Lanetli Yaşamlar
“..Başka hayatları hep merak etmişimdir.
Belki kendi hayatımı görmek istemediğimden, belki de keşfetme ruhumun tatmini için; bilemiyorum.
İkisi de olabilir. Olmayabilir de.
Bazı yanıtları bilmemek bilmekten daha iyidir belki de.
Her yaşamın yazılmamış bir roman, duyulmamış bir efsane, gün ışığına çıkmamış bir hikaye, sırrına ulaşılmamış bir masal, dizeleri anlaşılmamış bir şiir olduğunu düşünürüm.
Her hayat, hemen yanı başımızda dolaşan ama keşfedilmemiş bir gezegendir. Her anımızda, evrende göktaşlarının sayısızlığı gibi çevremizde dolaşırlar. Bizim hayatımızda onların çevresinde dolaşan başıboş bir gezegendir. Yan yana ve iç içeyiz. Etkileyen ve etkilenen olarak; etkilemiş ya da etkilenmiş görünen.
Kimimiz işinde gücünde, kimi keserin sapı, kim sapın keseri. Kimimiz atın nalı, kimimiz nalın çivisi kimimiz kapının önünde, kimimiz dışında. Ama her hayat kendi aldanışları ve gerçekliği içinde kayıp gidiyor. Hem çevremizden hem de zamandan.
Elinizi uzatırsanız parmaklarınız değer. Bazen alev gibi yanar parmaklarınız bazen buz dağına çarpmış gibi soğur. Bu keşfedilmemiş gezegenlere bir soluk kadar yakın bir ışık hızı kadar uzaktasınızdır.
O hayatlar nasıl görünmek istiyorlarsa öyle görünmek istiyorlar gözlere.
Belki bir gezegen olsa, sizin keşifleriniz karşısında pasif kalır ve olduğu gibi çıplak olarak çıkar karşınıza. Çünkü nesnelerin “görünmek” gibi bir kaygısı yoktur. Ne geçmişlerini saklama ihtiyacında dırlar nede gelecek için bir planları vardır.
Onlar öyledir.
Ama hayatları öyle midir?
Aynı otobüse binmiş olanlar, görünürde aynı işlemleri yaparak binmişler ve aynı yöne doğru gidiyorlar. Ama keşfedilmemiş hayatları, bir görüntü olarak yansıtma olanağımız olsaydı ne fırtınalar ne suçlarla karşılaşırdık. Katillerin ruhundaki masumiyeti, masumların ruhundaki katilliği görebilirdik.
Hepsi de aynı gibi görünür, aynı otobüse binenlerin;
Oysa kimi öfke denizidir
Kimi sükunet
Kimi sevgi selidir
Kimi nefret.
Hep merak etmişimdir başka yaşamları. Şibumi’nin mağaraları keşfetmekteki duyduğu hazzı alırım keşfedilmiş her yeni hayattan. Sanki her seferde Himalaya’ların doruklarından yeniden uçarım. Darwin’i bu yüzden incelemişimdir; bu nedenlerle Dante’nin yaşamına girmeye çalıştım ve yine bu nedenle Buda’nın gizemli dünyasında yolculuk yaptım.
Ama hep yarım kalmıştır bu keşifler.
Hayatını merak ettiğim bir çok insan vardır: örneğin Süleyman DEMİREL, Turgut ÖZAL, en fazlada Kenan EVREN’in hayatını merak ediyorum.
Erdal EREN’i rüyasında görüyor mudur?
Bir gece sokaklarda elinde bir kova kireç ve bir fırça ile yakalanmış olanların ruhlarını çevresinde hissediyor mu?
Örneğin, “Ne iyi ettim ya” deyip her gün rahat uyuyor mu?
Çok merak ediyorum.
Çocuklara hiç şeker verdi mi? Yada şeker verirken bu ülkede şekeri çalınmış milyonlarca çocuğun hayali gözleri önüne geliyor mu?
Merak ettiğim daha çok şey var. Milli Güvenlik Konseyi’nin 1981’de yayınladığı “12 Eylül öncesi Sonrası” adlı kitapta Evren’in demeçlerini yeniden okudum.
Yaptıkları doğruysa bu “eyalet” fikri nereden çıktı; eyalet fikri doğruysa bu “12 eylül neyin nesiydi”?
Her hayat bağrında tapılacak yada lanetlenecek ögeler içerir.
Merak ederseniz!
İnancımızda ölülerin ardından konuşulmaz.
Ölüm ile insanın ruhu ve bedeni artık tanrıya aittir.
Kenan EVEREN ölmedi. Hasta.
Ölmediğine göre söyleyebilirim.
Eğer ölürse ona asla “Rahmet” dilemeyeceğim.
Sadece zehir edilmiş çocukluğum ve gençliğim için değil, yüreğine ateş düşen yüzbinlerce anneler ve babalar için.
Gözaltında kaybolan hayatlar, sönen umutlar, tüketilen yaşamlar için…”
Değerli dostum, Araştırmacı Yazar Sedat MEMİLİ’ nin bu muhteşem tespitlerini, sevgili Taner TALAŞ ile birlikte sunduğumuz KAMU VİCDANI Programında siz değerli dostlara okuyacak zaman bulamadığımız için ADANA MEDYA Gazetesindeki köşemden paylaşıyorum.
(Devam edecek)
ATATÜRK KÖŞESİ
En iyi kişi kendinden çok ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendini adayan insandır.
DÜŞÜN-TAŞIN
Onlara yeryüzünde fesat çıkartmayın dediğinizde biz ıslah edici, yapıcılarız derler. Asıl bozguncular onlardır lakin bilmezler.(Kur’an-ı Kerim)
AFORİZMALARIM
En büyük hedef ve gayem insanlığın özgürce düşünmesi, inanması yada inkarını özgürce ifade edebilmesidir…