Malthus-Darwin-Evrim
Hoş geldin sömürü nikahı!
Thomas Robert Malthus (d. 13 Şubat 1766 - ö. 23 Aralık 1834) İngiliz nüfusbilimci ve ekonomi politik teorisyeni.
Nüfus kuramı 1789 yılında, nüfusbilimi için çok önemli kurallara imza atan çalışması, "Nüfus Artışı Hakkında Araştırma"yı yayımladı. Daha sonra 1803 yılında bu eserini gözden geçirip tekrar yayımladı. Çalışması büyük yankılar uyandırmış ve birçok yeni tartışmaya neden olmuştur. Çalışmasına göre uygun şartlarda her hangi bir popülasyon, besin maddelerinin artışından daha hızlı bir oranda artar ve böylece zamanla kişi başına düşen besin miktarı azalır. Bu fikrinin temeli şudur: uygun şartlarda herhangi bir kısıtlayıcı faktör (salgın vb.) yoksa popülasyon geometrik dizi biçiminde artar (2, 4, 8, 16, 32, 64, ...), oysa besin maddeleri aritmetik dizi biçiminde artar (1, 2, 3, 4, 5, 6, ...). Doğada aradaki bu fark, popülasyonda bazı bireylerin ölümlerine neden olur ve bir denge sağlanır.
Bu düşünceleri nedeniyle Malthus geç evlenmek, az sayıda çocuk sahibi olmak vb. hareketlerin teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Yine Malthus'a göre toplumsal sefaletin en büyük nedeni alt sınıflardı ve bu yüzden bu tür bir nüfus planlaması üst sınıflardan ziyade alt sınıflara uygulanmalıydı. Liberal bir anlayışın hakim olması gerekliliğini savunurken, fakir halk kesimlerine yapılan (özellikle kamusal) yardım programlarına karşı çıkmıştır. Her türlü toplumsal müdahaleye ve yardıma muhalif olmuştur.
Charles Robert Darwin: (12 Şubat 1809 – 19 Nisan 1882), İngiliz doğa tarihçisi. İnsan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüş ve o günün şartlarına göre bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt sunmuştur.
Darwin:
"Gelecekte, yüzyıllarla ölçülemeyecek kadar kısa bir zaman sonra, medeni ırklar neredeyse kesinlikle vahşi ırkları dünya çapında yok edecek ve onların yerine geçecektir. Prof. Schaaffhausen'in de belirttiği üzere, insan benzeri maymunların da soyu şüphesiz ki kurutulacaktır. Böylece aradaki fark açılacaktır, zira insan daha medeni bir duruma gelecek, umarız ki sadece beyaz ırk kalacak ve maymun bir babun kadar alçalacak, böylece şu anda bir zenci veya Avustralyalıyla goril arasında var olan yakınlık ortadan kalkacaktır."
Evrim:
Biyolojide evrim, canlı türlerinin nesilden nesile kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanmasıdır. Evrim, modern biyolojinin temel taşıdır. Bu teoriye göre hayvanlar, bitkiler ve Dünya'daki diğer tüm canlıların kökeni kendilerinden önce yaşamış türlere dayanır ve ayırt edilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş genetik değişikliklerin bir sonucudur.
Darwin'in fikirleri üzerine inşa edilen modern evrim teorisi, bugün biyoloji biliminin temeli ve birleştirici öğesidir. Evrimin gerçekleştiği gerçeği yaşadığı dönemde, doğal seçilim teorisinin evrimin ana açıklaması olduğu ise 1930'lu yıllarda bilim dünyası tarafından kabul görmüştür. Darwin'in orijinal teorileri modern evrimsel biyolojinin temelini oluşturmakta, hayatın çeşitliliği üzerine birleştirici bir mantıksal açıklama sunmaktadır.
Alıntıdır.
******
Evrim teorisi artık o kadar basite indirildi ki bu ideolojiler yüzünden, kısaca şu demeye getirildi.
Baskın genlerin diğer genleri elimine ederek yoluna devam etmesi, kısaca evrim bu olarak kafalara sokulmaya başlandı. Elbet bilime gölge düşürmemesi lazım bu ideolojilerin ama maalesef acımasız dünyada işler böyle yürümüyor.
Benim boyum 1.50 ve 100 liram var, 1.80 boyundaki birinin bu parayı benden ondan daha güçsüz olduğum için zorla aldığı bir dünyada yaşıyoruz. O benden fiziken güçlü diye buna hakkı var mı? Elbet bu çok basit bir örnek, hukuk kuralları vs denecektir ama örneğin boyutu büyüdükçe şiddeti ve ulaştığı kitle de o kadar büyüyor.
İnsana zulüm edenler, yeryüzündeki bozguncular yüzyıllardır bilimi ve dini kullanmışlardır.
Atom bombasını icat eden kişi milyonlarca insanın öleceğini bile bile mi icat etti? Cevabınız evet ise o bilimi yapan soysuzun teki bana göre. Ama sırf iyi niyetle bilim adına yaptıysa, bu bomba ile insanları katledenler soysuz. Aradaki farkı sanırım çok net ortaya koyabildim.
Ayrıca bilimsel tezlerin zorla ideolojilerle evlendirildiğini/evlendirilmeye çalışıldığını düşünüyorum.
-Medeni olmayan milletler, medeni milletlerin ayakları altında ezilmeye mahkumdur. (M. Kemal Atatürk)
Bu özlü sözün, Darwin'in söylediklerinden farkını açıklayalım şimdi.
Bir film izlemiştim bir zamanlar, 'Tanrılar çıldırmış olmalı'.
Adı üstünde film işte ama biraz irdelemek istiyorum. Gelen medeniyet! Afrikadaki o kabileyi mutsuz etmişti. Onlar istiyor mu acaba cep telefonu kullanmayı vs, diye düşünmek gerek diyorum. Cep telefonu kullanmayan adama medeniyetsiz deme hakkımız yoktur, medeniyet dediğimiz insanın insana nasıl davrandığı ile direk alakalıdır. Evrensel doğrular anlamında herkesin yeryüzünde yaşam hakkının en başta eşit olduğunu kabul ederek, geliştirdiğimiz ve başkasının geliştirmesine müsaade ettiğimiz teknoloji güdümlü dünyada kendimizi medeni diye lanse etmek, en yalın tabirle çocuk kandırmaktır.
Darwine gelince, belki bu sözü gerçekten kendi bilgi ve algısıyla doğayı inceleyip gördüğü gerçeği iyi niyetle söyledi ama bu söz üzerinden insanlar sömürülüyor.
Gelelim işin komünizm-sosyalizm kısmına.
Rusyada ve diger ülkelerdeki bu tür akımlara baktığımız zaman, eşitlik ve adaletten, haktan-emekten-özgürlükten bahseden hiçbir lider ülkede var olan hiçbir sarayı yıkmamıştır, kralları devirdikten sonra o saraylara çekilmiş söylem değiştirerek aynen onlar gibi davranmaya başlamıştır, devrim ancak kanla olur diyerek binlerce insanın canına kıymıştır. Çıkar uğruna savaştan ne farkı vardır bunun peki. Herkes gücü eline geçirmek için kendi kuralını koymuş, güçlü olunca da zaten doğada da böyle değil mi mirim, büyük balık küçük balığı yutmuyor mu diyerek viskilerini-romlarını-votkalarını yudumlamışlardır.
Hayır efendim, doğada öyle değil. Su altı dünyasında ekolojik sistem için gerekli olan boyutu büyük olan balığın beslenmek için boyutu küçük balığı yemesini getirip insana uyarlayamazsınız. Diğer insanların zayıf insanları koruması ve kollaması yükümlülüğü vardır, bunu unutmayın. Bizler balık değil, insanız.
Sonra bu liderler kendilerinden daha güçlülerin eline geçince de öldürülmüş ve sanal kahraman ilan edilerek bu akımın insanlar tarafından bilinçsizce desteklenerek yine insanlar sömürülmeye devam edilmiştir ve hala da edilmektedir.
Malthus o düşünceleri ile resmen saçmalamış, bunu görmemek için kör olmak lazım herşeyden önce.
Aynı şey inanç içinde geçerlidir. Hani ne diyoruz, din insanlığın faydasını amaçlar, barışı ve esenliği diler diye, doğru din budur diye. Eğer din adı altında bir takım dayatmalar insanın canını yakıyorsa buna din denmez ve din böyle olmaz, çirkinliktir bunun adı.
Aynı şey bilim için de geçerli, bilimde insanlığın faydasına olmalıdır, insanlık bilimden olumsuz etkileniyorsa o artık bilim olmaktan çıkar zulüme dönüşür.
Gelelim medeniyet meselesine. İnsanlığın faydasına olan herşey kabul edilmeli ve uygulanmalı. Ama insan bu doğru bu yanlışın ayırımını nasıl yapacak, ayracı ne olmalı:
Ayraç aslında çok basit, herkesin vicdan dediği kavramda zuhur eden şeydir. Bir bireyin kendi hakkı olarak gördüğü her şeye, başkasının da sahip olduğunu düşünmesi yetecektir.
Aslında benim ne dinle, ne bilimle nede evrimle bir sorunum var. Benim tek derdim insanlığın huzuru ve barışıdır. Bilimi zulüm aracı yapanlarla benim savaşım ve ömrümün sonuna kadar bunlarla uğraşacağım. Sanırım kimsenin buna itirazı olmaz. Bir zamanlar Bush amca demiş ki; Amerikan halkının refahı müzakere konusu dahi edilemez, yani bunu ağzınıza bile almayın. Cümledeki asalete!!! ve vurguya bakar mısınız?
****
Doğadaki birçok canlı yiyecek saklar ve biriktirir ve sağ kalım oranlarını arttırır...der bilim.
Aslında bu cümleyi bile yanlı kurar bilim. Köpek kemik saklar, karıncalar günlük tüketecekleri kadar mantar üretirler. Belki sincaplar fındık fıstık saklar vs. Ama o canlılar biz gibi değil ki. Kaç karıncanın ya da sincabın İsviçre bankalarında Afrika’da ortalama bir ülkeyi doyuracak kadar parası var, sorarım size.
Biz hayvan değil insanız ve yaptığımız her eylemden sorumluyuz. Doğadaki canlıların böyle bir yükümlülüğü yok ama bizim dışımızdaki canlılara baktığımız zaman, zevkine hiçbir canlı hiçbir canlıya zarar vermiyor, beslenme amaçlı bir döngü var, bu da besin zinciri açısından gerekli, nizam böyle yani.
Ama insan öyle değil, insanın doğasında aç gözlü oluşu elbet var ama bunu bertaraf etme yetisi de var doğasında, Tanrı o yetini kullanacaksın ki ben özünde ne kadar samimisin göreceğim diyor ve gerisine müdahale etmiyor. Zira müdahale etseydi bugün açlıktan binlerce insan ölmezdi yeryüzünde. Bu suçu da bazıları dinlere ve Tanrı’ya bağlayamazdı. Dünyadaki her türlü besinin, gelirin, hakkın adaletsiz olduğu bir mekanizmayı insan çıkarı uğruna var etti, bununla savaşmak ve dünyayı daha yaşanılır kılmak yerine işte böyle ona buna sarılır, kendi suçunu görmezden gelir suçlu arar durur.
Yürekten inanırın aç kalma düşüncesi asla olmaz ve olamaz. İnanır bilir bunu, ama elbet ölenler var, bu gerçek. Tanrı yeryüzünde iyiliği de, kötülüğü de insan eliyle yapar, elçilerinden bir sürüsü sefalet çekmiştir, onların bile kafasına ekmek atmamıştır. Umulur ki düşünülür ve herkes elini gerektiği gibi koyar taşın altına.
Öznesi insan olan herkese mahsus selam ederim.