Küresel(Global)leşme Sürecinde Dünya
Gün geçtikçe dünyada esen küreselleşme fırtınaları, yakıp kavuruyor ortalığı. Dünyayı iletişimle küçülten bu model, insanları birbirine yaklaştırıyor ve hangi ülkede ne olursa olsun, dünyanın diğer ucunu da etkiliyor artık
Ülkelerin kendi iç işlerindeki yerelleşme yürüyüşleri, global yapılandırmayla birleşince dünyada ki büyük güçlerin de yok oluşuna sebep oluyor. Tarihin dehlizlerinde sömürüyle bir çok küçük devleti yok eden dünyanın kuzey güçleri, şimdiler de Pusula’nın tüm yönlerinden korkar oldular. Çaylak bir anlayışla, ezilen kimliklerin bir gün yenileneceğini tahmin etmeyen baskıcı zihniyet, artık küreselleşme diğer adıyla yerelleşme depreminin
“Enkazı altına kalmak üzere,
Özgürlük demirden bir kılıç
Esaretin gölgesini altında.
Yüksüz çöküntüleri direkten dönüşlerle yaşayan
Amansız ve zamansız içerikli
Tahmini akılla yaşamaya çalışan.” AYSUN GÜL
Bundan 20 sene önce iletişimin Internet sathı yokken yapılan, devletler arası anlaşmalarda içinden çıkılmayan sorunlar yaşanabiliyordu. Sorun iletişim darlığıydı. Bilgisayar ve Internet kullanımın artışı, işlerin de kolaylaşmasını sağladı. İnsani iletişim, toplumsal iletişim, ekonomik iletişim derken, dünya kendi sahasında daralamaya başladı. Globalleşme süreciyle birlikte;, en iyi olana, en ucuz nasıl varılır? Araştırmaları, sonucuna ulaştı.
Ülkeler sınırları içerisinde ki şehirlere vermedikleri değeri anlayarak, yerelleşmeye başladılar. Özellikle ülkemizde ki oto merkezi sistem, artık yerini yerel ve özerk sisteme bırakmaya başladı. Görev sahası dar olan yerelde ki yöneticilerin yetki alanları genişletilirdi. Görünürde bir şey yokmuş gibi görünse de, artık yerelleşme Türkiye sınırlarını sardı bile.
Aslında Türkiye, küreselleşme yani yerelleşme denilen bu sisteme çokta yabancı değil. Türk devletlerine baktığımızda Osmanlı da dahil, sınırları genişledikçe her eyaletin yöneticisine büyük imtiyazlar sağlamıştır. Osmanlıdaki yönetim, babadan oğula geçen bir yapı gibi olsa da, genişleyen ve imparatorluk olan Osmanlı’nın da, ülke yönetiminde ki dar anlayışı, ister istemez değişmiştir.
Sarayda oturan bir Padişah olduğunu varsaysak da, Osmanlı ülke sınırlarına kattığı her toprak için; yönetimi sancaklara bölmüş, kendi eyalet sistemini oluşturmuştur. Bunu daha eskilere gittiğimizde Hun İmparatorluğunda da görüyoruz. Yani devlet sınırlarında ki büyüme sonuç olarak, yanında yerelleşen bir akımı da getirmektedir.
"Devri alemde zihniyet
Tufanlar koparıyor bir cümlede
Zihniyet aklı hayallerde döndükçe
Zekası bunalıyor, sıkılıyor
Kıvrandıkça daralıyor.” AYSUN GÜL
Avrupa bunu İngiltere de görüyoruz. Yıllarca bir çok eyaletin birlikteliğini yaşayan krallık, eyaletlerine güç yetiremez duruma gelince, ülke içi kaosları da yaşamak zorunda kalmıştır. Kuzey ve güney adı altında ikiye bölünen İngiltere, savaşlardan büyük zararlarla çıkmıştır. 11 eyaletin birleşerek kurduğu ABD’yi de, dünyanın da başına bela etmiştir. Oysaki bu eyaletlerin kendi topraklarından ayrı devlet kurmaların sebebi, özgürlüklerinde ki kısıtlamalar ve kölelik anlayışı değil miydi?
Hasta ve bezgin eyaletler kendi çektiklerini unutarak, intikam alırcasına başka milletleri sömüre sömüre büyük güç olmuşlardır. Ama artık büyük güç diye bir devlet yoktur, dünyada. Zaman ve savaşlar ve yerelleşen ve iletişimle globalleşen dünya da, silahlardan çok aklın ve aklın kullanılmasında ki vurgunların sömürüsü geçmektedir. Global dünyanın ekonomik çıkarları doğrultusunda, dünya pazarına açılan tüm ülkeler, yakınlaşma çizgisinde durmak zorundadırlar. Avrupa birliğine girmek için uğraşan ülkemizin de, zaten yerelleşen dünyanın bir parçası olduğunu da unutmamak lazım.
Ekonomik iletişimle gelen yakınlaşma, yanında kültürel etkileşimi de getirmektedir. Ve ulaşımda ki kolaylık, ülke dışına her yönden taşımaktadır. Karşılıklı mal alış verişlerinin yerini, bilgi; yaşayışta ki farklılıkların yerini, birlikte yaşama süreci; kültürel akışın da yerini milletlerin farklılıkların benzeşmesinin almaya başlaması, küresel ısınmanın eseridir.
“Natür bir ızdırabın kelimelerini yaşıyorum
Yaşlandıkça aklıyorum hüzünleri
Hüzünleri yıkıyorum ve
Sıkıyorum bir zamanda boğazından
Hürriyetin içeriğinde içerledikçe
İşleniyorum ilerlemeye.” AYSUN GÜL
Liberalist yani erkinci düşünce, küreselleşen dünyada ki akımların parlayan yüzü olmaktadır. Özgür düşünceden yana olan bir düşünce akımıdır Liberalizm. Birbirini tanıyan ülke sınırları dahilinde ki insanlar ve devletler arası kültürler artık özgür ve bağımsız bir süreç içine girmişlerdir bile, bu ayrıcalıklı düşünceyle birlikte. Kültür yakınlaşması, insani özellikleri de tanımlamaya yardımcı olmuştur. Eleştiri yaparak, yaklaşılmayan farklı gelenek ve göreneklere yaklaşımlarda, büyük değişimler olmuştur. İnsan tanımlaması, yerelleşmenin getirdiği anlayışla bütünleşerek, kendine yeniden resimler çizmeye başlamıştır.
Burjuva kavramını, gitgide ortadan kaldıran anlatış ve akım yakında dünyanın tek hakimi olacağa benziyor. Dere beylerin zaptettiği dünyayı ellerinden alan bu izm, liberalist akılla istediklerine erişme yolunda, son hamlesini yapmak üzere. Her yenilik artılar getirdiği gibi yanında, eksilerde getirir, ama bizler ehven-işer anlayışlıyla yanlışların içerisinde ki, en doğruyu seçerek hareket etmeliyiz.
Yani yenilenen dünyaya alışma sürecinde, insani değişimi ve kültürel gelişimi ,kendimize şiar edinmeliyiz. Akıl vermek aslında çok zahmetli iş. Hazır bilgiye ve hazırlanan düşünceye eşlik etmek daha kolaydır. Düşünen insan, yanlışlıklar ve yapılan küçük hatalarda bile suçlanabilir; lakin düşünce peşine takılanlar, bu işten zararı en az zararla, ayrılanlar olurlar. İşte küreselleşme bu sürü zihniyetini ortadan kaldırmayı da amaçlamaktadır.
“Özgürlüklerin artması daha güvenli ve daha iyi bir dünyaya giden yoldur.”
Özgürlüğün esareti kırdığı bir gelişim sürecinde bende; Globalleşmeden ve Küreselleşmeden, yani küçülen dünyadan büyüyen akıldan yanayım. Yaklaşan ve yaklaştırılan bilgiden kültürden yanayım. Evet! küreselleşen dünyada ki iklimler de değişiyor ve kendinden geçiyor, ama insanlarda ki küresel ısınmayı da göz artı etmemek lazım. Isınan dünyada iklimlerin renk değiştirmesinin sebebi, yine biz insanlarız. Suçlamak için kavramlar aramamalıyız .
Sonuçta yeniymiş gibi görünen küreselleşme, evrim sürecinde birlikte olan insanlığın, geçmişidir. Yenilenmek için evrim gerçeğine dönmek gerekiyordu, bu akımla birlikte artık evrime dönerek devrim yapıyoruz.
Devam edecek...
Selam ve dua ile
aysun paylaşımın teşekkür ederim.okumadım yalnız.yarın okuyacağım...
Eylül 23rd, 2010 at 01:11