Kutsal İsyan ve İhanete Uyanış…
Osmanlı hinterlandında (bir devleti, devletler-kentler dizisi veya bölgeyi çevreleyen ve yakın ekonomik, sosyal ve toplumsal bağ, etkileşim içinde bulunulan alan) ihanetin bedeli çok ağırdır. Hainlere bu bedel, hem mezalimi meslek/meşrep edinmiş, insanlık düşmanı efendileri ve hem de ilâhi adalet’in tecelli etmesi ile “Yüce Yaratıcı” tarafından ödettirilir…
Üstelik zalimin zulmü namütenahi (sonsuz) da değildir.
Elbet bir gün gelir, adalet güneşi doğar ve zalimi de zulmünü de boğar.
Düşünün bir kere!..
Külli Arabistan’ı Osmanlı’dan koparan;, Hayber orijinli beni Kaynuka kabilesinin Suud nam dessas Yahudilerinden tutun, Ebu Cehil ceddinin güncel yansımaları Saddam Hüseyin ve Hüsnü Mübarek’e, oradan İsrail’le gizliden raks eden ve ABD ile oynaşan Filistin tiranlarına varıncaya değğin, daha onlarcası, kadim Mısır Firavunlarına rahmet okutacak kadar zûl, zalim, İslâm’a, halka ve hükümferma olduğu coğrafyaya haindir.
İşte, bu nedenle zalime tanınan süre bitti ve mukadder başkaldırı oldu!..
Tunus’la başladı, Mısır’a sıçradı. Ve inşâllah hızla bütün hinterlanda yayılacak..
İsyanın aslı, esası bu olmakla, bir de sınırları ve sabırları zorlayan yanı var.
Halk aç, işsiz, perişan milyonlar mezarlıklarda yatıyor, az bir iş birlikçi tüfeyli, asalak taife sefaletin üzerinde lüks hayat yaşıyor. Sonunda cerahat patladı, irin çıktı, kan aktı!.. Bu yara kangrene dönüşür, pansumanla kapanmaz. Herkes ABD’yi ve Obama’yı suçlamaya başladı. İşbirlikçileri ciddi bir endişe sardı. Kuzey Afrika Sahel ülkeleri, Arap Yarımadası ve Körfez ülkelerinde, Bağdat, Şam, Musul, Basra vilayetlerimiz Filistin Kaza’mız, Ürdün Kasabamız mutsuz, huzursuz İngiliz neşteri ile Saadet Paktından narkozsuz ameliyat edilen bu bölgeler dağılan Sovyet gibi tekrar eski kimliğine dönüyor.
İngiliz işbirlikçilerce dağılan talan edilen o muhteşem saadet imparatorluğunun sınırlarında bugün tarih yeşeriyor, ihanetler kusuluyor, işbirlikçiler kaçıyor, terk ediyor çünkü vatan mefhumları yok, çünkü bağımsızlık mücadeleleri yok, ihanetleri var, arkadan vurmaları var, oyuna gelmeleri var, Ah var… Beddua var… Katledilen, karnı deşilen, aç bırakılan, şehit edilen, 12-15 yaşında asker Mehmet’lerimin kanı var o coğrafyada. Hepsi ilahi kelimetullah için oradaydı. Mukaddes yerleri korumak, peygamberinin ırkını kollamak Mevla’nın dinini yüceltmek Ehli Beyti sarıp, sarmalamaktı. Âlemi İslam’a huzur ve sükûnet temin etmekti gayeleri seyyidler bölgeyi terk etmişti. Şerif’lerse alet olmuşlardı, Bedevi ise zaten ihanete hazır aleste bekliyordu. Biz toprak kaybettik, petrol coğrafyasını kaybettik. Onlarsa hürriyetlerini, insanlıklarını, haysiyet ve şereflerini kaybetmişlerdi.
Şimdi torunlar ve tarih isyan ediyor. Aldatılmışlığa, kandırılmışlığa, sömürüye, işbirliğine itilmiş, kakılmışlığa, aç bırakılmışlığa, iğfale infial ediliyor. Tarihe isyan ediliyor.
Eski coğrafyamızın Tiran’larına doğdukları ülkelerin toprakları mezar olmayacak, onları toprak dahi kabul etmeyecek. Ne vahim, ne acı bir son Ya Rab. Hainlerin dört hak kitapta da katli vaciptir. Ama o pis kanla elini kirleten sen olmamak kaydıyla. İşte Mevla onlara sömürdükleri, sömürttükleri topraklarda yatmayı dahi haram kılıyor, kaçıyorlar…
Vatan’da neymiş diyen Müslüman kardeşlerimize kafaları vatansız İslâm’la mayalanmış radyasyonlu arkadaşlarımıza ders olması temennilerimizdir. Onlar bizim hürriyet verdiğimiz din kardeşlerimiz, peygamber kavmi olarak hürmet edip, sevip saydıklarımızdı, imama uysalardı tevhid (birlik)’ te kalacaklardı, yılana uydular tefrika (ayrılık)’ya düştüler ve yolları Tiranlığa düştü. Şimdi Tiran’ların kurtulmaya çalışıyorlar.
Umalım bir Tiran’dan başka birine düşmesinler.
Bu coğrafya hilal coğrafyasıdır.
Bu asır hilal asrı olacak demiştik ya...
Galiba olmaya başladı…