Leonardo da Şimdi
Muhabbetlerde bir konu bütünlüğü olmuyor. Konular, haliyle kafalar, savrulup duruyor. Geçenlerde mistik konulardan girdik IŞİD'ten çıktık. Amerikan oyunları bunlar da noktaladık.Elbetteki gerçekti bunlar. İşin başka yönlerinde, paralellerinde, başka ülkeler de vardı; Almanya, Fransa...hele de İngiltere... Düşün, düşün, düşün... İşin püf noktası hep bilim-fen'e varıyor. Mars'a koloni kuruluyormuş. Biraz para biriktirip ben de gideyim diyorum. Banliyöde bir ev alırım. Marslı bir sevgilim olur. Kırmızı panjurlu evimiz.
İki gündür içim dışım uydu oldu. Türksat 4a'ya geçtik. Daha kaliteli bir hayatımız da oldu böylece. Uydu ayarları filan derken becerebildim uydumu ayarlamayı. Fakat birkaç arkadaşınkini henüz ayarlayamadım. TP ara. Kanal listesi. Sinyal yok!. Katılıyorum,evet, sinyal yok.
Kanal listesi filan dedim de, ne çok abuk subuk kanal var yeni fark ettim. Dinci kanallar baya çoğalmış. Elbette başka tür kanallar da çoğalmış. Fakat dinci kanallarda bir şey dikkatimi çekti: bu kanallarda en az bir sakallı oluyor. Tamam, buna bir şey denemez. Fakat izledikçe bu kanalları bu sakallıların aslında tüccar oldukları ortaya çıkıyor; hepsi birşeyler satıyor. Allah birdir, şunun fiyatı da 5 liradır. Hani allah iki olsa şunun fiyatı 10 lira olur mu, bilemiyorum.
İlahiler de satılıyor. İlahi söyleyenlerin, ulusal çapta ünlü olamamış yerel türkücüler olduğu yönünde şüphelerim var.
Oturdum demin. Davinci Şifresi filmi vardı. Sion. Lion. Tom Hanks şifre çözücü olarak oynuyordu filmde. Papaz mapaz takımı ne şifreciymişler!. Her yere şifre koymuşlar. Mutlaka bir haklı sebepleri vardır papazların. Başta bahsettiğim muhabbette Ömer Çelakıl'dan da bahsetmiştik. O da şifre çözüyordu. Bak, şifreyi görüyor musun? Şak. Nasıl buldum ama! Höhöyt! Çözerim ben. Ebced decoder.
Bu sene 10.sınıflara Mesleki Gelişim dersi yok. 9.sınıflara almışlar dersi. Mesleki gelişim dersinde n de biliyorum;iletişim konusu önemli bir konuydu. Bir mesaj varsa bu mesaj kodlanarak iletilmeliydi. Kitap böyle diyordu. Yani şifre koymalıydık.
Sözlü edebiyata gitti aklım. Halk edebiyatı. Gerçi cönk mönk diye birşeyleri vardı halk ozanlarının fakat halk kitlesinin içindeki sözlü kültür, sözlü aktarım da çok büyük bir kültürdü. Yazı yok. Yazı olmayınca insanlar zorlamışlar hafızalarını ve iyice yerleştirmişler kafalarına. Ve o kadar çok söylemişler ki birbirlerine, hiç eksilmeden gelmiş sapasağlam. Fakat bazen de sıkılmışlar galiba. Bu sıkıntıları da ya yeni sözlü söyleyişler geliştirerek ya da ima söyleyişi geliştirmişler. Çeşitleme olsun diye. Renklilik olsun diye. Açık ve imalı söyleyiş-edebiyat beraber gelmiş.
Tutunamayan Farsça veya Arapça karıştırılmış Türkçe de Halk söyleyişlerine göre daha yazınsal olduğu için fazla tutunamamış. Psikoloji şöyle der: zaten yazılı bu dizeler, öyleyse kendimi zorlamayayım. Beyin bey, veya hanım, sen de kendini zorlama.
Şifrecilik, şifre merakı, cinler, umacılar vb şeyler...Sanırım halk kabahatli bu konuda. İmalı konuşmayacaklardı. Konuşa konuşa, her şeyi bir şeye ima gibi anlayıp, yani cinlerle, şifrelerle kodlaya kodlaya, öz anlam+ ima eşitsiz denkleminde imalar büyüdü büyüdü büyüdü, çoğaldı çoğaldı...öz o kadar küçüldü ki elimize şifre ima kaldı. İma demek de, dikkatli düşünülürse, şifre demek; veya şifreli bir şey.
Leonardo da şimdi.