Edip Yüksel
Kur’an ayetleri üzerinde tartışmaktan ve yorum yapmaktan mümkün olduğu kadar
kaçınıyorum. Çünkü o kadar çok birbirinden farklı çevrilmiş meal var ki,çatışma kaçınılmaz oluyor. Farklı meallerin, Kur’an çevirenlerin
hatalarından dolayı olduğunu sanmıyorum. Çünkü iyi Arapça biliyorlar
ve Arapçada bir kelimenin bugünkü anlamı neyse onu yazıyorlar. Oysa
sayısını bilemediğimiz kadar kelimenin anlamı kaymış. Bazısının, bir kere
değil, birkaç kere. Anlam kayması, sinsi, uzun zaman içinde ve yavaş yavaş
gelişen bir şey olduğu için bireyleri aşan bir durum. Kur’an’ın doğru
anlaşılması önemli bir problem ve bu problemin çözümü tek tek bireylerin
çabasıyla olacak bir şey değil.
Bence Kur’an üzerinde etimolojik bir çalışma gerek ve bunun için
dilbilimcilere ihtiyaç var. Ben yöneticilerin yerinde olsam; Dünyadaki en
iyi 3-5 dilbilimciyle ve bir o kadar anlambilimciyle anlaşır, dalında
uzman (özellikle fıkıh ilmi) birkaç din alimi denetiminde, Kur’an üzerinde
etimolojik bir çalışma yaptırırdım. Neyse…
Evet… tartışmıyorum ve yorum yapmaktan kaçınıyorum ama, daha önce de söylediğim
gibi konu gelip eteğime yapışıyor. Özellikle yakın çevremdeki, okul okumuş
ama Kur’an’dan bî haber genç kızların zaten tartışmalı olan bazı ayetleri
bir daha bir daha tartışmaya açmak istemeleri beni yordu ve Nisa 34 hakkında
bir yazı yazmaya karar verdim. Yaz kurtul!
Ama önce ayeti doğru aktarmak gerekti ve 29 çeviri üzerinde yaptığım
araştırmada benim anlayışıma en uygun çeviriyi Edip Yüksel yapmıştı. Onunla
iletişim kurdum. Edip Yüksel, konuyla ilgili bir makalesini gönderince
adeta buldumcuk oldum ve bu hafta onun yazısını yayınlamayı uygun gördüm.
Çünkü, aynı olması gereken ama birbirinden farklı 29 ayeti bir daha bir daha
okuyarak incelemek insanın devrelerini karıştırıyor ve zaten zorlu bir
yazı yazacağım, hani bir de teknik bilgi vermek zorunda kalmayayım.
M.Ş. 12.5.12