Kürt Sorunu’nn Çözümüne İlişkin Beyin Jimlastiği
Önce şu verileri ortaya koyalım;
Herkes ve her kesim sorun çözülsün istiyor.
Taraflardan biri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, diğeri ise; PKK.
Çözüme ilişkin ön şart koşan PKK.
Ne diyor PKK; önce Apo serbest bırakılsın, bilâhare bölgeye Demokratik Özerklik tanınsın.
Bu durumda kilit nokta; Apo’nun serbest bırakılması.
Bırakabilir misiniz?
Bırakan veya bırakmayı düşünen, tarihe kirli harflerle geçer, bunu herkes bilir. Bu yüzden, bunu kimse göze alamaz, almaz.
O halde?
O halde; bu savaş, bu kan böyle devam eder gider.
Ne yapılabilir?
Aklın yolu bir.
Çıkarsınız televizyonlara, tüm basını toplarsınız, tek kanaldan tüm Türkiye’ye seslenirsiniz.
Dersiniz ki;
“Bu kan durmayacak gibi. Çözüm için PKK’nın ön şartı var. Apo serbest bırakılsın diyorlar. Bu mümkün değil. Ama kan dursun istiyoruz. Başka çaremiz kalmadı. Düşündük taşındık, bir referandum yapmaya karar verdik. Bu, er ya da geç olacaktı, daha fazla bekleyemedik”.
Devam edersiniz, dersiniz ki;
“PKK, tüm Kürt vatandaşlarımızı temsil ettiğini ve tüm Kürtlerin de kendi kendilerini yönetmek istediğini iddia ediyor”.
Referandumun kapsamı, tüm Kürt vatandaşlarımız, konusu ise şu dersiniz;
“Apo serbest bırakılarak, bölgede kendinize özgü, özerk bir yapı mı istersiniz? Yok, ben Kürt kökenli Türk vatandaşı olarak kalmak ve böyle yaşamaya devam etmek istiyorum mu dersiniz?”.
Hemen arkasından ilâve edersiniz, dersiniz ki;
“Baraj % 51 değil, baraj % 30 olacak. Yani, 3 oy’dan 1’i Apo ve özerklik olarak çıkarsa, PKK’nın talebi kabul edilecek”.
Nihayet vurucu şu cümleleri de “ancaaak” diye sıralayarak son noktayı koyarsınız;
“Ancaaak bu durumda, PKK her ne kadar biz ülkeyi bölmek istemiyoruz falan dese de bu hiç inandırıcı değil. Bu nedenle, körün istediği bir göz, al sana iki göz mahiyetinde, biz size tam bir özerklik vermek istiyoruz. Hal böyle olunca da doğal olarak bir sınır çizilmesi gerekiyor. Sınırın ötesi ile berisi ön plana çıkıyor. % 30 bile çıkarsa, üzülerek de olsa sepeti koluna durumuna gelinecek. Ya da, ben sınırın ötesine gitmek, orada yaşamak istemiyorum denirse de T.C.Devleti’nin tüm kanunlarına tam riayet edilmesi şartı konulacak, garantisi istenecek”.
Kapanış cümlesi de kesinlikle şu olmalı;
“Hadi bakalım top sizde. Kim, neyi ne kadar istiyor, kim, kimi ne kadar temsil ediyor, kim, nerede ve nasıl yaşamak istiyor, bir görelim”.
Bu bazı malum şahısların ağızlarının ayran delisi, gözlerin ise fırlamışcasına fal taşı gibi açıldığını, beyinlerinden ansızın vurulduklarını, vurgun yemiş balıklara, dut yemiş bülbüllere döndüklerini, “hadi bakalım şimdi ayıkla pirincin taşını” diye başlarını döverek, derin düşüncelere daldıklarını görür gibiyim.
Ne dersiniz!!!
Dedim ya; aklın yolu bir, çözüm ise tek…
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com