını,onların himayelerine sığındıklarında da ahdi bozmaktan meydana gelecek sorumluluklardan ve çeşitli korkulardan kendilerini emin kılacaklarını zannediyorlardı

    2- " Allah'ı bırakıp taptıkları yalancı ilâhlar, Rabb'inin azap emri geldiği zaman, onlara hiç bir fayda vermedi Ziyanlarını arttırmaktan başka bir işe yaramadı" (Hûd,101)
    "Halbuki Allah'ı bırakıp da çağırdıkları, hiç bir şey yaratamazlar Onların kendileri yaratılıp duruyorlar Onlar diriler değil ölülerdir Ne zaman dirileceklerine şuurları da yoktur Sizin ilâhınız bir tek Hâk'tır" (Nahl, 20-22)
    "Allah ile birlikte başka bir ilâh daha edinip tapma Ondan başka hiç bir ilâh yok"(Burada düşünülmesi gereken şudur: İlâh kelimesinin Kur'an-ı Kerim'de kullanılışı iki mânâdadır Birincisi: Mabut, hak olsun bâtıl olsun ayrım yapmaksızın, insanların pratikte kendisine taptığı şeydir İkincisi: Hakikaten ibadete lâyık olan mabûd Bu âyette ilâh kelimesi iki ayrı mânâsında da kullanılmıştır) (Kasas,88)

    "Allah'tan başkasına tapanlar dahi hakikatte Allah'a eş tuttukları ortaklara tabi olmuyorlar Onlar kuru zandan başkasına uymuyorlar; onlar ancak yalandan başkasını söylemiyorlar" (Yunus66)

    Bu ayetlerden anlaşılan bir kaç husus:
    EVET ÇAĞIMIZIN İLAHI PARADIR
    PARAYI İLAH EDİNENLERDE ORTADADIR



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank