Kurşun Asker Örgütçülüğü
Geri kalmış ülkelerin en karakteristik özelliklerinden biri, hemen her tür örgütlenmelerde, tepedeki buyurganın, adeta tek başına sevk ve idare ettiği “Kurşun Asker” modelinin, “olmazsa olmaz” bir gereklilik olmasıdır. Ne tür bir örgütlenme söz konusu olursa olsun (hatta, ileri ülkelerden alınan resmi kurum ve kuruluş modellerinde bile), fiili sonuç daima aynıdır. Konuyla ilgili yasal mevzuatın yapısı ne kadar ileri ülkelerde geçerli olan işleyişleri öngörüyor olsa da, geri kalmış ülkelerde sonuç değişmez!
Mamafih, geri kalmış toplumlarda da bazı insanlar, örgütlenme biçimlerini düzenleyen yasaların mantığından hareketle, mevcut işleyişin doğru olmadığı görüşünü savunabilirler. Ancak bu gibi görüşler etkili olamaz ve işleyiş, yine bilinen şekliyle devam eder gider…
Peki neden?
Bunun sebebi aslında çok basittir, ama toplum olarak konu o şekilde kavranmadığından, kısır döngüler sürer gider. İşin kötüsü, tüm varlıklarını bu sürecin devamına borçlu olan insanlar arasında var olan ilişkilerin dışında başka bir yapı oluşturmak, neredeyse mümkün değildir.
“Her şeyin doğrusunu büyükler bilir” anlayışı
Bilinen tarihinin hiçbir döneminde, içsel anlamda demokrasi ile karşılaşmamış olan Türkler için işler çok daha zordur. Bugün için, Türkiye’de herkes, prensip olarak (ve hatta kesin kes) demokrattır. Ama, bireysel olmayan işlerle ilgili karar verilirken, konuyla ilgili diğer insanların görüşlerini almanın, o kararın uygulanma süreci için ne kadar önemli olduğu hiçbir şekilde kavranamadığından, tarihsel olarak sahip olunan, “her şeyin doğrusunu büyükler bilir” anlayışı devreye girer ve insanlar, kendi beyinlerini (yani bireysel düşüncelerini) devre dışı bırakırlar.
Bu davranışın aslında, pek ala anlaşılabilir bir nedeni vardır; o da, alınan kararlara katılanlar, o kararla gerçekleştirilen toplumsal işlerle ilgili sorumluluk altına da gireceklerdir. Her durumda aksi ileri sürülse de, geri kalmış toplumlarda bireyler, toplumsal konularda alınacak ortak kararlarda sorumluluk altına girmeyi istemezler.
Bunun bir istisnası “kişisel çıkarlar”dır.
Geri kalmış toplumlarda bireyler, ancak kendi kişisel çıkarları söz konusu olduğunda, kendilerini kolayca riske edebilmektedirler. Bunun için, söz konusu olan çıkarın büyüklüğünün hiçbir önemi yoktur! Bu nedenle, devasa toplumsal çıkarlar, küçücük kişisel çıkarlar için kolaylıkla feda edilmektedir.
Kişisel çıkarlar, toplumsal çıkarlara bağlı olarak elde edilir
İnsanların, kendi kişisel çıkarlarını, toplumsal ortak çıkarlar içinde realize edebilmeleri için, belli bir medeni düzeyin üzerine çıkmış olmaları gerekiyor. Bugün, Türkiye’nin, diğer ülkelerle olan toplumsal ilişkilerinde yaşanan sorunların temel kaynağı buradadır.
İleri ülkelerin vatandaşları, Türklerin, küçücük kişisel çıkarlar için ne gibi toplumsal çıkarları yok edebildiklerini yıllarca görmekte ve yaşamaktadırlar. Yaklaşık 40 yıldır Avrupa ülkelerinde yaşamakta olan (hatta orada doğup büyüyen) Türklerin bile, içinde yaşadıkları toplumların kültürel ve toplumsal değerlerinden bu kadar uzak kalmış olmaları, hiç de kolay anlaşılabilecek bir durum değildir.
Aynı durumla ilgili, farklı ve zıt görüşler
Aslında medeni seviye geriliğini gösteren bu durum, “Avrupa’daki Türkler, kendi milli örf ve adetlerini korumada çok başarılılar” cümlesi ile yorumlandığında, gelişmiş ülkelerle olan ilişkilerde zorunlu kırılmalar meydana gelir. Karşı tarafın “medeni seviye geriliği” olarak gördüğü bir durum, “milli değerlerin korunması” şeklinde anlaşıldığında, diyalog imkanı kalmaz!
Halbuki, “milli değerler”den kasıt, asla “medeni seviye geriliği” olmamalıdır! Bu gibi bir toplum, çağdaş anlamda örgütsel yapılara sahip olamayacağı gibi, oluşturulan örgütlerde de daima “Kurşun Asker” modeli geçerli olacaktır.
Geri kalmış toplumlarda bireyler, örgütlerin, “toplumsal ortak aklın hakimiyetini sağlayan” ve “toplumsal enerjileri, belirlenen hedeflere yönelten” mekanizmalar olduğunu kavrayamadıklarında ise, mevcut örgütlenmeler, o toplumların ilerlemesini engelleyen yapılara dönüşür.
Hasbelkader örgütün tepesinde oturan adamın (ya da adamların) söylediklerinde ve yaptıklarında keramet aramakla, bu çağda hiçbir yere varılamaz! Tepedekinin buyurgan, diğerlerinin ise adeta Kurşun Asker oldukları örgütler, sınırlı sayıdaki bazı insanların kişisel çıkarlarına hizmet eder ve toplumun geri kalmasına sebep olur.
Örgütlerde kararlara katılma hak ve sorumluluğu
Modern örgütlerde, herkesin kendi uzmanlık alanında olmak üzere, alınacak kararlara katılma ve yapılacak işlerde görev alma hakkı ve sorumluluğu vardır. Bireysel bilgi ve beceriye dayalı farklılıklar doğal bir durumdur. Modern örgütlenmelerde, hiçbir kimsenin, örgüt içindeki pozisyonuna dayalı olarak bir diğerine üstünlüğü söz konusu olamaz!
Örgütsel pozisyonların temel bir özelliği olan “hıyerarşi”, sadece üstlenilen “sorumluluğun derecesini” göstermelidir. Örgütün hıyerarşik yapılanmasında, diğerlerine göre daha üst sorumluluk mevkilerine talip olanların ise, o mevkie ne derece uygun olup olmadıklarına, örgüt mensuplarınca ortaklaşa karar verilmelidir.
Tepedeki bir kişinin buyurgan, diğerlerinin kurşun asker olduğu örgütlere sahip olan toplumlar, diğer toplumlarla aralarında süregiden rekabetlerde hiçbir şansa sahip olamazlar!