Limon Görünce Ürperenler, Et Kokusundan Fenaşalanlar
Celiac hastalığı
Celiac (çölyak şeklinde okunur!) hastalığı buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan gluten isimli proteine karşı anormal tepkiye bağlı olarak gelişen bir tablodur.Bu kişiler gluten ihtiva eden besinleri yediklerinde bağırsaklarındaki villus adı verilen ve besinlerin emilimini sağlayan çıkıntılar harap olur ve besin emilimi bozulur. Bunlar ne kadar yemek yerse yesinler bunların bağırsaklardan kana geçmesi mümkün olmaz.
Celiac hastalığı teşhisi konan hasta sayısının son senelerde büyük artış göstermesinin sadece teşhis imkânlarının veya hastalığın farkındalığının artmasıyla ilgili olmadığı düşünülüyor.
Bu hastalığa Amerika’ da 50 sene öncesine göre 4 misli daha fazla rastlanıyor. Uzmanlar bu artıştan yeme-içme alışkanlıklarımızda meydana gelen değişikliklerin ve buğdayın üretimi ve işlenmesindeki farklılıkların sorumlu olabileceğini ileri sürüyorlar.
Hastalık belirtileri herkeste aynı değildir. Anne sütü ile beslenme süresi, gluten ihtiva eden besinlere başlama yaşı ve yenilen glutenli besinlerin miktarı hastalığın hangi yaşta ve nasıl başlayacağını belirleyen faktörlerdir. Anne sütü ile beslenme süresi uzadıkça hastalığın ortaya çıkma yaşı da gecikmektedir.
Belirtiler hastanın yaşı ve ince bağırsaklardaki hasarın derecesine göre değişir. Erken teşhis ve tedavi edilmeyen hastalarda uzun süreli komplikasyonların görülme ihtimali daha fazladır.
İnce bağırsak belirtileri çocuklarda daha fazladır. Bunlar karında şişkinlik ve ağrı, kronik ishhal, kusma, kabızlık, köyü kokulu ve yağlı dışkılama, kilo kaybıdır. Çocuklarda sık görülen bir semptom da sinirliliktir. Büyüme geriliği, ergenliğin gecikmesi, kalıcı dişlerde enamal defektler olabilir.
Erişkinlerde sindirim belirtileri daha azdır, bunun yerine demir eksikliğine bağlı kansızlık, hâlsizlik, kemik veya eklem ağrıları, depresyon veya anksiyete, el ve ayaklarda karıncalanma, adet gecikmesi, kısırlık veya tekrarlayan düşükler, dermatit herpetiformis adı verilen kaşıntılı deri lezyonları ve bağırsak kanserleri görülebilir.
Celiac hastalığı olanlarda bağışıklık sistemindeki kusurlardan kaynaklanan tip 1 diyabet, otoimmun troit hastalığı, otoimmun karaciğer hastalığı, Addison hastalığı, Sjögren sendromu ve romatoid artrite de rastlanabilir.
Celiac hastalarının kanlarında vücudun kendi dokularına karşı ürettikleri antikorların düzeyleri yüksektir. Bu oto-antikorlar içinde kısaca tTGA ve EMA olarak bilinenlere bakılır. Testten önce hastaların gluten ihtiva eden besinleri yemeye devam etmeleri gerekir, aksi takdirde testler negatif çıkabilir.
Belirtiler ve kan testleri Celiac hastalığı ile uyumlu ise teşhisin kesinleşmesi için ince bağırsak biyopsisi yapılması gerekir.
Hastalığın tek tedavisi gluten içeren besinlerin ömür boyu yenmemesidir. Çok az miktarda yenen gluten bile ince bağırsaklarda hasara yol açar.
Birçok hastanın şikayetleri diyete başladıktan kısa süre sonra düzelir. İnce bağıraklardaki lezyonların iyileşmesi için çocuklarda 3 ila 6 ay, erişkinlerde daha uzun zaman geçmesi gerekir.
Hastanın yaşı ile ilgili olarak kısa boy, diş defektleri gibi bazı şikayetlerin tamamen düzelmesi beklenemez.
Katkı maddeleri intoleransı
Besinleri renklendirmek için kullanılan boyalar, tatlandırıcılar ve prezervatifler ve antioksidanlar gibi maddeler de intolerans yaratabilir.
Bazı astımlılar sodyum metabisülfit ve sülfür dioksit ve sülfitleri içeren prezervatif maddelerin bulunduğu yiyecek ve içeceklerle astım krizine girebilirler; ani kızarma, hipotansiyon da gelişebilir. En çok suçlanan yiyecek ve içecekler salatalar, sirke, sosis, alkolsüz içkiler, meyve suları, bira, şarap, karides ve diğer deniz ürünleri ve kurutulmuş sebzelerdir.
Sodyum metabisülfit, restoranlarda ve marketlerde, daha çok yeni hazırlanmış salata, meyve ve sebzelerin taze kalması için kullanılır; mantar ve patates cipsi endüstrisinde de yararlanılır.
Bronş daralmasına bu prezervatif maddelerin bulunduğu paketlerin açılması, içeceklerin içilmesi veya besinlerin çiğnenmesi sırasında oluşan aerosol şeklindeki kükürt dioksitin yol açtığı düşünülmektedir.
Azo boyaları özellikle de tartrazin sarısı ve daha az sıklıkta da benzoatlar, aspirin tahammülsüzlüğü olanlarda astım semptomlarına veya ağız ve boğaz belirtilerine yol açabilirler.
Aspartam belki de üzerinde en çok tartışma yapılan katkı maddesidir. Alerjilerden astıma, baş ağrısı ve baş dönmesinden ishale, sinirlilikten çarpıntıya ve kanserden tansiyon yüksekliğine kadar sayısız rahatsızlığın aspartamla ilgili olabileceği öne sürülmektedir.
Monosodyum glutamat ya da kısaca glutamat Uzak-Doğu’ da yaygın olarak kullanılan bir tür baharattır. Acı, tatlı, ekşi ve tuzlu gibi temel tatları artırmaktan ziyade kırmızı et, tavuk eti, deniz ürünleri ve sebzeleri daha lezzetli yapmaktadır.
Orijinal olarak deniz yosunundan sağlanan bu madde günümüzde mısır, patates ve pirincin fermantasyonu ile elde edilmektedir. Domates ve permesan peynirinde de tabii olarak bulunur. Glutamat günümüzde sadece Çin ve Japonya’ da değil tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bir çeşni vericidir.
Bu maddeyi içeren yemekleri yiyenlerde, baş ağrısı, bulantı, ishal, terleme, yüz, boyun, göğüste uyuşukluk, yanma, basınç duygusundan astım krizine kadar giden tablo Çin Lokantası Sendromu ismiyle bilinir.
Psikolojik reaksiyonlar
Bazı besin reaksiyonları psikolojik kökenlidir ve bunların da çoğu nefret reaksiyonları’dır.
Nefret, bazen estetik, dinsel, sosyal veya kişisel nedenlere bağlı olup bir yiyeceğin kesinlikle yenmemesi şeklinde olabileceği gibi, bazen besinin sadece görülmesi ile bulantı ve kusma gibi fiziksel reaksiyonlar ortaya çıkabilir.
Limon görünce ürperenler, et kokusundan fenalaşanlar hep bu tür psikolojik reaksiyonların kurbanlarıdır. Bu kişiler bu tepkilerin alerjik olduğuna o kadar inanmışlardır ki onları bu olayın tamamen psikolojik olduğuna inandırmak imkânsız gibidir.
Bu belirtiler depresyon, kronik hiperventilasyon sendromu veya psikiyatrik bir hastalığın işareti de olabilir.