Marka Giyen Çocuklar Artık Marka Yiyor
Obezite, sadece erişkinleri değil küçük çocukları da ilgilendiren ciddi bir sağlık meselesi. Üstelik de nezle, grip, verem gibi bulaşıcı hastalıkları kıskandıracak bir hızla yayılmakta.Sağlık istatistiklerinin en iyi tutulduğu ülkelerin başında gelen Amerika’ da, obezitenin son 25 yılda 6-11 yaşları arasındaki çocuklarda iki misli, 12-19 yaşları arasında olanlarda ise 3 misli arttığı biliniyor.
Bunun tabii bir sonucu olarak da diyabet artık çocuklarda da sık görülen bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor.
Bize gelince. Bildiğim kadarıyla ülkemizde bu konuda yapılmış ciddi bir çalışma yok, ama çevremizdeki ‘tontonların’ sayılarının giderek arttığını hepimiz en azından gözlerimizle görüyoruz.
Türkiye Milli Pediatri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Enver Hasanoğlu bir açıklamasında ‘Son yıllarda hastanelere, obezite şikayeti ile başvuran çocuk sayısında yüzde 25 artış oldu.’ diyor.
Bu veri bir bilimsel araştırmanın sonucu mudur, yoksa basit bir gözlemin mü ürünüdür, bilemiyorum ama her ne olursa olsun obezitenin bizim yavrularımızı da yakından ilgilendirdiği gerçeğini acilen görmek zorundayız.
Çocuklara abur-cubur pazarlaması
Amerikan Kongresi’ nin isteği üzerine kısa adı IOM olan Tıp Enstitüsü tarafından hazırlanıp yayınlanan ‘Çocuklara ve Gençlere Yiyecek Pazarlaması’ başlıklı rapor, çocuk obezitesinin sebeplerini ortaya koymayı amaçlıyor.
Rapora göre yiyecek pazarlaması, reklâmı gerçekten ayıramayacak kadar küçük olan çocukları hedef alıyor ve onları besin değeri düşük ama kalorisi yüksek ‘abur-cuburları’ yemeye teşvik ediyor.
Rapor, çocukların aldıkları kalorinin en az yüzde 30’ u tatlılar, kola ve gazoz gibi içecekler, tuzlu çerezler ve hazır yiyeceklerden kaynaklandığını söylüyor. Fazla kilolu çocukların birçoğunun sadece gazlı içecekler sayesinde günde 1.200-2.000 kalori alabilecekleri, bebeklerin bile bu bakımdan tehdit altında oldukları bildiriliyor.
Amerika’ da bu tür gıdalara harcanan para yılda 30 milyar dolar. Son 10 yılda pazara 600 yeni abur-cubur girmiş. Bunların sadece dörtte biri ‘faydalı yiyecek’ sınıfından; kalanı şekerleme, çiklet, çerez, cips, gazoz gibi ‘abur-cuburlar’.
Firmaların pazarlama bütçeleri yılda 10 milyar doları geçiyor. Bunların en başta geleni olan McDonald’s’ ın yıllık 25 milyar dolarlık satışlarını desteklemek için medya reklâmlarına yaptığı harcama 500 milyon doların üzerinde.
Çocuklar reklâm kurbanı
Amerikan Tıp Enstitüsü, çocuk obezitesinin bir numaralı sorumlusu olarak ‘yiyecek pazarlaması’ nı gösteriyor. Pazarlamada pek çok yöntem var, ama en önemli araç televizyon. Nitekim Amerika’da yaşları 9 ile 12 arasında değişen 2 bin 343 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada, yatak odalarında televizyon bulunan çocuklarda obezite riskinin daha fazla olduğu belirlenmiş.
Reklâm için televizyon yanında çeşitli oyuncaklar, hediyeler, çizgi kahramanlar, cep telefonu mesajları ve internetten de giderek daha çok yararlanılıyor.
Hepsinde amaç aynı. Çocukların belirli bir markayı tanımalarını ve onları aldırmak için anne babalarını zorlamalarını sağlamak. Bu gayretler boşuna değil. Araştırmalar, 2 yaşındaki çocukların çoğunun süpermarketlerdeki ürünleri tanıdıklarını ve isimlerini söyleyebildiklerini gösteriyor.
Pazarlamanın en sinsi amacı çocukları ‘sadece onlar için hazırlanmış yiyecekler’ olduğuna inandırmak ve anne ve babalarının tavsiyelerine kulak asmadan ‘kendi yiyecek seçimlerini kendi yapmalarını sağlamak’. Bunun sonucu da artık pek çok çocuk ne yiyip içeceğine kendi karar veriyor; ebeveynlerini dinlemiyor.
Yoksa sizinki de mi öyle ?