Kürdistan’da Çuval (I)
Günümüzdeki Irak’ın orta ve güney bölgesi Araplar tarafından Irak’ı Arap, kuzey bölgesi ise Cezireti İbni Ömer diye isimlendirilmiştir. Daha sonra bu bölgeye yalnızca Cezire denilmiştir. Osmanlının son dönemlerinde ise Irak, Basra, Bağdat ve Musul eyaletleri diye üç ana idari bölgeye ayrılmıştır. Birici Dünya Savaşı bu isimlendirme ile bitmiştir. İngilizlerin en son işgal ettiği Osmanlı toprağı da Musul bölgesi olmuştur. İngilizler burayı hem Musul hem de Kürdistan diye adlandırmıştır. Lozan Görüşmelerinde Kürtlerin muhtariyeti gibi tartışmalar daha çok ve özellikle Musul etrafında yoğunlaşmıştır. Ankara hükümeti de İngilizlerle Musul için bir silahlı çatışma ihtimalinin ortaya çıktığı dönemde merkezi İdil’de olan bir Elcezire Cephesi Komutanlığı oluşturmuştur. Doğrudan Musul/Kürdistan sorunu için ve İngilizlere karşı hazırlanan bu Cephe Komutanlığının faaliyetleri de Lozan Görüşmeleri esnasında sessiz sedasız tasfiye edilmiştir.
Türkiye tarafı Mondros Mütarekesinden başlayarak Musul vilayetindeki İngiliz işgalinin anlaşmalara uluslar arası hukuka aykırı olduğunu uzun süre savunmuş, bu konu Lozan Antlaşması dışında tutulmuş ancak her nedense bütün bu iddialarında vazgeçerek 5 Haziran 1926’da Ankara Antlaşması ile Musul’un Irak’a aidiyetini kabul etmiştir. İsmet Paşa Lozan’da Musul üzerinde hak iddiasını savunurken, orada Türkmenlerin olduğunu, Kürtlerinde aslında Türk/Turani olduğunu, Arapların zaten Musul’da azınlık olduğunu üstelik Musul’un Mondros Mütarekesinin rağmına işgal edildiğini savunmuştur. Ankara Antlaşmasının yapıldığı gün Başbakan olarak, Lozan’da savunduklarını hiç söz konusu etmemiştir. Böylece geleceklerini Türkiye ile bir gören Türkmenleri, Kürtlerin ve Arapların da bir bölümü fena halde yüz üstü bırakılmıştır. Bu antlaşma ile Türkiye’de en son ayrılan bölge Musul/Elcezire olmuştur. İngilizler Irak’a bağımsızlık vererek ayrıldıklarında Musul’daki Kürtler için “otonomi” sayılacak hakları da temin ederek ayrılmıştır. Benzeri haklar Türkmenler için söz konusu edilmemiştir.
Musul ve çevresinde Zaho-Dohuk-İmadiye-Süleymaniye şehirlerinde ve köylerinde Kürtler mutlak bir nüfus üstünlüğüne sahipken, 1926 Milletler Cemiyeti İnceleme Heyeti raporlarına göre ise Türkmenler, Telafer, Erbil, Kerkük, Tuzhurmatu gibi şehirlerde ve Musul’dan başlayarak Bağdat’a uzanan ve “Tarik-i Kebir” diye bilinen yol güzergahında mutlak bir sayı üstünlüğüne sahip idiler. Bu bilgileri 1957’de Irak Hükümetince yapılan resmi nüfus sayımı sonuçları da büyük ölçüde doğrulamaktadır. Ancak geçen süre içinde önce Erbil sonra petrol kuyularının açılıp işletilmeye başlanması ile birlikte Kerkük önemli bir Kürt göçüne uğramıştır. Hanna Batatu’nun “Irak Eski Toplumsal Katmanları ve Irak Devrim Hareketi” adını verdiği eserinde benzeri bilgiler yer almıştır.
Irak Hükümetleri, Türkiye’nin Musul üzerindeki hak iddialarını hiçbir zaman unutmadı. Türkmenleri de bu iddiaların gerekçesi saydıklarından onları etkisiz hale getirmeğe çalıştılar. 1939’da Hatay’ın Türkiye’ye katılması da Irak Hükümetleri nezdinde büyük bir etki yaptı. Bir gün benzeri bir sonuç için Türkiye’nin Musul ve çevresini işgale kalkışabileceği giderek bir kaygıya ve korkuya dönüştü. 1960’larda başlayan Kıbrıs olayları da bu korkuları büyük ölçüde çoğalttı.
Irak’ın bağımsızlığından sonra Bağdat Hükümetleri Irak Kürtlerini sindirme çabalarından hiç vazgeçmemiştir. Kürt bölgesinin dağlık olması, aşiret hayatının daha canlı olması, Osmanlı döneminden beri süre gelen silahlı mücadelenin adeta geleneğe dönüşmüş olması Kürtlerle Irak Hükümet kuvvetleri arasında ki çatışmalarında sürmesine zemin hazırlamıştır. Buna karşılık Irak’ta Krallığın devrilerek yerine Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra Irak’a dönmesine izin verilen Barzani önemli bir siyasi taraf olarak Irak’ta yerini almış ve Irak Komünist Partisi ile ittifak ederek Kerkük’ü kendi nüfuz alanı içine almak istemiştir. 16 Temmuz 1959’da Mustafa Barzani’ye Bağlı silahlı gruplar Kerkük’te Türkmenlere karşı önemli bir katliam gerçekleştirmiştir. Barzani’ye göre Cumhuriyetle birlikte Kürt Muhtar bölgesi haklarının yeniden tarif edilerek Anayasada yerinin alması gerekiyordu. Kerkük ise Kürtlerin Kudüs’ü durumundaydı. Kerkük’teki bu katliam olaylarına karşılık A.Menderes hükümetinin kayda değer bir tepkisi olmadığı gibi Barzani önderliğindeki Irak Kürt hareketi Türkmenlerin “Türkmeneli” dedikleri bölgeyi kendileri için doğal bir yayılma alanı ve hedefi olarak göstermiş oldular. Arap Hükümetlerinden büyük mağduriyetler yaşamış olan Irak Kürtlerinin, Türkmenlere karşı bu tutumu hiçbir zaman anlaşılamadı.
Irak’ta genel’de Arap olmayanlara karşı asıl felaketli günler 1968’de Baas Partisi ile başladı. Baas döneminde yerleşik Kürt ve Türkmenlere karşı peş peşe büyük kampanyalar başlatıldı. Toprakları ellerinden alındı. Yerlerine Araplar iskan edildi. Kürtler giriştikleri silahlı mücadele ile de büyük kayıplar verse de taleplerini dünyaya duyurdular. Irak’la rekabetleri nedeniyle İran, Suriye, İsrail, ABD hatta Türkiye’den yardım gördüler. Benzeri bir yardım, destek Türkmenler için hiçbir zaman söz konusu olmadı. Üstelik S.Demirel başkanlığındaki Hükümetler bu dönemde Kerkük’ten başlayarak Yumurtalık’a uzanan boru hattı yapımı gibi işleri tercih ettiler.
Irak’ta Türkmenlere ve Kürtlere karşı Saddam öncülüğündeki Baas Hükümeti en büyük zulmünü 1980-1988’de İran-Irak savaşı esnasında yaptı. Savaş esnasında Irak’a karşı yer yer İran’ın tarafında isyan eden Mesut Barzani ve Celal Talabani Liderliğindeki Kürtler büyük kayıplar verdiler. Türkmenler ise bir isyana teşebbüs etmediler ama tehcirden ve katliamdan kurtulamadılar. Nihayet önce Nisan 1988’de ki Kürt İsyanı büyük bir katliamla Saddam tarafından bastırıldı. Ağustos 1990’da Kuveyt’in Irak tarafından işgal edilmesi ve Kuveyt’in boşaltılmaması bahanesi ile Ocak 1991’de ABD öncülüğünde Irak’a başlatılan 1. Saldırının ardından Kürtler ve Güneydeki Şii Araplar isyan etti. Her iki isyan’da bastırılmışken ABD’nin isteği üzerine BM, Irak’a 36. Paralelin kuzeyini yasaklayan dolayısı ile bu bölgeyi Kürtlere bırakan kararını Nisan 1991’de aldı.
S E Ç İ L M İ Ş K A Y N A K Ç A
1-Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik / Türkiye’nin Uluslar arası Konumu, Küre Yayınları, 19. Baskı, İstanbul, 2004.
2-Ali Bey, Lehçetü’l-Hakayık (Hakikatlerin Dili), Hazırlayan: Şemseddin Kutlu, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul, Tarihsiz.
3-Bilal N.Şimşir, Türk-Irak ilişkilerinde Türkmenler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2004.
4-Cecil John Edmonds, Kürtler, Türkler ve Araplar, Avesta Yayınları, İstanbul, 2003.
5- Dawid Mc Dowall, Modern Kürt Tarihi, Doruk Yayınları, İstanbul, 2004.
6-Erşat Hürmüzlü, Irak’ta Türkmen Gerçeği, Kerkük Vakfı Yayınları, İstanbul, 2006.
7-Hanna Batatu, Old Social Classes and the revulutionary Movements of Iraq, Saqi Yayınevi, 2004.
8-Kadir Mısıroğlu, Musul Meselesi ve Irak Türkleri, Sebil Yayınevi, İstanbul, 1972.
9-Mehmet Hurşit Paşa, Seyahatname-i Hudut, Simurg Yayınevi, İstanbul, 1997.
10-M.S.Lazarev vd, Kürdistan Tarihi, Çeviren: İbrahim Kale, Avesta Yayınları, İstanbul, 2001.
11-Murat Güztoklusu, El Cezire ve Özdemir Harekatı, Ümit Yayıncılık, Ankara, 2006.
12-Nilüfer Bayatlı, XVI. Yüzyılda Musul Eyaleti, TTK Yayıları, Ankara, 2000.
13-Seha L.Meray, Lozan Barış Konferansı /Tutanaklar Belgeler, YKY Yayınları, İstanbul, 2001
14-Suphi Saatçi, Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, İstanbul, 1996.
15-William Rupert Hay, Kürdistan’da İki Yıl (1918-1920), Çeviren Fahriye Adsay, Avesta Yayınları, İstanbul, Tarihsiz.
16-Viladimir Feodoroviç Minorsky, Musul Sorunu, Çeviri: Salim Şahin, Avesta Yayınları, İstanbul, 1998.