content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

08 Oca

Kuruluş: Milli Temsil ve Kuvay-i Milliye İşbirliği

Kurtuluş ve Kuruluş: Milli Temsil ve Kuvay-i Milliye İşbirliği

İki yıllık, güncel kalmaya devam eden bir yazı:

KURTULUŞ VE KURULUŞ: MİLLİ TEMSİL VE KUVAYI MİLLİYE İŞBİRLİĞİ

Ne zamandır facebooktaki arkadaş gruplarının, özellikle gençlerin, son siyasi gelişmeler karşısında yazdıklarını acı bir gülümsemeyle okuyorum. Hepsi birer kahraman, hepsi birer Malkoçoğlu.. Bireysel çıkışlar, belden aşağı vurmalar.. Hepsi vatansever, ama daha sevdikleri ve "uğruna ölecekleri vatanın" vazgeçtim KURULUŞ ilkelerinden, KURTULUŞ ilkelerinden bile habersizler.

Kurtuluş Savaşı başlangıçta bölgesel ve milis güçlerle başlamıştır. Örneğin, her ne kadar Anadolu İhtilalı’na destek çıkan subayların katkı ve önderliği olsa da Güney Cephesi buradaki milis güçlerle savunulmuş ve Fransızlar ve destekçisi Ermeniler geriletilmiştir. Ancak savaş meydanlarının dehası Mustafa Kemal biliyordu ki Yedi Düvele karşı bir savaş, milis kuvvetlerle değil, MİLLİ KUVVETLERLE (Kuvayi Milliye) ile kazanılırdı. Yani kurumsal kuvvetlerle! Kurtuluş Savaşı’nın ilk kurumsal kuvveti ise Kuvayi Milliye’den de önce TBMM’dir (MİLLİ TEMSİL). Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin KURTULUŞ VE KURULUŞ sürecinin meşru ve kurumsal kuvvetleri T.B.M.M. ve KUVAYİ MİLLİYE’dir.

Genç arkadaşlar, bireysel çıkışlarla belki içinizi dökmüş ve rahatlamış olursunuz ama düşünceleriniz ve idealleriniz örgütlenmezse başarma, hele de yaşama şansı hiç yoktur. Havai fişek gibi patlar, yükselir, yanar, ışıltı saçar ve fakat yere inmeden söner gider…

Bakın nereden nereye geldik; TBMM ve Kuvayi Milliye, Anadolu Hareketine özgü bu tarihsel süreç içinde Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ve kurtuluş felsefesinde ve yaşama geçirilmesinde her zaman için söz sahibi olmuşlardır. Bu, yukarıda söz ettiğim her iki kurumun tarihsel misyondan doğan ittifakının gereği olarak algılanmıştır. Amerikan İhtilalı İngilizlere karşı, Fransız ihtilalı kralcılara karşı, Rus Bolşevik ihtilalı Çara karşı, Çin’de Mao ihtilalı imparatora ve Çan-kay-şek kuvvetlerine karşı hep sivil milis güçlerin öncülüğünde başarılmıştır. Bunların karşısında YEDİ DÜVEL ve YERLİ İŞBİRLİKÇİLER yoktu. Onun için Anadolu Harekâtı kurumsal güçler olmadan başarı kazanamazdı; diğerlerinden farkı buradadır.

Anadolu ihtilali dahil bu ihtilallerin bir ortak özelliği de ihtilal ideolojilerinin tarihe mal olmaları ve kendinden sonra gelen dönemleri de etkilemeleridir. Anadolu ihtilalini diğerlerinden ayıran özelliği ise bir bağımsızlık savaşı içinde şekillenmesidir ve bu haliyle mazlum, sömürülen milletlere de örnek olmasıdır.

Yeni rejimin (devrimin) yerleşmesi ve yaşaması süreçlerinde, TBMM ve Kuvayı Milliye (şimdiki TSK) T.C.’nin kurtuluş ve kuruluş felsefesinden sapmalar oldukça bir birlerine müdahale etmişlerdir. Bu müdahaleler işbirliği içinde olduğu gibi, askerin doğrudan TBMM’ne cebri müdahalesi şeklinde de olabilmiştir (darbeler ve muhtıralar). Ama her halükarda biri diğerini (Milli Temsil ve Milli Kuvvetler) hiçbir zaman tasfiye etmeyi düşünmemiştir. Bu birinin diğerinin Kurtuluş ve Kuruluştaki misyonuna (görev) inkârı, Türkiye Cumhuriyeti felsefesine de ihaneti olurdu. Bu horoz dövüşünün çözülme ile sonuçlanmamasında ise en büyük etken, her ikisinin temelinde Mustafa Kemal Atatürk’ün emeği ve çizdiği vizyon (uzak görüşlülük) vardır: Tam Bağımsızlık ve Çağdaş Uygarlık Seviyesi.

Bu iki hedefe ulaşmak için genç cumhuriyetin öngördüğü ve birbirini tamamlayan iki araç vardı. Birincisi eğitim, ikincisi özgüven. Eğitim + Özgüven => Tam Bağımsızlık + Çağdaş Uygarlık Seviyesi, aslında, yeni cumhuriyet için bir topyekûn kalkınma projesiydi. Ama her yeni projenin paçasından bazen tarih, bazen alışkanlıklar, bazen deri plana itilenler, bazen dış konjonktür, bazen basiretsizlik, bazen yılgınlık, bazen korkular, bazen işgüzarlık, bazen kraldan fazla kralcılık çekebilir. Diyalektiğin gereği olarak bunlar yaşanacak ve aşılacaktır.

Varlıklarının, birbirlerinin yaşamasına bağlı olduğunun bilincinde olan bu iki kurumun, kurucu iradenin, işlevlerini de yine Mustafa Kemal Atatürk’ün uygulamalarında görüyoruz. Milli İrade Milli Kuvvetlerin üstündedir. Sıkıntı, “Tam Bağımsızlık ve Çağdaş Uygarlık Seviyesi” projesinin paçalarından çeken olguların bertaraf edilmesinde önceliklerdeki anlaşmazlıklardır. Zaten toplum, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesine (cumhuriyet rejimine), tam bağımsızlık ve çağdaş uygarlık seviyesi projesine (çağdaş demokrasi) sahip çıktıkça, rejimin erkleri arasındaki mücadelesi, rejimin niteliği mücadelesinden demokrasinin nimetlerini (siyasal, sosyal ve ekonomik) paylaşma mücadelesine dönüşecektir. Ama maalesef, tarih yapıcılarından bazıları isteyerek veya istemeyerek bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Ve fakat maalesef rejimin niteliği konusundaki mücadele bize zaman, zemin ve mesafe kaybettiriyor.

Sonuç itibariyle, düşe kalka, ıkına sıkıla Kurtuluş ve Kuruluş felsefemiz olan TAM BAĞIMSIZLIK ve MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNE ulaşmak için daha didinip durmaya devam edeceğiz. Duygulardan sıyrılıp, tarih babadan yardım alıp aklımızı önümüze koyduğumuzda, bazı şeyler garip gelmeyebiliyor ve umutsuzluğa kapılmaya da gerek kalmıyor. Lakin aklın olduğu yerde AYMAZLIĞADA yer olmadığını yine akıldan indirmeyelim. 05.12.2009

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank