Kürt Düşmanı KCK
Ben Güneydoğu'luyum. Gaziantepli bir Türk'üm. Ailemde Kürt kardeşlerim de var. Çok sayıda Kürt gelinlerimiz, damatlarımız, dünürlerimiz, yeğenlerimiz var. Hepsini de çok severiz; ayrımız gayrımız yoktur.
Ben Güneydoğu'yu karış karış gezdim. En ücra köylere, mezralara kadar gittim. Binlerce Kürt kardeşimle sabahlara kadar sohbet ettik. Dertleriyle dertlendim, sevinçleriyle sevindim... Öyle, İstanbul'da oturup da arada bir Diyarbakır'da ağırlanan, Kürtçü militanların kulisine gelen ve Kürt sorununu bildiğini zanneden malûm köşe yazarlarından değilim. Hani, Diyarbakır'da bir Kürtçü toplantıya katıldıktan sonra KCK'cı kesilen, BDP'nin ve PKK'nın avukatlığına soyunan sözde demokrasi ve barış taraftarları...
Hamdolsun inançlı bir Müslüman sıfatıyla 'Arabın Arap olmayana üstünlüğü yoktur' düsturuna inanıyorum ve aslâ ırkçı değilim... Kürt kardeşlerimi seviyorum. PKK-KCK'cılar kendilerini 'Zerdüşt' kabul etseler de Kürtlerin ne kadar mütedeyyin olduklarını ve İslâmiyete bağılılıklarını; ortak inanç, kültür, anane ve ahlâkî değerlerimize nasıl sahip çıktıklarını biliyorum.
'Kürt' denilince benim aklıma, eli kanlı PKK cânileri ve KCK şakîleri değil, önce Norşin'deki, Tillo'daki mübarekler gelir. Sonra da Güneydoğu'nun fakir fakat kanaatkâr insanları gelir; bizim insanlarımız...
***
Sevgili Kürt kardeşlerim PKK'nın nasıl bir mafya ve cinayet şebekesi olduğunu artık öğrenmiş durumda. Zira bu vahşîler, 40 binden fazla Kürt kardeşimizin canlarına kıydılar. Lâkin, son birkaç yıllık bir yapılanma olan KCK terör örgütünü pek fazla tanımıyorlar. KCK konusunda çok dikkatli olmaları gerekiyor.
Bir defa şu noktayı altını çizerek belirtelim ki, Türkiye'deki etnik Kürtçülük hareketleri, temelinde Marksizm-Leninizm bulunan hareketlerdir. 1960 sonrasında kurulan sosyalist TİP (Türkiye İşçi Partisi), Güneydoğu'da etnik bölücülük hareketlerini başlatmıştır. Zaman zaman kendilerinin de itiraf ettikleri gibi, etnik Kürtçülük materyalist/ateist bir anlayışa sahiptir ve bu özelliğiyle de Müslüman Kürtler'in inançlarına taban tabana zıt mahiyettedir.
KCK yapılanması, güya 'demokratik' diye niteledikleri, Güneydoğu'da ve diğer bazı bölgelerde kurmaya çalıştıkları sosyalist ve Stalinist bir komün özelliklerini yansıtmaktadır. 'Kent Meclisleri', bütün diğer organlar gibi tepeden antidemokratik şekilde örgütlenmekte; HPG (Halk Savunma Güçleri) kaba kuvvet ve şiddet eylemleri ile görevlendirilmekte ve 'Halk Mahkemeleri' de KCK adına yargılama yapmaktadır. Bu örgütlenmede model olarak Stalinist dönemdeki Sovyetler Birliği alınmıştır. Hattâ 'Apocu Gençlik' gibi bazı yan kuruluşlar bile Sovyet modeli benzeridir.
***
KCK modeli, özerk bir yönetim kurulduktan sonra ortaya çıkacak idarî kuruluşu göstermektedir. Bu kuruluşta egemenlik, PKK-KCK şakîleriyle bunların oyuncağı olan BDP'nin alt kademesinde bulunacaktır. Bu modelde ayaklar baş olacağından bir takım milis güçler Kürt halkının başının belâsı hâline gelecek ve Kürt kardeşlerimize zulmedecektir.
PKK-KCK ve BDP'nin istediği 'özerklik yönetimi' kurulursa, gevşek bir federatif yapıda tasarlanan bu örgütlenme, bölge halkının ve özellikle basit bir tebaa olarak gördükleri Kürt kardeşlerimizin başının belâsı hâline gelecektir.
KCK yapılanması -terörist özelliği bir yana-, tepeden inmeci, jakoben, otokratik ve totaliter bir yönetimi öngörmektedir. Böyle bir yönetimde Kürtlerin esamisi bile okunmayacak ve Kürt kardeşlerimiz geçmişte tek parti yönetiminde bile görülmeyen faşist ve baskıcı uygulamalara mâruz kalacaklardır.
***
Şu gerçeğin artık Kürt kardeşlerimiz tarafından çok iyi bilinmesi gerekir: PKK, KCK ve benzeri kuruluşlar onların aslâ dostu değil bilâkis düşmanıdırlar.