Kürt Sorununda AKP İktidarsız mı?
PKK’nin eylemsizlik kararı aldığı dönemlerde ne zamanki askerlerle bir çatışma olsa, basından ve siyaset alanından kimi kesimler hemen, çatışmasızlık ortamından çatışmalı ortama geçişi askerlerin istediğini söylüyorlar.
Derin devlet ile PKK’nin derin güçleri, zımni bir anlaşma ile tekrar savaş istedikleri için barış ortamını bozuyorlar diyen bu kesimler, Tunceli’deki 7 gerillanın öldürülmesi üzerine yine aynı minvalde açıklamalar yapıp yazılar yazıyorlar.
Böylesi yorumlarda iki amaç var. Birincisi, derin devlet ile PKK arasında, neredeyse PKK’nın kuruluşundan beri fiili ilişkilerin olduğunu ve bu düşman görünümlü her iki kesimin de çatışmadan beslendikleri görüşü.
İkincisi, bu her iki kesimin barış istemedikleri için AKP’ye karşı oldukları ve hatta onu yıkmak istedikleri görüşü. Bu görüş, kendi içerisinde önsel olarak AKP’nin Kürt sorununu çözeceği iddiasına dayanıyor ki, burada AKP barışçı, dışındakiler ise savaşçı oluyor!
Birinci görüş, Kürt meselesinin tarihsel özünü gizleme amacına yöneliktir. Çatışmadan beslenenler elbette vardır. İllegal örgütlerin içerisinde ajanlar olabilir, hatta zımni birtakım maddi ve siyasi boyutu olan işler de çevrilebilir vs. Örneğin devletin ve kimi partilerin milliyetçi siyasetleri de bu çatışmadan besleniyor. Ancak Kürt sorunu ve PKK gerçeği algısı, işin eften püften uzantıları üzerine oturtulamaz.
İkinci görüş, derin devlet provokasyonları gerçeğini ifade etmekle birlikte asıl olarak AKP’yi aklamaya yöneliktir! Birinci ve ikinci görüş birbirini tamlayan görüşlerdir.
Son olaylara bakarak, yani pratik üzerinden hareketle bu ikinci görüşün sakatlığını açıklamaya çalışacağım.
Demokratik ülkelerde iktidar ile hükümet aynı anlamı ifade eder. Bizde ise, tek parti dönemini saymazsak iktidar ile hükümet iki ayrı olgudur. Devletin asli yürütme gücü olan oligarşi, iktidardır. Hükümetler ikincil işleri yürütmekle mükelleftirler. Ancak iki dönemdir hükümet olan AKP, iktidar da olmak istemiştir. Ve ülkedeki 8 yıllık çatışmanın kaynağı, işte bu mücadeledir. Oligarşi, derin iktidarının elinden gitmesini istemiyor, AKP ise, haklı olarak temsil yetkisinden dolayı demokratik bir taleple bu ülkeyi asıl ben yöneteceğim diyor. Yeri gelmişken, oligarşi ile AKP arasında bir süre önce başlayan bir uzlaşmanın olduğu kanaatimi de belirteyim. Bu ara açıklamadan sonra konumuza dönebiliriz.
Tunceli’de 7 gerillanın öldürülmesi olayı, AKP’yi zora sokmak için yapılmış olsun. Bunun karşılığında da PKK, Kastamonu’daki eylemi yaptı. İkinci görüşe göre ortamın gerilmesi, derin devletin ve PKK’nin derin güçlerinin işine geliyor çünkü bunlar AKP’yi yıkmak istiyorlar. Yine ikinci görüşe göre, AKP bu gerçeği bilmesine rağmen, devlete tam hâkim olamadığı için çaresiz kalıyor. Diyelim ki böyle!
Peki, polisin son aylarda Kürt bölgelerinde yaptıklarına ne demeli?
BDP’lilerin Sivil Direniş Çadırları başlarına yıkılmadı mı? Devletin kolluk kuvvetleri bu bölgelerdeki sivil direnişi kırmak için çalışmadı mı? Yaptığı baskılar sonucunda insanları çileden çıkarmadı mı? Ortamın çatışmalı hale getirilmesinde polisin payı ne kadar?
Madem çatışmalı ortamlar derin devlet ve PKK’nin derin güçleri tarafından AKP’ye karşı düzenleniyor; o halde bu polislerin yaptıkları da mı AKP’ye karşı? Bunlarda mı derin devletle işbirliği halinde?
AKP, polis teşkilatına da mı hâkim değil? Polis, doğrudan İç İşleri Bakanlığına bağlı değil mi? Vali ve Emniyet görevlilerinin atamaları doğrudan hükümetin elinde değil mi? “Gazcı Kardeşler” kimin emrindeydi? O kardeşin birisi şimdi AKP’den Mardin milletvekili adayı değil mi?
Kürt sorununda AKP, sanıldığı gibi tümüyle iktidarsız değil.
AKP, demokratik bir çözüm zihniyetine ve iradesine sahip olmadığı için, olaylara dair yukarıda ele aldığım iki görüşün geyiği ortalığı sarmış durumda.
Ergenekon’da paşaları içeri alacak kadar muktedir olan (ki, bunu sonuna kadar destekliyorum!) AKP hükümeti, polis teşkilatına mı hâkim değil?