content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

07 Oca

Kuruluşunun 40. Yılında Kubbealtı Mektebi

Köprülü Medresesi’nde Kültür Sofrası…

Malzeme olarak taş ve çimentodan yapılsa da, bazı binaların şahsına münhasır ruhu olduğuna inanırım. Zira tarihî binalarımızın çoğunda bu ruhun akislerini görebiliriz. O binalara girip çıkanlar ve o çatı altında hizmet edenler, o yapıya apayrı bir değer katarlar. İşte bu binalardan biri de İstanbul’da bulunan Köprülü Medresesi’dir. Köprülü Medresesi 1661 yılında Sadrâzam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Medrese odaları revaklı bir avlunun etrâfında L şeklinde sıralanmıştır. Yapıda bugün dokuzu tam, biri yarım olmak üzere on oda bulunmaktadır. 1984 yılında Kubbealtı’na tahsis edilmiş olan medrese, eski harap vaziyetinden kurtarılmış ve bugünkü temiz bakımlı hâline getirilmiştir. Medresedeki odalarda birer ocak ve ikişer dolap nişi bulunmaktadır. İstanbul’un ortasındaki bu binada artık Türk kültürünün nabzı atmaktadır. Burada geçmişle geleceği bütünleştiren sağlam köprüler inşa edilmektedir. Dünün kültür hazineleri ortaya çıkarılmaktadır bu nezih binada… “Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı” yetkilileri bu binayı en verimli bir şekilde kullanarak her geçen gün gözden kaçmış, eksik bırakılmış bir kültürel çalışmayı hayata geçirmektedirler.

40 Yıldır Türk Kültürünün Hizmetinde…

1970 yılında kuruldu Kubbealtı Cemiyeti… Vakfın kurucuları arasında üç büyük ismi görüyoruz öncelikle: Samiha Ayverdi, Ekrem Hakkı Ayverdi, İlhan Ayverdi… Bu güzel isimlerin yanında kurucular arasında Prof. Dr. Mustafa Tahralı, Bayram Yüksel, Prof. Uğur Derman, Ergun Göze, Kemalettin Nomer, Prof. Necati Tahralı isimleri sıralanıyor. Böyle hayırlı bir kapıyı açtıkları için Allah hepsinden razı olsun. Bu kıymetli şahsiyetlerden ahrete irtihal edenlere Allah’tan rahmet, yaşayanlara da uzun ve bereketli ömürler diliyoruz.

Bugüne kadar Türk kültürüne sayısız hizmetlerde bulunan Kubbealtı Cemiyeti 1978’de “Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı” adını alarak faaliyetlerinin alanını daha da genişletti. Birbirinden kıymetli kitaplar kazandırdılar kütüphanelerimize. Vakıf yetkilileri, vakfın kuruluş amacını şu ifadelerle dile getiriyor: “Vakfın gayesi ilim, fikir ve sanatta Türk milletine has tarihten gelen değerleri esas tutarak, nesilleri, millî bir düşünce ve sanat merkezi etrafında toplamaktır. Vakfımız bu gayeye erişmek için ilim ve fikirde, sanatta, dilde, sosyal sahada ve neşriyatta muhtelif çalışmalar yapmaktadır.”

Vakıf Vasiyetnamesi’nden…

“...Kubbealtı Akademisi Kültür ve San’at Vakfı gibi, millî irfan ve sanata hizmeti gaye edinmiş bir müessesenin gelişme ve devâmı için maddî fedâkarlığa duyulan ihtiyaç, aşağıda bildirilen mal ve mülkümüzü Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’na devretmeyi bizler için vicdan borcu kılmıştır. Öyle ki, gençliği bağrında toplamakta bulunan bu ocağın mensuplarının zihnî ve rûhî bir düzen içinde yetişmelerine gayretin, ibâdet gibi temiz, mukaddes bir millî vazîfe ve vicdan borcu olduğuna inanmış bulunuyoruz.

Hareket noktamız bu olmakla berâber, her müslümânın fikir ve gönül dağarcığında bulunması gereken bir Hak kelâmı, hayâtımız boyunca bizi, çevremize maddî mânevî imkânlarımızı açık tutmaya sevk eylemiştir. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’inde: “Ve mâ leküm illâ tünfiku fî sebîlillâhi mîrasü’s-semâvâti ve’l-arz...” (Ne oluyor size ki iman ettikten sonra da Allah yolunda harcamıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin bütün mîrâsı Allah’ındır) dediğine göre, O’nun vermiş olduğu mal ve mülkü, gene O’nun kullarının istifadesine arz eylemek, insanoğluna gurur değil, ancak şükür vermelidir vesselâm…”

Kimler Geldi, Kimler Geçti…

Kültür, sanat ve edebiyat çalışmaları sabır, tahammül ve metanet isteyen zor işlerdir aslında... Bunları bir kişinin sırtına yıkarsanız o kişi iki büklüm olur, belini kolay kolay doğrultamaz. Bu gibi çalışmalar aslında ekip işidir. Ekip ruhu içerisinde görev dağılımı yapıldığında işler hem kolaylaşır, hem de planlı yürür. Fakat bunun gibi zor ve titizlik gerektiren işlere talip olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. İnsanlar genelde bir koyup beş almanın peşinde koşarlar. Getirisi olmayan işlerde kimse elini taşın altına koymayı istemez. Onun içindir ki kültürel çalışmaların ağır yükü birkaç kişinin sırtında kalmıştır.

“Kubbealtı Akademisi Kültür ve San’at Vakfı” Ayverdi ailesinin emekleriyle kurulmuş ve ayakta durmuştur. Fakat onlara omuz veren, daima yanlarında olan kültür sevdalıları da olmuştur çok şükür... Bu vakfa emek veren, mesaisini harcayan ve ahrete taalluk eden kişilerin isimlerini şöyle sıralayabiliriz(Allah hepsinden razı olsun): Sâmiha Ayverdi(1905-1993) (edebiyatçı, mütefekkir), Dr. Ekrem Hakkı Ayverdi(1899-1984) (Yük. Müh. Mîmar, mîmarlık târihçisi, mütefekkir), Z. İlhan Ayverdi(1926-2009) (eğitimci, dil bilimci ), Safiye Erol(1902-1964) (felsefeci, yazar), Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil(1893-1964) (hukuk âlimi, siyâsetçi, mütefekkir), Nihad Sâmi Banarlı(1907-1974) (edebiyat târihçisi, mütefekkir), Azize Temel(1908-1981) (ev hanımı), Nuriye Hayırlı (1920-1982) (edebiyat öğretmeni), Fevziye Abdullah Tansel (1912-1988) (edebiyat târihçisi), Ahmet Refik Sağkol (1904-1989) (memur, mevlevî şeyhi), Fatma Aközsoy (1906-1996) (bankacı), Nuriye Sezer (1920-2007) (ev hanımı), Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre (1935-2008) (teorik fizik ve atom âlimi, mütefekkir), Ergun Göze (1931-2009) (avukat, gazeteci, yazar)…

Kubbealtı Sohbetleri…

Kültür, sanat ve edebiyat deyince akla gelen vakıfların başında gelir Kubbealtı… “Kubbealtı Sohbetleri” İstanbul’da yaşayıp da kültür, sanat ve edebiyatla hemhal olanların yakinen bildiği ve dâhil olduğu güzel bir gelenektir. Bu sohbetlere alanında otorite olarak kabul edilen kişiler çağrılarak o kişilerin bilgi birikimleri dinleyicilerin istifadesine sunulur. Bugüne kadar bu sohbetlere herkesin yakından tanıdığı İlber Ortaylı, Prof. Dr. Sadettin Ökten, Selim İleri, Prof. Dr. Zeynep Kerman, Dr. Alâeddin Yavaşça, Hicran Göze, Prof. Uğur Derman, Ergun Göze, Dr. Metin Eriş, Beşir Ayvazoğlu, Prof. Dr. Kazım Yetiş, Prof. Dr. Orhan Okay, Prof. Dr. Kemal Eraslan, Prof. Dr. Şeyma Güngör, Yavuz Bülent Bakiler, Prof. Dr. Birol Emil, Zeynep Uluant, Dursun Gürlek, Prof. Dr. Abdullah Uçman, Rûhi Ayangil gibi isimler katılarak düşüncelerini sevenleriyle ve okurlarıyla paylaşmışlardır. Böylece okurlar, eserlerini severek okudukları aydınları yakından görüp, onlarla tanışma ve konuşma imkânı bulmuşlardır. Neticede şuurlu olarak söndürülen düşünce meşalesi yeniden yakılmıştır. Bu da aç ruhların doymasını, kültürün ve düşüncenin gündeme gelmesini sağlamıştır.

Kubbealtı Akademi Mecmuası…

Mürekkep ve selüloz kokusunu hiçbir şeye değişmeyenler için dergiler en büyük sığınaktır. Gelecek aya sarkan heyecandır dergi… “Dergiler hür tefekkürün kalesidir” demişti rahmetli Cemil Meriç… Ne kadar doğru bir tespit… Zira dergilerde alevleniyor düşüncenin çırası. Her dergi bir mektebe dönüşüyor zamanla. Bir zincirin halkaları gibi uzayıp gidiyor duygu ve düşünceler… Mürekkep kokusundan zevk alanlar bir noktada dâhil oluyorlar bu mukaddes halkaya. Düşünce tarlası da diyebileceğimiz dergilerde nice doyumsuz lezzetler yetişiyor. Bu gülistanda yüzlerce fikir çiçeği boy veriyor. Bu bahçede zakkumlar yetişse de okurlar gülleri değişmiyor hiçbir şeye… Zira güller, farkını fark ettiriyor bu uçsuz bucaksız hissiyat bahçesinde; adeta mıknatıs gibi kendilerine çekiyorlar bülbül misali okurları…

“Kubbealtı Akademi Mecmuası”, bir düşünce çırası olarak 36 yıldan beri kültür, sanat, medeniyet ve edebiyat içerikli yazılarıyla hayatımıza ışık tutuyor. Kültür pınarımız olan bu dergide bugüne kadar nice insanlar duygu ve düşüncelerini teşhir etti. Fakat bu dergide hiçbir zaman millî kültürümüze muhalif yazılar yer almadı. Kimler geldi, kimler geçti Kubbealtı dergisinin sayfalarından… Samiha Ayverdi, Ekrem Hakkı Ayverdi, Yavuz Bülent Bakiler, M. Orhan Okay, Metin Eriş, Dursun Gürlek, Ergun Göze, Gürbüz Azak, Mehmet Nuri Yardım, Bekir Sıtkı Erdoğan… Devamını saymaya sayfalarımız yetmez… Bizi bize anlattı alanında uzman olan seçkin kalemler… Geçmişle gelecek arasında çelikten köprüler kurdular; Türk kültürüne ve medeniyetine düşman olanlara karşı kalemlerini kılıç diye kuşandılar…

Bu güzel derginin indeksine baktığımızda birbirinden özel ve güzel kalemlerin bu dergi sayfalarında kalem oynattığını görüyoruz. Bunlardan bir kısmı ebediyet yolculuğuna çıktı, bir kısmı kalem mücadelelerini değişik sahalarda devam ettiriyorlar. Bir mektep oldu okurlara ve yazarlara bu güzide dergi… Kütüphanelerimizi aydınlattı güçlü ışığıyla… Ben de bu dergide yazma bahtiyarlığına eriştiğim için kendimi talihli kalemlerden addediyorum.

“Kubbealtı Akademi Mecmuası” zaman içerisinde bir de yavru doğurdu kültür dünyamıza. “Merhaba” adlı bu gençlik ilavesi yarının büyükleri olan gençlere bir yol haritası sundu her bir sayısında. Onların bulanıklaşan zihinlerini, birbirinden güzel yazılarıyla durulaştırdı. Artık gençler de “Merhaba” diyor zengin kültürümüze ve medeniyetimize… Moda dergilerinin çamurlu sayfalarından kayıp uçuruma yuvarlanmamak için siz de “Merhaba” demelisiniz hayata. Böylece kendinize bir güzellik yapmış olacaksınız.

Kubbealtı Vakfı Kursları…

“Kubbealtı Akademisi Kültür ve San’at Vakfı”nın en önemli gayesi ve kuruluş amacı Türk kültürünü korumak, gün yüzüne çıkararak yaşatmaktır. Bu önemli vakıf bu amaç etrafında bugüne kadar birçok kurs faaliyeti gerçekleştirmiştir. Tezhip ve hat kursları vakfın öncü olduğu kurslar arasında sayılmaktadır. Tezhib kursları 1970 yılında Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver ve yardımcıları tarafından başlatılmıştır. Daha sonra Prof. Muhsin Demironat ve Rikkat Kunt’un katılımları ile devam etmiş ve bu ilk hocaların vefatlarından sonra onların talebeleri olan Dr. İnci Ayan Birol ve Prof. Dr. Çiçek Derman görevi devralmışlardır. Bugüne kadar Kubbealtı tezhib kurslarından Prof. Dr. Ayşe Üstün, öğretim görevlisi Arzu Ercanoğlu gibi birçok kıymetli sanatkâr yetişmiştir. Öte yandan Prof. Dr. Muhittin Serin’in başlattığı Hat kursları Sadri Sayıoğulları ve Mehmet Memiş tarafından devam ettirilmiştir. Hâlen Tevfik Kalp tarafından verilmektedir. Bu kurslar hat ve tezhip sanatlarına yeniden hayat vermiştir.

“Kubbealtı Akademisi Kültür ve San’at Vakfı”nın hassas olduğu alanlardan biri de dildir. Onun içindir ki vakfın bünyesinde “Türkçeyi Doğru ve Güzel Konuşma Kursu” verilmektedir. 2001 yılında tekrar başlatılan bu önemli kurslar Galip Çakır tarafından verilmektedir. Kurslarda nefesin doğru kullanılması, kelimelerin doğru telaffuzu, vurgu ve tonlamalar hakkında temel bilgiler verilmekte ve alıştırmalar yaptırılmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili sohbet, konferans ve tiyatroya gitmek gibi etkinlikler de düzenlenmektedir

Türk Musikisi hiç şüphesiz ki bizim en zengin kültür hazinelerimizin başında gelmektedir. Fakat bunun yeni nesillere aktarılarak yaşatılması gerekir. Bunun için Kubbealtı Vakfı her yıl bununla ilgili kurslar düzenleyerek bu mühim vazifeyi hakkıyla gerçekleştirmektedir. Kemal Batanay ve Yusuf Ömürlü tarafından 1969 yılında başlatılan kurslarda daha sonra üstâd Münir Nureddin Selçuk ve Câhid Gözkan gibi saygın ustalar uzun yıllar hocalık yapmışlardır. Nermin Suner Pekin bu kurslarda edebiyat ve metin açıklamaları dersleri vermiştir. Kurslarda usul, meşk, saz, metin açıklama dersleri verilmekte ve koro çalışmaları yapılmaktadır. Bu kurslardan tanınmış ses ve saz sanatkârları yetişmiştir.

Osmanlı Türkçesi, bir imparatorluk dilidir. Bu dille altı yüz yılı aşkın bir zaman boyunca milyonlarca değerli eser verilmiştir. Harf inkılâbından sonra bu zengin dil ne yazık ki tarihin çöp sepetine atılmıştır. Milyonlarca ciltlik kıymetli eser de kütüphanelerin tozlu raflarında yalnızlığa terk edilmiştir. Bunun sancısını ruhunun derinliklerinde hisseden vakıf yetkilileri Osmanlı Türkçesinin yaşatılması için her yıl “Osmanlı Türkçesi Kursları” düzenlemektedirler. 1999 senesinde başlayan Osmanlı Türkçesi Kursları bu alanda yetkin bir insan olan Dursun Gürlek idaresinde başarıyla devam etmektedir. Kurslarda Osmanlı Türkçesi ile yazılmış metinlerin okunması, kelimelerin telaffuzu ve anlamları ile gramer kaideleri öğretilmektedir. Kurslar; işlenen konularla ilgili etraflı, edebî, târihî ve kültürel bilgilerin verildiği seminerler halinde yapılmaktadır. Bu sahadaki ihtiyaç da böylelikle giderilmektedir.

Kubbealtı Yayınları…

“Kubbealtı Akademisi Kültür ve San’at Vakfı” kâr amacı gütmeden kitap yayıncılığına da girmiştir. Kültür ve medeniyetimizin köşe taşları kabul edilen önemli şahsiyetlerin kıymetli kitapları, bu vakfın yayınları arasında okuyucuya ulaşmıştır. Her yıl onlarca kitap yayınlayan bu vakıf, bu sahadaki boşluğu bir nebze de olsa doldurmuştur. Geçen sene yayınladıkları kitapların aşağıdaki listesine baktığımızda bu sahada da ne kadar mühim bir vazifeyi ifa ettiklerini görebiliriz: Türkçenin Sırları - Nihad Sâmi Banarlı, İbrâhim Efendi Konağı - Samiha Ayverdi, Batmayan Gün - Samiha Ayverdi, Tebessüm ve Tefekkür - Dursun Gürlek, Kitaplar ve Portreler - Nihad Sâmi Banarlı, Ezelî Dostlar - Samiha Ayverdi, İnsan ve Şeytan - Samiha Ayverdi, Ah Tuna Vah Tuna - Samiha Ayverdi, Kaybolan Anahtar - Samiha Ayverdi, Kültür Dünyamızdan Manzaralar - Dursun Gürlek, Ayaklı Kütüphaneler - Dursun Gürlek, Hayâli Cihan Değer - Özcan Ergiydiren, Paşa Hanım - Samiha Ayverdi, Kölelikten Efendiliğe(İngilizce-Arapça) - Samiha Ayverdi, Ali Üsküdârî - Gülnur Duran, Padişah Türbeleri - Bülent Çetinor - İ. Aydın Yüksel, Mesnevî-i Şerif – Ken’an Rifâî, Sohbetler – Ken’an Rifâî, Dineyri Papazı - Safiye Erol, Gençlerle Başbaşa - Ali Fuad Başgil… vb.

Bir Şaheser: Kubbealtı Lügati…

Dünyanın en zor ve büyük sorumluluk gerektiren çalışmalarından biridir sözlük hazırlamak… Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından hazırlanan “Kubbealtı Lügati-Misalli Büyük Türkçe Sözlük” bu sahada yapılan sözlük çalışmaları zincirinin son büyük halkasıdır. Rahmetli İlhan Ayverdi Hanımefendi’nin bir ömür harcadığı bu kıymetli eser, Türk kültürüne armağan edilmiştir. Bu sözlüğün zengin kelime dağarcığı, bu dille övünmemiz için yeterli bir sebeptir. Çünkü bu eser dilimizin zenginliğini ortaya çıkarıyor.

“Kamus(sözlük) namustur” derdi rahmetli Cemil Meriç Hoca… Devasa bir eser olan “Misalli Büyük Türkçe Sözlük” Türk kültürü için büyük bir kazançtır. Sözlüğün Önsöz’ünde bu kıymetli eserle ilgili söylenen şu ifadeler eserin büyüklüğünü gözler önüne seriyor: “XIII. yüzyıldan XXI. yüzyıla kadar farklı devirlerdeki yazılı ve sözlü dil örneklerini kapsayan üç ciltlik bu temel başvuru eseri, Türk dilinin bir dökümü, bir nevi envanteridir. Bu sözlük, sadece yaşayan Türkçemizi değil, târihî seyri içinde Türk dilinin kazanmış olduğu zenginlikleri de gözler önüne sermek, Türk çocuklarına geçmişleriyle bağ kurmalarında ve milletlerin tarihlerinde daha dün demek olan 100-150 senelik metinleri okuyup anlayabilmelerinde yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu sözlükte, devirlerini tamamlayıp unutulmakta olan ve büyük bir gayretle dilimizden atılmak istenen kelimelere, yaşayan Türkçe kelimelere, yeni türetilenlere yer verilmiştir. 400’ü eser sahibi toplam 1000 kişiden 100,000 misal 200’ü aşkın yazarın 350’ye yakın eseri tarandı. Çeşitli sözlüklerde ve kaynaklarda geçen yaklaşık 250 eserden misaller alındı. 800’ü aşkın yazar ve şairden alıntılar yapıldı. 96,000 açıklamalı, kelime madde başı ve ara madde olarak 61,000 kelimeye yer verildi. Bu kelimelerle oluşturulan yaklaşık 35,000 deyim ve kelime açıklandı.”

Son Söz Yerine…

“Kubbealtı Akademisi Kültür ve San’at Vakfı”nın Türk kültürüne hizmetleri saymakla bitmez. Kültür, sanat ve edebiyat sahasında kırk yıldır hizmet veren “Kubbealtı” emin olun ki bir mekteptir. Çoğumuz bu mektebin rahle-i tedrisatından geçerek bugünlere geldik. Bunun gibi on tane daha vakfımız olsa, inanın ki kültür ve medeniyetimiz kanatlanır, şahlanır. Bu güzide vakfın şimdiki müdürü yazar Mehmet Nuri Yardım’dan söz etmemek haksızlık olur. Zira söz konusu vakfın en verimli yıllarında vakıf müdürlüğü koltuğunda onu görüyoruz.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank