Marabalık Kanlarında mı Var?
Büyük olmak güzel şey, bunun yanı sıra uygar olmak daha da güzel.
Büyüklükten kastım, ekonomik olarak büyük olmaktı. Çin gibi büyük olup eğer fukaralıkla boğuşuyorsanız bunun hiçbir kıymeti yok demektir. Lakin ekonomik olarak zengin olmanın yanında bir de uygarlık basamaklarında üst sıralarda iseniz eskilerin değimiyle “kaymaklı kadayıf”tır.
Büyüklüğün ne gibi bir his olduğunu isterseniz iki örnekle anlatayım, sonra demek istediğimizi diyelim.
Yurt dışında konsolosluk yapan bir arkadaşım “yabancı bir ülkenin gümrüğünden geçerken zengin ve itibarlı bir ülkenin vatandaşı iseniz sizi hiç sıkıştırmazlar. Ama fukara bir ülkenin konsolosu dahi olsanız sizi tepeden tırnağa kadar incelerler” demişti. Ayrıca ilaveten konsolosluk görevlisi olarak bir davete gittiğinizde orada gösterilecek alaka devletinizin itibarı ile doğru orantılı demişti. Bir şey daha ilave etmişti, gerçi konumla alakası yok ama söylemeliyim ”ülkemi hangi parti yönetirse yönetsin, önemli olan ülkemin zenginliğine zenginlik katmasıdır”.
İkinci vereceğim örnek, bundan birkaç ay evvel gittiğim Azerbaycan’dan. Evinde misafiri olduğum kişinin oğlu geçen yıllarda ülkemize gelip yirmi gün kalmış.(bu arada fanatik Fenerli olduğunu belirteyim)Ona en çok Türkiye’nin nesini beğendin diye sorduğumda bana “sizler her konuda herkes hakkında istediğiniz gibi konuşup yazabiliyorsunuz, bizde bunlar olmuyor, olamıyor. Bu benim çok hoşuma gitti” demişti.
O an hem gururlandım hem de hüzünlendim. Gururlandım çünkü bizi de örnek alan, takdir edip gıpta ile bakan yabancı bir ülkenin vatandaşı vardı. Hüzünlendim çünkü onca çabaya, onca mücadeleye rağmen hala daha çok kat edecek yolumuz vardı.
Ülkemizin çevresindeki ülkelere baktığımızda Osmanlı Devleti yıkıldığından beri yılların getirdiği kazanımlar haricinde pek az ilerleme kaydetmişler. Bu onların Osmanlı hâkimiyetinden kurtulduktan sonra büyük devletlerden birinin himayesinde hayatlarını ikame etmesinden kaynaklanıyor. Her ne kadar özgür gibi görünseler de aslında hep büyük devletlerden birinin güdümünde ve himayesinde olmuşlardır.
Sovyetlerin yıkılması bile bu gerçeği pek az değiştirmiştir.
Ayrıca bu ülke halklarının ülkemizde mutlaka aynı etnik gruptan akrabaları bulunmaktadır. Yani bir yerde bu devletlerin kültürel anlamda Türkiye ile bağları da vardır.
Bu ülkelerin bizleri örnek alacakları ve ayrıca gıpta ile bakacakları çok şeyler olduğu gibi akrabalık bağlarından dolayı yakınlık duymaları son derece doğal.
Öyleyse ülkemizin bazı siyasetçileri ve kesimleri Türkiye’nin dışa açılmasını neden istemezler? Ve Türkiye kendi kültür akrabaları ile ilgilendikçe ekseni kayıyor yaygaralarını neden koparmaktadırlar? Yine neden AB’nin kapısında yıllarca sürünmeyi ülkemizin kendi çekim alanını yaratmasına tercih ederler?
Biz yakın bölgemizle ilgilenmeye başladığımızda,sanki kültürel yönden yozlaşacağımızı düşünürler, ileri sürerler. Hâlbuki pek ala bilirler ki gelişmiş kültürler daima çekim alanlarını oluştururlar.
Yoksa marabalık kanlarında mı var?