Kurban Bayramı mı, Et Bayramı mı?
Nereden çıktı? diyebilirsiniz. Ramazan'a Şeker bayramı denilmiyor mu? Bizde gariplikler eksik olmuyor. Neredeyse ak, a kara denilir duruma geldik. Lütfen kendimize gelelim. Kendi kendimize kural koymaya kalkışmayalım.Eğer ki asıl amaç et olmuş olsa idi, merasimle et kesmeye gerek olmazdı. Zaten kasaplar kesiyor ve bizler oradan ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Asıl olan Rabbin emirlerine itaat ederek kan akıtmaktır. Et olayı ikinci planda kalıp, yine dini vecibelere uygun şekilde üçe bölerek bir kısmını fakirlere dağıtıp, bir kısmını gelen misafire ikram edip, bir kısmını da kendi aile efradı ile yemektir. Bundan daha güzel paylaşım olurmu. Bütün bu güzellikler dinimizin vaz geçilmez kurallarıdır. Bu güzelliği hiçbir dinde göremezsiniz.
Çok şükür ki, Müslüman olarak yaratılmışız. Allah korusun gayrimüslim olarak ta yaratılabilirdik. Nasıl yaratıldığımız bizim elimizde değil, ancak nasıl yaşayacağımız elimizdedir. Onun için yaradılış gayesine uygun olarak hareket etmemiz gerekmektedir.
Burada vurgulamak istediğim ayrı bir konu var. Bazı insanlar Kurban’a et bayramı derken, bazı kendini bilmez densizler katliam olarak görmekteler. Neyin katliamı, hayvan kesmek katliamsa kasap dükkânları niye açılmış veya insanların yedikleri etler uzaydan mı geliyor?
Dünyanın çeşitli bölgelerinde, Afganistan, Irak, Filistin vs. de insanlık dramı- katliamlar yaşanırken, onca vahşete seyirci kalan, çığlıklara kulak tıkayan zihniyet hangi gerekçe ile dini bir vecibeye gölge düşürmeye kalkışıyor.
Bir yıl boyunca evine bir kilo dahi et alamayan fakir aileler, en azından kurban bayramı münasebeti ile kursaklarına et düşüyor. Bunda çokmu görüyorsunuz. Kurban sadece fakir ailelerin et ihtiyacını gidermekle kalmayıp, insanları birbirine kaynaştırarak muhabbet ortamı sağlayıp sosyal adalet ve sosyal denge oluşturur.
Böyle bir anlayış sadece, bizim dinimize has bir olaydır. O da dinimizin insanlara verdiği değerin bir nişanesidir. Hiçbir kulun bir diğerine üstünlüğü yoktur, üstünlük takvadadır. Kendisini varlıklı görüp fakir zümreye tepeden bakmaya kalkışanlar, bir gün olur ki aynı duruma kendileri de düşebilir. Bu nedenle en azından Kurban bayramı münasebeti ile paylaşmasını bilelim, yoksulları hatırlayalım, yıllardır süre gelen dini vecibeyi yozlaştırmadan usulüne uygun, kişiliğimize yakış bir tarzda uygulamaya çalışalım.
Bir hoca öğrencilerine, "Çocuklar öğrencilik hayatınızda çalışkanlık ve başarınıza güvenerek hiçbir arkadaşınızı hakir görmeyin, yârin onlardan birisi iş hayatında patronunuz veya bir devlet dairesinde amiriniz olabilir” diye nasihatte bulunmuş.
Buradan çıkarılması gereken dersler var. İnsan olarak fakir zengin ayrımı yapılmadan, yaratılmışı yaratandan ötürü sevmek felsefesi ile hareket ederek, aynı coğrafyada birlik beraberlik ortamında, birbirimizi incitmeden ve var olanımızı paylaşarak yaşarsak, sanırım dünyamızı da, ahretimizi de mamur hale getiririz.
"Nice bayramlara nice günlere
Mevla’m kavuşmayı nasip eylesin
Muhabbetle birbirin sevenlere
Mevla’m kavuşmayı nasip eylesin."
ŞÜKRANİ
Fıtr bayramıydı sonra ramazan bayramı oldu sonra da şeker bayramı oldu
Hacc bayramıydı sonra kurban bayramı oldu sonra da et veya kavurma bayramı oldu çıktı
Şimdi ise sadece RESMİ TATİL oldu artık
Bayram da bayram apan kaç kişi kaldı acaba ?
Kasım 13th, 2010 at 15:56