Kur’an Yiyen Müftü
Kötü ve sıra dışı olan her şeyin haber değeri vardır. Denilebilir ki, iyi şeylerde haber olmalı. Elbette öyle ama bu daha az ilgi görüyor. İşte bu yüzdendir ki, bir müftünün, Kutlu Doğum Haftası’nda yazılı sentetik yaş pastayı keserek yemesi birinci sayfalara haber oldu.
Hadise normal mi? Elbette değil ve hemen her çevreden tepki yükseldi. İstifa çağrıları, görevden alınması teklifleri, hatta aşağılama ve hakaretler, vs. vs.
O sıralarda “Kahraman Maraş Belediyesi’nin “Peygamberimiz (s.a.v.) geliyor” şeklindeki brandaları paylaşıldı sosyal medyada...
Birde baktık ki, Üsküdar Belediyesi “Kutlu Doğum Köyü” diye yakışıksız bir etkinliğe imza atmış…
Geçenlerde namaz için Arnavutköy Merkez Camii’ne girmiştim. Caminin avizesinin içine kocaman bir Kâbe maketi yerleştirmişler…
Malum hediyelik eşya satanların vitrinleri, uyduruk Kâbe maketleriyle dolu. Hatta bu maketleri evinin kıble tarafına yerleştirip, ona doğru namaz kılanlar bile varmış...
Bunlar gibi, haberdar olmadığımız ve bilemediğimiz ne kadar cehalet örneği serdediliyor acaba?
Sayamayacak kadar çok olduğunu tahmin etmek güç değil.
Ancak bu vesileyle belirtelim ki, başta Diyanet olmak üzere pek çok kurum, etkinlik yaptıkları otellerde alkollü ürünler ikram edilip edilmediğine dikkat etmiyor...
2009’da Diyanet’in Ankara’da program yaptığı ve bizimde katılımcı olduğumuz Bilkent Otel böyleydi.
“Helâl” konulu sempozyuma davet edildiğimiz, Sakarya’daki otelin odasında da alkol vardı.
Oralarda yapabildiğim şey, görevliyi çağırıp odadaki alkolleri almalarını sağlamak ve organizatörleri uyarmak olmuştu. Değiştiler mi? Ne yazık ki hayır!
Türkiye’nin en büyük biracısı “İslam Cumhuriyeti” İran’da, bira üretiyor. “İran İslam Cumhuriyeti”ne ait sertifika kurumu, bu markalara “helâl sertifika” bile vermiş...
Kâbe’nin yanı başındaki, Ladin marketlerinde de bu markanın biraları satılıyor.
İbn-i Haldun’un deyimiyle, şehre gelmek bedevilikten kurtarmıyor insanı. Demek ki ciddi bir sorunuyla karşı karşıyayız.
Görgüsüzlüğü, idrak yoksunluğunu aşmak için, daha çok genetiğiyle oynanmamış ekmek yemek, sahih bilgiler edinip, doğru bir şekilde sindirmek gerekiyor.
Diploma almak, memleketin her yerine üniversiteler, İlahiyat Fakülteleri açmak yetmiyormuş demek ki…
İslam dünyansın bütününde, işin ehlini arayıp bularak teklif etmek yerine, çoğunlukla makam için her şeyi fedaya hazır insanlarca işgal edildiği acı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Şeyhine, liderine, hocasına, kocasına şartsız ittiba edenlerin ‘muteber’ olduğu bir devir. Hepsinden de önemlisi, bu hususlarda karşıt ses veren bir ulema sınıfının azlığı veya yokluğu, modern zaman Müslümanlarının en büyük handikabı…