Linç Paranoyası
12 Eylül'ün yargılanması ile ilgili olarak ortaya konan tabloyu, hayret ve ibretle izliyorum. - Tam bir panayır tiyatrosu havası hakim. Herkes konuşuyor, ucuz kahramanlık taslıyor, müdahil olmak istiyor, gerçek anlamı ile şov yapıyor. - Bir gerçek şu ki: 50 yaşın altındakilerin sağlıklı ve mantıklı biçimde 12 Eylül'ü analiz etmeleri mümkün değildir. Kulaktan dolma bilgi ile ideolojik ve politik saplantılarla hareket edilmektedir. - Kaldı ki, demokrasi havarisi kesilen bu tiplerin, 27 Mayıs/ 28 Şubat/ 27 Nisan olayları ile ilgili olarak, tenkitlerine de pek rastlamıyoruz. Zira bu darbeler, sadece muhafazakar kesimi hedef almıştı.
12 Eylül ise hem sağı hem de solu (bölücü takımını) cezalandırmıştı. - Darbeleri tasvip etmek; insanlık dışı davranışları ve işkenceleri hoş görmek; yapılan zulümlere destek çıkmak; elbette mümkün değildir. ( Bu konuda, kaç yazı yazdığımın hesabını bilmiyorum.) Ancak; yargıya intikal etmiş bir konuyu, bir linç paranoyasına dönüştürmeyi; kişilere seviyesizce hakaret etmeyi; 100 yaşını geçmiş zavallı bir kadını istismar etmeyi; bölücülerin meydanları işgal etmesini vb. saçmalıkları da tasvip etmek mümkün değildir.
-Kaldı ki; bu konuda kaç kişi konuşma hakkına -gerçekten- sahiptir? 1- Hiçbir zaman demokrasiye sahip çıkmayan; her darbe sonunda, meydanları doldurup alkış tutan pasif halkımız mı? 2- Demokrasinin cıvığını çıkartan; devamlı kavga eden; kadayıfın altı kızardı- kızarmadı saçmalıkları ile uğraşan; bir türlü cumhurbaşkanı seçemeyen genel başkanlar ve onların emir eri milletvekilleri mi? 3- Devamlı darbe teşvikçisi ve destekçisi olan; kendini halkın üzerinde gören; hiçbir zaman gerçek demokrasi taraftarı olmayan; "ordu göreve" sloganların sahibi Medya/ Sendikalar/ Yüksek Yargı/ Üniveristeler/ TÜSİAD/ TOBB/ YÖK/ CHP/ Holding patronları ve belli STK'lar mı? Bunlar, (şimdi yararlandıkları) Anayasa değişikliğini önlemek için ellerinden geleni yapmadılar mı? Ergenekonculara destek vermiyorlar mı? Gerçekten, can güvenliğinin hiç olmadığı o dönemleri, ancak 50 yaş üzerindekiler bilebilir. daha küçük yaştakiler, önce o günün medyasına ait arşivleri incelemelidirler.
Sağ-Sol/ Alevi- Sünni kavgalarını kimlerin kışkırttığını; İsrail-ABD ve AB ajanlarının gerçekleştirdiği senaryoları; bu ortamdan kimlerin çıkar sağladığını; Barış Gönüllüsü adı altında başlayan, Türkiye'yi bölme faaliyetlerinin iç yüzünü; terörü azdıran 1974 affında, CHP-MSP ve Anayasa Mahkemesi'nin rolünü iyi öğrenmelidirler. Ayrıca; İsrail/ABD ve AB'yi içimize kimin soktuğunu da bilsinler. 4- Ben 27 Mayıs döneminde 17 yaşında, yetişmiş bir gençtim. 12 Eylül'de de bir üniversite hocası.
Her darbede( 28 Şubat/ 27 Nisan vb.) dahil tablo aynı idi. Bol bol alkış. Övgü yarışları, isim vermeler fahri hemşehrilik vermeler, devamlı dalkavukluk. Yüksek Yargı'nın/ Medyanın/ CHP'nin/ Holding patronlarının/ Sendikaların/ STK'ların/ YÖK'ün ve rektörlerin/ TOBB'un vb.'nin devamlı teşvik ve destekleri.
-Sabih Kanadoğlu'nun icad ettiği ve anayasa Mahkemesi'nin Anayasa'yı ihlal ederek uygulattığı, Cumhurbaşkanı seçimi sisteminin amacı neydi? Ve kim karşı çıktı? -Neydi, "Cumhuriyet mitinglerinin" amacı? " Ordu göreve" pankartlarının gerekçesi? ADD'nin ve ÇYDD'nin senaryoları? Ve şimdi, (Cenab-ı Hak korusun) yeni bir darbe teşebbüsü olsa; aynı zümreler, demokrasinin yanında yer alacaklar mıdır? Yoksa teşvik ve destekçi rollerini sürdürecekler midir? Ve yine, Türkiye'de ( genel başkanlar, milletvekilleri dahil) tankın üzerine çıkabilecek yada önünde duracak, kaç cesur insan vardır??? Herkes, önce kendini sorgulamalıdır. Başkasını suçlamadan önce,kendi vicdan muhasebesini yapmalı, dürüst olmalıdır. Ne demiş, Hz. İsa: "günahkara ilk taşı, hiç günahı olmayan atsın." Var mı böyle bir günahsız kişi?