Kürd Halkı Sadece Tabut Taşımak İçin Yaratılmamıştır!
Kendi içinde güçlü olamayanlar ve içindekilerle barışık olamayanlar, dışarıya karşı verecekleri
Kendi içinde güçlü olamayanlar ve içindekilerle barışık olamayanlar, dışarıya karşı verecekleri ‘savaşımlarında’ da başarılı olamazlar. İçindeki ‘doğu-batı’ savaşımını barış ile neticelendirmeyi başaramayanlar, başkalarıyla barışmayı da başaramayacağı gibi hep huzursuz ve ezik yaşamaya mahkûm olacaklardır. Barışı tesis edecek olan yol da iletişimdir.
İletişim araçlarının çok olması iletişimin de yaygın olduğu anlamına gelmez, bu araçları kullanmadan iletişim olmaz. Şu an dilimizi kullanmadığımız gibi.
Günümüz insanının hala iletişimde en önemli ve etkin araç olan dili değil de gücü kullanıyor olmasını anlayamıyorum. Zira sorunların çözümünde güç kullanmak hayvansal yaklaşım biçimidir. Hayvanlar sorunlarını güç kullanarak çözmeye kalkışırlar. Bu dürtü, hayvan/canlı kategorisinde yer alan insanda da var. Ama insanlar akıllarını kullanarak, alâmetifarikaları olan dili; sorunların çözümünde kullanarak rüştlerini ispat etmelidirler.
Bir topluluğun veya milletin sorunlarını bu çözüm biçimi yerine hala güç ile çözüm arayışına yelteniyor olması, o toplumun veya milletin hala hayvani duygularından arınmadığının da kanıtıdır... İnsanlar ancak en büyük güçlerinin dil olduğunun farkına vardıklarında, hayvansal çözüm yollarını kullanmaktan vazgeçeceklerdir. Bunu kavrayamadığımızdan; önce birbirimizi kırıyor hatta öldürüyor sonra da konuşarak barışıyoruz. Şayet bunu kavrayabilirsek, bırakın bölgemizdeki sair halkları inanın batı toplumlarının da önüne geçeriz. Umarım ki çok geç kalmadan bunu anlar ve bu çözüm yolunu hayatımızda egemen kılmaya başlarız.
Hak aramak, elbette ki kutsaldır. Ama hak arama metodu da en az hak arama erdemini göstermek kadar hayati öneme haizdir. Mağdur olan bir(iler)inin başkalarını mağdur etmek suretiyle mağduriyet(ler)ini giderme çabası; mazlumun zulmünü beraberinde getirecektir. Ki mazlumun zulmüyle baş etmek, zalimin zulmüyle baş etmekten daha da zordur.
Şayet yaptıklarınız size zarar veriyorsa, sizde bir sorun vardır yaptıklarınızda değil. Sorgulayamayan bir halk veya topluluk haline gelmek, sorgulatmayan bir iradeden daha tehlikelidir! Siyasi bir milli mefkûreye sahip olamayan bir halkın ilerlemesi ve kendilerine hak ettikleri bir statüyü kazandırmaları zordur. Halk adına yapılacak olan bu siyasetin bir geçmişi ve sonraki nesillere aktarılması gereken bir tecrübesi olmalıdır. En önemlisi de bu geçmiş ve tecrübeleri sonraki nesillere aktaracak olan bir kadronun olmasıdır. Kürd halkının lider (önder-rehber) kadroları hep sürgün, esaret veya idamlarla yok edildiğinden siyasal tecrübelerini birbirilerine aktarma imkân ve zamanını bulamamıştır. Siyasi bir geçmiş ve tecrübeye sahip olmayan kadrolarla idare edilmeyi bekleyen bir halkın ulusal-milli bir mefkûreye sahip olması da zordur. Bunun için de artık birbirimize hakaret etmeden bir birimizi eleştirebilmeyi ve sorgulamayı öğrenmeliyiz. Bir insan öldükten sonra kimin haklı veya haksız olduğunu tartışmanın ne önemi var ki?
Son dönemlerde barış ile anılan bölgemiz yine “karanlık senaryolar ” ile anılmaya başlandı. Bölgenin ileri gelenleri “Kanaat önderleri”, siyasiler ve sivil toplum kuruluşlarının, yeni can kayıplarının yaşanmaması için bir an önce müdahil olabilecek ortak bir oluşum kurmaları hayati önem arz etmektedir.
Sadece taziyelere gitmekle görevimizi ifa ettiğimizi sanarak kendimizi kandırmayı bırakmalıyız artık. Zira bu ölümler insanımızda tamiri mümkün olmayan tahribatları bırakmaktadır.
Böylesi menfur olaylardan sonra konuşulan sözlerin, verilen barış, diyalog ve sükûnet çağrılarının önceden söylenmesi gerekir. İyiyi, güzeli ve doğruyu söylemek veya övmek kolaydır. Gerekli olan bunları uygulamaktır. Zor olan ise, bu konuda irade gösterebilmektir. Bunun için de aydın sayılan insanlara, kanaat önderlerine, siyasilere ve STK’lara çok iş düşmektedir. Huzurlu bir gelecek ve korkusuz bir yaşam için; Kürd toplumu gerek aşiretsel gerek siyasal küskünlük ve husumetlerine bir an önce son vermek zorundadır. Bu bağlamda: Halkımız, olayların taraftarlarının dışında; olaylara müdahil olabilecek samimiyet ve kabiliyete sahip “Üçüncü Şahıslara” ihtiyaç duymaktadır. Zira içinde "Üçüncü Şahıs" bulunmayan milletler herhangi bir kargaşada fevri davranıp bunu daha da büyük bir kargaşaya dönüştürebilirler.
Tüm samimiyet ve içtenliğimle yaptığım bir ÇAĞRIDIR bu: Bari bundan sonra oluşan sorunlarımızı can kayıplarına götürecek, mevcut kaos ve kargaşayı daha da derinleştirecek söylemleri bırakıp diyalog kanallarını geliştirelim. Artık öncesinden birbirimizi dinlemeyi ve sorunlarımızı konuşarak çözebilme olgunluğunu düstur edinelim! Yangına körükle gitmenin kimseye bir faydası olmayacaktır.
Türk, Farıs ve Arap halklarıyla barışmak için girişimde bulunan Kürdlerin birbiriyle uğraşmasının, birbirlerine çelme atmasının veya birbirleriyle savaşmaya yeltenmesinin hiç kimseye bir kârı-getirisi olmayacağı gibi hiç bir akıl ile izah edilebilir bir yanı da yoktur. Bu saatten sonra Kürdlerin artık kendilerini ve varlıklarını kabul ettirme mücadelesinden ziyade; haklarını isteme tarzını ve "ötekiyle" olan ilişkilerini medeni bir üslup ile hukuki alana oturtmaya odaklanma zamanı gelmiştir.
Kürdler bu kadar ezilip yok sayılmalarına rağmen bunu başarabilirse, onları yok sayan Ortadoğu halklarına da barışı ve huzuru hediye edebilirler. Unutmayın Millet olmak adına mücadele etmek başka, milliyetçi olmak başkadır. Zulümden kurtulmak için mücadele etmek başka zalimin yerine geçmek için mücadele etmek başkadır. Birilerinin huzuru bozulmasın diye bir başkasının bozulan huzurunu düzeltebilecek hakikatleri gizlemek zulümdür.
Uğradıkları tüm kıyım ve haksızlıklara rağmen barış, huzur ve birliktelikten taviz vermeyen Kürdler, Ortadoğu’da demokrasinin öncüsü ve emperyalizmin Ortadoğu’daki oyunlarını bozabilecek en güçlü aktör olabilecek bir duruma sahiptir. Selahaddini Eyyubi’nin torunları, bu politik ve tarihsel akıl ve tecrübeye sahiptir. Bu bilince sahip olan Kürd halkının bu oyunu da bozacak basiret ve ferasete sahip olduklarına inanıyor ve kendi menfaat ve maslahatlarının da ittifak, barış ve diyalogda olduğunu bir an önce fark etmelerini temenni ediyorum.
Bu bağlamda hiçbir grup veya siyasi anlayışı ayırt etmeksizin tüm Kürd gençlerine bir çağrıda bulunuyorum: Gençler, artık davamız jiyan-hayat olsun!
{ OHAK-DER YK Başkanı MB. Hedbi }