Kuru Gürültüye Pabuç Bırakmayın!
Ses kirliliğinin en önemli olumsuzluğu iç kulakta ses dalgalarını sinirsel uyarılara çeviren çok hassas hücrelerde hasara yol açabilmesi. 85 desibel ve üzerindeki seslere uzun süre maruzkalmanın çınlama, kulak ağrısı ve işitme kaybına yol açabileceği biliniyor.
Artık ne Münir Nurettin'in İstinye körfezinde söylediği şarkıları Boğaz'ın karşı yakasında dinlemek mümkün ne de,
"Âheste çek kürekleri, mehtâb uyanmasın
Bir âlemi hayâle dalan âb uyanmasın''
diyen Yahya Kemal gibi kürek seslerinin mehtabı uyandırmasından endişe eden şairler kaldı. Giderek daha sesli, daha gürültülü bir dünyada yaşadığımızın sanırım siz de farkındasınız. Evlerimizde de dışarıda da hoşlanmadığımız, hatta bizi rahatsız eden, sağlığımızı etkileyen sesler her geçen gün artıyor. Ünlü Fransız bilim adamı Robert Koch'un bundan tam 100 sene önce, "Bir gün gelecek insanlar kolera ve veba gibi gürültüye karşı da amansız bir mücadele verecekler." dediği günlere eriştiğimize şüphe kalmadı.
Bu istenmeyen hatta sağlığımızı etkileyen yüksek sesler, modern hayatın getirdiği çevre sorunlarından biri olarak görülüyor ve artık gürültü kirliliği veya ses kirliliği olarak tanımlanıyor. Bu, belki gözle görülmeyen, iz bırakmayan, koku yapmayan ve birikici olmayan ama tüm bunlara rağmen insan sağlığını ciddi şekilde etkileyen bir kirlilik türü.
90 desibelin üzeri tehlikeli
Ses şiddeti, desibel birimi ile değerlendiriliyor. İnsan kulağı 5-10 desibel arasındaki sesleri rahatlıkla duyabiliyor. 60 desibele kadar olan sesler sağlık açısından bir sorun çıkarmıyor. 60-90 desibel şiddetindeki seslerin de kısa süreli zararları olmayabiliyor ama süreklilik kazandıklarında işin rengi değişmeye başlıyor. 90 desibel ve üzerindeki sesler ise sağlığımız için ciddi tehlikeler taşıyor.
Sesin şiddeti kadar sese maruz kalma süresi de önemli. İnsan sağlığı için 85 desibelde 8 saat, 95 desibelde 4 saat, 100 desibelde 2 saat ve 115 desibelde 15 dakika sınır değerler.
Gürültünün şiddetini ölçecek aletimiz yok diyorsanız işte size basit bir test. Kapalı bir mekânda, meselâ bir işyerinde bir metre uzaklıktaki bir kişiyle konuşmak için sesi yükseltmek gerekiyorsa orada zararlı seviyede gürültü olduğu söylenebilir.
Gürültü, sağlığın düşmanı
Ses kirliliğinin en önemli olumsuzluğu iç kulakta ses dalgalarını sinirsel uyarılara çeviren çok hassas hücrelerde hasara yol açabilmesi. 85 desibel ve üzerindeki seslere uzun süre maruz kalmanın çınlama, kulak ağrısı ve işitme kaybına yol açabileceği biliniyor. Başlangıçta geçici olan işitme kaybı, kirlilik devam ettiğinde kalıcı olmaya başlıyor. Bu etkiler yaşlılarda, damar sertliği olanlarda, sigara ve alkol kullananlarda çok daha kolay ortaya çıkıyor. 140 desibel üzerindeki sesler ise çok kısa süreli olsalar bile kalıcı işitme kaybına sebep olabiliyor.
İşitmeyi etkilemeyecek şiddetteki sürekli ses kirliliği önemli stres kaynaklarından da biri aynı zamanda. Buna bağlı olarak birçok insanda sinirlilik, huzursuzluk, tedirginlik, yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, baş dönmesi, zihinsel fonksiyonlarda azalma gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Adrenalin ve ACTH gibi stres hormonlarının artışına bağlı olarak tansiyon yükselmesi, çarpıntı, ritim bozukluğu, solunum güçlüğü gelişebiliyor.
Ses kirliliği erişkinlerde performans ve iş verimliliğini, çocuklarda okul başarısını azaltan, uyku bozukluklarına yol açan bir faktör olarak da karşımıza çıkıyor. Canlı sperm sayısını azaltabileceği, ölü doğumlara yol açabileceği, genel vücut direncini azaltabileceği iddiaları da var.
Günümüz gençlerinin daha düşkün oldukları heavy metal, hard rock gibi yüksek sesli müzikler akciğer sağlığını da tehdit ediyor. Konserlerde ve gece kulüplerinde özellikle de hoparlör yakınındaki gençlerde akciğer içindeki hava keseciklerinin yırtılmasına bağlı olarak oluşan ve tıpta pnömotoraks adıyla bilinen bir rahatsızlık gelişebiliyor. Arabalar ve benzeri kapalı küçük mekânlar da bu bakımdan oldukça riskli.
Gürültü ayrıca endüstri kazalarının da sebeplerinden biri. Çok gürültülü yerlerde çalışanlarda iş kazalarına 3-4 kat fazla rastlanıyor.
***
Gürültünün kaynakları
Araştırmalar ses kirliliğinin etkilediği insan sayısının her geçen yıl katlanarak arttığını ortaya koyuyor. Bu artışta, çarpık şehirleşmenin, yoğun trafiğin, hızlı nüfus artışının önemli rolleri var. Fabrikalar, şantiyeler, yol yapımı, ulaşım araçları, iş makineleri, eğlence yerleri, müzik aletleri ses kirliliğinin başta gelen sebepleri. Kapalı mekânlarda ise radyo, televizyon, telefon, müzik aletleri, blender, mutfak robotu, elektrik süpürgesi, matkap gibi ev aletleri ve bazı sesli çocuk oyuncakları, mesela sireni olan arabalar ses kirliliğine sebep olabiliyor.
Bazen insanlar da makineler kadar hatta onlardan daha fazla ses kirliliği oluşturabiliyorlar. Buna en iyi örnek Beşiktaş seyircisi. İnönü Stadı'nda taraftarların hep birlikte çıkardıkları seslerin şiddetinin bazı maçlarda 130 desibelin üzerine çıktığı ölçülmüş.
***
Ses kirliliği önlenebilir mi?
İnsanların ses kirliliğinden zarar görmemesi için hem gürültü kaynaklarının ortadan kaldırılması veya azaltılması ve hem de gürültüden etkilenmeyi önleyecek tedbirler gerekli. Burada esas görev, hükümet yerel yönetimlere düşüyor. Topluma çevre bilinci yerleştirilmeden ve plânlı şehirleşme olmadan ses kirliliği sorununu etkili ve kalıcı bir şekilde çözmek mümkün değil.
Tabii bir de kişisel olarak alınabilecek bazı tedbirler var. Gürültülü ev ve işyerlerinde ses geçirmeyen camlar çok etkili olabilir. Ses şiddetinin 85 desibel üzerine çıktığı ortamlarda kulak koruyucu tıkaç ve maskelerden yararlanılmalıdır. Dış kulak yoluna takılan poliüretan tıkaçlar ses şiddetini 30-40 desibel azaltabilmektedir. Evlerde televizyon, radyo ve müzik aletlerinin seslerinin çok açılmamasına dikkat edilmelidir.
Bazen evin önünden araba geçiyor, inanın araba araba değil yürüyen düğün salonu.
Öyle bir ses çıkıyor ki, evin inde ben hopluyorum.
Apartman yıkılıyor sanki.
Hep bu tarz arabalara denk gelince düşünmüşümdür ya hu bu arabanın içinde nasıl durabiliyor bu adamlar diye
Allah sapıttırmasın adamı işte böyle anormal yapar derim hep
Şubat 16th, 2010 at 13:48