Kuşak Çatışması
KUŞAK ÇATIŞMASI
Tanıdığım bir Üniversite Hocası anlatmıştı hiç unutmuyorum. Ailesi onun sevdiğiyle evlenmesine karşı geldiği için istemediği bir kızla evlenmek zorunda kalmış. Sevgisiz evlilik yüzünden sıkıntı çektiği gibi yıllar sonra öğrenciyken gençliğinde sevdiği kızla karşılaşınca korkunç acılar çekmiş. O yüzden öğrencileri mezun olup gitmeden önce onların diledikleriyle aralarını buluyor, aileleriyle de görüşerek nikâh aşamasına getiriyormuş… Özellikle kapalı toplum çocukları içinmiş bu çabası... Yani hem hocalık hem ağabeylik yapıyormuş onlara. “, okumuş aydınlanmış oldukları halde ailelerine açılamıyor veya kabul ettiremiyor zavallı çocuklar. Benim yaşadıklarımı onlar yaşasın istemiyorum” demişti de gıpta ile dinlemiştim.
Bir dönemin okul görmemiş veya ilkokuldan sonra devam edememiş ailelerin çocukları, şimdi daha kolay okuma imkânına kavuştular Cumhuriyetimizle birlikte. Yüksek okul okuma oranının artış göstermesi çok sevindirici bir durum tabiî ki ülkemizin gelişmesi ve toplumsal aydınlanmamız açısından. Son yıllara kadar yüksek okulların sadece büyük şehirlerde olması dolayısıyla her gencin büyük şehir hayalleri Türk filmlerine konu olacak cinstendi belki de.
Büyük şehirde ilim tahsili yapan gençlerin genel kültür sahibi olması, dünya görüşünün değişmesi, gelişmesi kaçınılmaz tabii bir süreçtir. Okuyarak ufku gelişen genç, artık ebeveyn zihniyetinden sıyrılıp biraz da kendini ispat etme döneminde olduğu için farklı hayat görüş ve yaşayışına kayabiliyor. Bazı değerleri sorgulayarak eskiyi reddedebiliyor. Arayış yaşının gereği yeniliğe açık olan gençler, gelenek ve göreneklerden uzaklaşabiliyor.
Bu oldukça doğal bir durum olduğu halde; okul hayatı görmemiş veya tamamlayamamış olan ebeveynler için gurur kırıcı ve sapkınlık olarak nitelendirilebiliyor. Ebeveyn o güne kadar bulunduğu şehrin veya köyün dışına kolay kolay çıkma fırsatı bile bulamamıştır belki de. Hal böyle olunca kendilerinden farklı bir yaşam tarzını benimseyen evlatlarının ellerinden kaçacağı endişesine kapılarak kuşak çatışmasına girebiliyorlar.
Kızlarını okutmaya gönderirken bir erkekle gezip tozmasından, oğullarının bir kızı koluna takıp getirmesinden korkarlar her zaman. Aile olmanın koruyucu duyguları gereği olsa da, zaman zaman sık boğaz ediliyor gençler bu tür aileler tarafından.
Engellenemeyen duyguları yaşamak zorunda olan gençler okul sıralarında maddi geleceğinin planını yaparken duygusal ilişkiler yaşayarak evlilik planı ve aşk hayalleri kurmaları kaçınılmaz… Aşklar-meşkler en korkulan duygulardır bu tür aileler tarafından. İsterler ki; çocuğumuz gitsin, başını bile kaldırmadan dersine çalışsın, mezun olup gelsin hiçbir duygu yaşamadan. Duygular sanki askıya alınabilecek bir şeymiş gibi…
Ellerinden geldiğince çocuklarını tanıdıkları birisiyle baş göz etme çabası içine girerler. Yabancı birileriyle kaynaşmak aile olmak bile zordur onlar için.
“ Bazı gençler cesur ve atılgan davranarak ailelerine kendi isteklerini kabul ettirseler de pek çok genç bunu başaramamaktalar henüz” demişti o bahsettiğim hoca. Bazı gerçekleri göremeyenler, evlatlarını zorlayarak doğru yaptıklarını sananlar, yıllar içinde ne büyük pişmanlık yaşayacaklarının farkına bile varamazlar ne yazık ki.
Gerek okul seçiminde, gerek iş seçiminde, gerekse eş seçiminde gencin üzerine ağırlığını koyanlar, bilmezler ki bu manevi baskıların faturasının kabarık olarak evlatlarına kesileceğini… İstemediği bir iş ve eşle hayata atılan gencin kapısını hangi mutsuz duyguların beklediğini tahmin edemezler... Canlarını bile verebilecek kadar sevdikleri evlatlarının iç dünyasını öldürürler de haberleri bile olmaz.
Bu yazıyı okuyan bazılarının: “onlar eskidendi, şimdi uyandı veliler de gençler de” dediklerini duyar gibi oluyorum... Hayır, hala köy ve kentlerimizde dolu dolu yaşanan bir gerçek bunlar. Maalesef!
Asuman Soydan Atasayar