Lozan Bir Başarı Mıdır Yoksa Hakkı Verilemeyen Bir Anlaşma Mıdır?
İki ay içerisinde aynı konuda birbiri ile tam zıt olan iki zihniyeti seslendirmek nasıl bir şeydir? Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, aynı konuda iki ayrı düşünceyi metne dönüştürerek zıt açıklamalar yaptıran danışmanları sorgulamak gerekir…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 24 Temmuz 2016 tarihinde Lozan Anlaşması’nın 93. yıldönümünde yaptığı konuşmada şöyle demiş:
“Bugün, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Anlaşması‘nın imzalanmasının 93. yıldönümüdür. Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakarlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir. Lozan Antlaşması’nın içeriği, bu anlamda başta milli irade ve demokrasi olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduğu temel ilkelerin değeri, bugünlerde çok daha iyi anlaşılmaktadır.”
****
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan’ın bir anlamda zaferin taçlandırılma anlaşması olarak değerlendirmiş.
Dün ise yaptığı açıklamada bu seferde iki ay önce söylediği cümlelerin tam tersini ifade etmiş: “1920’de Sevr’i gösterdiler, 1923’de bizi Lozan’a ikna ettiler. Ege’de bağırsan duyulacak adaları biz Lozan’da Yunan’a verdik. Zefer mi bu? Lozan’da masaya oturanlar o anlaşmanın hakkını veremediler. Onlar veremedikleri için şimdi biz sıkıntı yaşıyoruz” diyevermiş.
****
İki ay önce Lozan’ın 93. yıldönümünde konuştuğu yanlış yada iki ay sonra Lozan’ı yerin dibine soktuğu düşünce yanlış… Gerçekten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi farklı okuyan danışmanları var ve bunların birbirlerinden haberi yok.
12 Ada değil toplam 20 ada…
Şimdi asıl gerçeğe gelelim.
Ortalıkta 12 ada filan yok…
Küçük adalarla beraber toplam 20 ada var.
12 Ada ismi 400 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kaldığı dönemde uygulanan yönetim sisteminden dolayı geliyor.
Yönetim sistemine göre her adadan 10’ar hane temsilcisi seçiliyor, bu temsilciler aralarından 12 kişilik ihtiyar heyeti seçiyor ve adaları yönetiyor.
Osmanlı doğrudan demokrasi uygulurken, bugün kü ne?
Anlayacağınız doğrudan demokrasi, yerinden demokrasi… Bugün ise aradan 100 yıl geçmiş merkezi bir sistemin pespayeliği ile yönetiliyoruz. Demokrasi ve hukuk hak getire… 100 yılda gerçekleştirilmiş darbeler, gerçekleşmeyen onlarca darbe…
Cuntacıların teslim aldığı bir milli ordu ve milli bürokrasi… Milletin ise kendisini devletin sahibi gören zihniyetin karşısında yok sayıldığı bir vesayet sistemi…
İşte o vesayet iki ay önce ülkenin seçilmiş iradesini ve milleti teslim almak istedi… Millet iradesini tankla topla zorbalıkla ortadan kaldırmaya çalıştı.
Şimdilik yenildi…Vesayetçi sistemin tamamen yenilmesi ve tehlike olarak ortadan kaldırılması ise ancak yönetim modelini değiştirecek yeni demokratik bir anayasa ile mümkün olabileceğini de hatırlatmak isterim.
Ancak yönetim modeli devam ettiği sürece, yeni darbelere her zaman hazırlıklı olmak gerektiğini de bir yere not edilmesini isterim.
****
Yeniden 12 Ada meselesine dönersek… 1. Dünya Savaşı’ndan önce İtalyanlar Trablusgarp’a yönelik işgal girişiminde zorlanınca, masa başında teslim alabilmek için Adaları işgal eder. Balkan Savaşı öncesinde fazla cephe açmamak için Osmanlı İtalyanlarla bir anlaşma yapar. Trablusgarp’ı İtalyanlar’a bırakırken, Osmanlı 12 Adalarda da işgalci olarak kalmasını ister. Amaç, Balkan Savaşı’nda Yunanlılar’ın fiili bir durum yaratarak, adaları işgal etmesini önlemektir.
1914 yılında 1. Dünya Savaşa başlayınca ve sonunda da yenilince Lozan Anlaşması’yla Adalarıın egemenliği İtalyanlar’a bırakılır.
12 Adanın Yunanistan’a verilmesinin nedeni faşizme direnmesidir
Sonra ne olur?
2. Dünya Savaşı’nda İtalyanlar yenilir. Avrupa’da faşizm belası gömülür.
Yunanistan’da ise Komünistler İtalyan ve Alman faşizminine karşı yiğit bir mücadele verirler.
Lozan Anlaşması’nın mimarları ise tabi ki, genç Türkiye Cumhuriyeti ise Alman faşistleri ile iş tutarlar.
Almanya, İtalya ve ittifakları yenilince 12 Ada yönetimi 1947 yılında yılında yenilen İtalyanlar’dan alınarak Yunanistan’a bırakıldı. Türkiye ise çağrılmasına rağmen toplantıya katılmadığı için (katılsa da söyleyeceği ve diretebileceği çok şey yoktu. Çünkü Almanya ile ortak bir savaşa katılmasa da fiili olarak Almanya ve İtalyan faşistlerini desteklediği için katılmasının bir anlamı olmayacağını biliyorlardı) bırakılma ile ilgili söz hakkı olmadı. Olsaydı da durum değişmezdi.
İki ayrı tezi seslendirenlerin işine son verilmelidir
12 Ada meselesinin özü budur. Googol dede 12 Ada meselesini söylediğinde yukarıda anlattığım özeti vermesine rağmen koskoca Cumhurbaşkanına iki ayda iki ayrı zihniyeti seslendiren, kamuoyunu yanıltan açıklamaları yaptıran danışmanların derhal işine son vermelidir.
Çünkü, Erdoğan’ın kamuoyuna yanlış bilgi vermesi, yanılsıtılması, aynı konuda iki farklı düşünceyi iki ayda seslendirmesi ciddi bir konudur.
Görülen o ki, Erdoğan’ın etrafındaki ulusalcı ve 100 yıl önceki paradigmanın taşıyıcılarının ve de yeniden bihaber olanların ne Cumhurbaşkanı’na ne de yeni Türkiye’ye verebileceği bir şeyin olmadığının en önemli göstergesi yapılan son açıklamadır.
Hanay Handan Toprak Benli, Burçin Baykal’ın yetkilerini aldı
Hem Özel Kalem Müdürlüğü yapan hem de Belediye Başkan Yardımcılığı görevini yürüten tek başına 11 müdürlüğe bakan Burçin Baykal’ın yetkilerinin elinden alınması Avcılar kamuoyunda şaşkınlık yarattı.
Uzun süredir CHP örgütünde konuşulan Burçin Baykal’ın yetkileri alınacak öngörüsü eksikte olsa bir anlamda gerçekleşmiş oldu.
Asıl belediye başkanı diye iddia edilen Burçin Baykal’a bağlı 11 müdürlükten dördünü, Başkan Toprak kendisinden alarak, mali işler müdürü pardon başkan yardımcısı olarak atadığı Zeynel Suna’ya bağlayıvermiş!
****
Zeynel Suna’nın aynı zamanda Mali Hizmet Müdürü olarak eski görevine devam etmesi ise kamuoyunu şaşırttı. Hem başkan yardımcısı hem de kendinden sorumlu başkan yardımcısı. Handan Toprak Benli’nin özel kalem müdürünü hem başkan yardımcısı yapması hem de özel kalem müdürü olarak görevinde tutmasına anlam veremeyenlere şunu söyleyeyim. Ben hiç şaşırmıyorum. İnsanın pusulası şaşmasın, bikere…
****
Burçin Baykal için yapılan aynı uygulama Mali İşler Müdürü Zeynel Suna içinde geçerli olması karşısında mutlaka şöyle diyorlardır. Başkan Hanay Handan Toprak Benli, başkan yardımcısı olarak görevlendirdiklerine aynı zamanda bir de müdürlük veriyor.
Ardından kendinden de sorumlu başkan yardımcıları yapıyor.
Böylelikle Türkiye’de bu işi yapan tek belediye başkanı oluyor.
Nede olsa ilklerin başkanı nam-ı değer Toprak Ana…
Serginin mimarı Cankurtaran’mış!
Çarşamba günü yazdığım, “CHP’lilere CHP propagandası” başlıklı yazımda; “Hangi akıl CHP’li belediye başkanlarının son 2 buçuk yıldır yaptıkları, yapacakları projelerle ilgili Genel Merkez’de stant açtırır? Bu standı genel başkana, partinin üst düzey yönetcilerine, genel merkeze gelen ziyaretçilere gezdirmekten, sergilemekten kimin çıkarı olur? Çetin Altan’ın çok güzel bir sözü var: “Türk’e Türk propangadası” diye… Galiba CHP’liler de bu sözün farklı bir versiyonunu hayata geçirmişler: CHP’lilere CHP propagandası…” yaptırır diye sormuştum.
****
Ayrıca yazımda yine; “Bu stantların açılmasını kim organize etmiştir? Bu projeyi MYK’ya kim pazarlamıştır? Ve bilin ki bu projeyi kim önermişse, belediyelerden mutlaka ihale alan ya da beklentisi olan bir parti yöneticisidir. CHP Genel Merkezi’nde belediye başkanlarının stant açmasının maliyeti ne kadardır? Ve bu iş ihale ile mi yapılmıştır? Bilmek isteriz. CHP’li dostlarımızdan bu ismin kim olduğuna yönelik bilgi bekliyoruz” demiştim.
Ve beklenen yanıt üst düzey bir CHP’liden geldi.
Bu projeyi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ve MYK’ya öneren kişi; MYK üyesi Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran’mış.
Şimdi sorum şu: Yasemin Öney Cankurtaran’ın eşi ne iş yapar?
Belediyelerden ihale alır mı?
Bu projenin CHP’ye katkısı nedir?
Kimi parti yöneticilerin altındaki makam araçları kimin?
CHP’nin üst düzey yöneticileri; Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel BaşkanYardımcısı Seyit Torun, ondan önceki aynı görevde bulunan Veli Ağababa, İstanbul Milletvekili ve Kılıçdaroğlu’nun Başdanışmanı Erdoğan Toprak, diğer bazı isimler hangi belediyeye ait özel araçlara binmektedir? Şoförlerinin ve danışmanlarının maaşlarını hangi belediyeler ödemektedir?
Üst düzey yöneticiler ihale işi takip ediyorlar mı?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na soruyorum.
Belediyelerle böylesine içli dışlı olmuş, çıkar ilişkisine batmış üst düzey parti yöneticileri ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Belediye başkanları ile partinin üst düzey yöneticilerinin kurduğu çıkar ilişkileri sizi rahatsız ediyor mu?
Toprak Ankara’ya neden yüzlerce kişiyle gitti?
Ayrıca bugün Avcılar Belediye Başkanı Hanay Handan Toprak Benli, CHP Genel Merkezi’nde açtığı serginin kapanışı nedeniyle kaç kişiyi Ankara’ya götürdü? Bunların masraflarını, kimilerinin uçak bileti masraflarını kim karşıladı? Serginin kapanış töreni için yüzlerce insanı Ankara’ya götürmesinin gerekçesi nedir?
Gerçekten genel merkezde belediyelerin yaptıklarını ve yapacaklarını anlattığı serginin anlamını bilen var mı? Bundan rahatsız olan hiç kimse yok mu? Bunun yanlış olduğunu söyleyebilecek CHP’li yöneticiler yok mu?
Vicdanı hür, düşüncesi hür, yaşananlardan rahatsız olan CHP’liler sesiniz çıkıyor mu?