Küresel Isınma Yeni Çeşitler, Onlar da Yeni Stratejileri Gerektiriyor
2013 sonbaharında Dünya Küresel Isınma Konferansında "KÖMÜR LOBİSİ", küresel ısınmaya yönelik ilgili acil tedbirlerin gereksiz olduğunu ileri sürmüştür. Yine bazı bilim adamlarının savına göre[1] de küresel ısınma artış hızı, önceki tahminlerin altında kaldığından iklim değişikliği ile ilgili tedbir almaya da gerek yoktur. Bu yaklaşımlara rağmen genelde, önümüzdeki yüz yıl içinde küresel sıcaklığın 5,8 C°'den fazla artış gösterebileceği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Daha önce pek fazla bilinmeyen açlık, sel felaketleri, tatlı su eksikliği gibi kavramlar söz konusu bu öngörünün habercisi niteliğindedir. Kuraklıkların oluşma sıklığı geçtiğimiz 30 yılda iki kat artmıştır.
Bütün bunlar dikkate alındığında biyoyakıtlar başta olmak üzere tüm temiz enerji kaynaklarının devreye sokulup, 2020'lerde sera gazlarının etkisini en aza indirgeyerek, küresel ısınmaya "dur" denmesi hedeflenmektedir. Bu çerçevede hemen her ülke Kyoto protokolü gereği 2020'ler için temiz enerjiyi devreye sokarak, salımı azaltma veya sınırlama yükümlülüğünü kabul etmiş ve "İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planlarını" uygulamaya koymuştur. Örneğin Avrupa Birliği %20 - %30, Avustralya %15 - %25'e, ABD %17, Türkiye %11'lik salım azaltmayı taahhüt etmiştir. İşte tam bu aşamada, dünya gıda fiyatlarını yükselttiği gerekçesi ile Avrupa Birliği (AB)'nin biyoyakıt kullanımına sınırlama getirmesi[2] bazı kesimlerin itirazlarına neden olmuştur.
Dünya ekonomisinin sürdürülebilir bir tarımsal üretime gereksinim vardır. Değişen iklim koşullarında bunun sağlanması bilim adamlarından gazeteciden bürokrata tüm paydaşların sağlıklı bilgilerle donanarak oluşacak görüşleri açıklamaları, politikacı ve ilgili diğer birimlerin kararlarını bu gerçeklere dayanarak vermeleri ile olasıdır.
2030'lara doğru tarım ürünlerinin %35 artması beklenmektedir. Fakat iklim değişikliğinin olumsuzlukları nedeniyle bunun gerçekleşmesine şüphe ile bakılmaktadır. FAO, söz konusu açığı kapatacak artışın %9'unun yeni arazilerden, %14'ünün yeni agronomik uygulamalardan, %77'sinin ise verim artışından sağlanabileceğini tahmin etmektedir. Yine aynı kaynaklar göre buğday, mısır ve çeltik için verim düşüşlerinin sırasıyla %13, 12 ve 23 olacağını, fiyatların da sırasıyla %75, 90 ve 89 oranında artacağı beklenmektedir. Bu durum karşısında politikacı, bilim adamları ve tüm paydaşlar harekete geçmişler ve CGIAR'ı (Consultative Group on International Agricultural Research - Uluslararası Tarımsal Araştırmalar Danışma Merkezi) bu konuda görevlendirmiştir. Bu merkez de, dünya tarımsal olanaklarındaki olası değişiminde gıda üretimini sürdürebilecek sistem arayışını gerçekleştirmek üzere, kendi bünyesinde bir program başlatmıştır[3] (CCAFS - Research Program on Climate Change, Agriculture and Food Security ? İklim Değişikliği, Tarım ve Gıda Güvenirliliği Araştırma Programı).
Söz konusu proje üç ana başlığa odaklanmıştır. Tarım sistemlerinin yeni teknoloji ve politikalara adaptasyonu; potansiyel üretim ortamlarına, biyotik (kuraklık vs.) ve abiyotik (hastalık vs.) koşullara uygun yeni genotiplerin geliştirilmesi; amaca yönelik gen kaynaklarının belirlenmesi, korunması ve sürdürülmesi.
Bitki ıslahı ile yeni bir çeşidin geliştirilmesi planlamadan tescile uzun bir süreci gerektirir. Küresel ısınmada tarımsal üretimin sürdürülebilmesi, değişen koşullara en uygun genotiplerin belirlenmesi ile olasıdır. Çevre dostu bu genotiplerin belirlenmesinde öncelikli olarak kurak, tuzlu koşullar, sıcak, soğuk gibi abiyotik koşullara dayanıklılık öne çıkmaktadır. Modern biyoteknolojinin de devreye girmesi ile şimdiden birçok çeşit kullanıma sunulmuştur. Kurağın önem kazandığı Afrika, bu amaca yönelik değişik araştırma modelleri ile adeta dünyaya örnek oluşturuyor. African Agriculture Technology Foundation (AATF)'un The Water Efficient Maize for Africa (WEMA) projesi ile çiftçiye ıslahçı hakkı ödemeden, kurağa dayanıklı mısır çeşitleri geliştirmeğe başlamıştır. Afrika'nın kurağa dayanıklı arpa çeşidi geliştirme atılımı ise bilim stratejisi açısından bir başka örnektir. Kuzey Afrika Biyoteknolojik İşbirliği (New Partnership for Africa's Development North Africa Biosciences Network) Mısır, Tunus ve Cezayir, Kanada Uluslar Arası Kalkınma Araştırma Merkezi işbirliğinde 30 araştırmacı ile her ülke için iki kurağa dayanıklı arpa çeşit geliştirme çalışmalarını başlatmıştır. Mısır'lı araştırıcılar kurağa dayanıklı buğday genotiplerini tarla koşullarında denemeye başladılar bile. Hem de dayanıklılık genini (HVAI1) arpadan alarak. Yine Hindistan'da "Rice Research Institute" (CRRI) sadece yağmurla sulanan koşullar için kurağa dayanıklı çeltik çeşitleri geliştirdiler.
İklim değişiminden etkilenmeyecek ülke düşünülemez. Küresel ısınma hiçbir kültür bitkisine farklı davranmayacaktır. Artan tüketici tercihleri ve değişen agronomik uygulamalar (ana ürün, ikinci ürün, açık, sera vs.) göz önünde bulundurulduğunda, yarınlar için on binlerce yeni genotipin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çeşitlerin geliştirtmesi için, sürdürülebilir ıslah projeleri planlanıp hazırlanması gerekmektedir. İşte bu uygulama da yeni stratejilerin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Söz konusu ıslah çalışmalarının bir noktadan yöneltildiğini varsayıp, bir senaryo oluşturalım: En uygun noktada, en uygun kadro ile öncelik sırasına göre, her bitkinin hedeflenen amaçları için fizyolojik, morfolojik, moleküler karakterizasyondan başlayıp, melezleme, seleksiyon, tarla denemeleri ve tescile varan yani çiftçiye ulaştırılabilecek bir dünya ıslah projesi. Böyle bir projede öncelik mısır, buğday gibi ana bitkilere verilebilir. CYMMYT'in (International Maize and Wheat Improvement Center) genelde gelişmekte olan ülkelerde sürdürdüğü küresel ısınmaya dayanıklı çeşit geliştirme çalışmalarının tüm ülkelere genellendiğini ve CCAFS hedeflerine yönelik çalıştığını varsayalım. Bu arada her ülkenin, Brezilya'nın EMPRAPA tarımsal araştırma kurumu örneğinde olduğu gibi özel sektör, kamu ve üniversiteleri kucaklayan bir kadro ile araştırma potansiyellerinin tümünden yararlanmaya başladığını düşünelim. Her iki sistemin koordineli çalışması, yarınların değişen iklim koşullarında, buğdayın tüm tüketim hedeflerine yönelik çeşit sorunu çözümleyemez mi?
Böyle bir senaryo tüm bitkilere, uygulandığında, en azından tekrarlardan sağlanacak kazanç ve tüm potansiyel araştırıcıların devreye girebilmesi ile küresel ısınma sonu, oluşacak yeni ekolojilere adapte olabilen çeşitler geliştirilmeye başlanabilir.
Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz
[1] http://www.dvice.com/2013-5-20/scientists-say-global-warming-slowing-down