content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

04 Ağu

Kur’ân ve Okumak (II)

Dünkü yazımızdan devamla Kur’an’ın nasıl okunması gerektiğine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

c) Tezekkür ederek okumalıyız: Allah, kitabının tezekkürle okunmasını tavsiye etmektedir.

Bu (Kur’an); kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir. 14/52.” Kur’ân’ı Kerim’i tezekkürle okumak denildiğinde de; ayetlerde sözü edilen geçmişe mal olmuş hadiseleri düşünerek bugün ve yarınlarımız için öğüt ve ibretler çıkarmak anlaşılmalıdır. “Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? 54/17” Bize göre, düşünmeyi ihmal eden insanların Kur’ân’dan öğüt almaları mümkün değildir. Çünkü Allah’ın kitabında, ancak temiz akıl sahiplerinin tezekkür edip öğüt alacağı açıkça belirtilmiştir. “Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar. 2/269, 3/7”

Tezekkür: Hatırlama, anma, ibret ve öğüt alma anlamlarına gelen zikirden türemiş bir kelimedir. Buradaki zikir lisanla anma değil, kalple hatırlama ve akıldan geçirmedir. Ayrıca Tezekkür; geçmişe yönelik bir düşünme eylemi olan tezekkürden, geleceğe yönelik dersler çıkarılıp ibretler almaktır.

d) Aklederek okumalıyız: Allah, Kur’ân-ı Kerim’i aklederek okumamızı tavsiye etmiştir. Allah, Kur’ân-ı Kerim’in ayetlerini aklını kullanan bir toplum için, geniş geniş ve türlü misallerle açıklamıştır. Çünkü Kur’ân-ı Kerim, akıl ve basiret sahiplerine hitap eden ilahi bir kitaptır. Kur’ân-ı Kerim’in içerisindeki ayetler; temiz akıl sahiplerine, (Ulul elbab) (13/19) basiret sahiplerine, (Ulul ebsar) ve aklıselim sahiplerine (Ulu’n nüha) tabiri ile hitab etmektedir. (3/17) Kur’ân; muhataplarına, Akletmez misiniz? Düşünmez misiniz? (20/54, 11/51, 28/60) gibi sorular sorarak muhataplarını akletmeye teşvik etmiştir.

Akletmek: Öğrenilen şeyler üzerinde kafa yorarak belli sonuçlara varmaktır.

Kur’ân-ı Kerim’deki en önemli konulardan bir tanesi de aklın kullanılmasıdır.
Bunu dikkate almayan geleneksel İslami anlayışta, aklın kullanımı sınırlandırılarak akla pranga vurulmuştur. Gelenekçi anlayışa mensup bazı tipler, aklın kullanılmasını tavsiye eden birçok ayeti görmemiş, Kur’ân-ı Kerim’deki “Hevasını ilah edinen kimseyi gördün mü? Onun üstüne sen mi bekçi olacaksın! 25/43” ayetini görmüştür. Hâlbuki hevaya tabi olmakla aklı kullanmak aynı şeyler değildir.

Heva: İlme tabi olmayan arzu ve isteklerdir. Sa’d suresinin; “İblis, 'Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın' dedi. 38/71” ayetinden 75. ayetine kadar bakıldığında, İblisin aklını kullandığı için değil de, büyüklük tasladığından dolayı secde etmediği görülecektir. Ayrıca bu konuda açıklık ve beyan adına, “Ona dedik ki: 'Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır. Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.' 38/26” ayeti de takdire şayandır.

e) Fıkhederek okumalıyız: Kuran'ın mesajını, derin kavrayış yeteneğine sahip olan ve fıkheden insanlar anlayacaktır. Kur’ân-ı Kerim dinde derin anlayışa sahip insanların ve toplumların anlamaları ve üzerinde düşünmeleri için gönderilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de, Şuayb peygamberin Medyen halkına kendi dillerinde ilahi mesajı iletmesine rağmen, kavminin fıkhetmedikleri açıklanmaktadır (11/84). Kur’ân-ı Kerim’e göre, Kâfirlerin kalplerinde perde olduğundan dolayı, onlar fıkhetmez, yani iyiden iyiye gerçeği anlamazlar.

O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, ‘Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır’ derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. 3/7; 6/98”

Fıkıh: İnce anlayış ve derin kavrayış anlamında kullanılır Bir şeyi gereğince anlamak, bilinenden hareketle bilinmeyeni elde etmektir.

f) Hissederek okumalıyız. Kur’ân-ı Kerim’i okurken O’nu hissederek okumalıyız. Hissederek okuma denince; aklın ve kalbin uyanık tutulduğu okuma şekli anlaşılmalıdır. Kur’ân-ı Kerim’i sadece bilgi sahibi olmak için okuyanlar, sadece akademik bir kariyer edinmek için okuyanlar, sadece çevresindeki insanlarla tartışmak için okuyanlar duygu ve histen yoksun bir şekilde O’na yaklaştıklarından gereği gibi O’ndan faydalanamazlar.

3. Kur’ân’ı tedricilik mantığını dikkate alarak okumalıyız.

Kur’ân-ı Kerim yaklaşık 23 yılda tamamlanmış bir kitaptır. O’nun ayetlerinin bazıları savaş zamanında bazıları barış zamanında nazil olmuştur. O’nun ayetlerinin bir kısmı Mekke’de, bir kısmı da Medine’de vuku bulan olaylar neticesinde nazil olmuştur. O’nun ayetleri, itikadi, ameli ve ahlaki hükümler içermektedir. Bu kadar kapsamlı konuları ihtiva eden Kur’ân-ı Kerim’in sağlıklı bir şekilde anlaşılabilmesi için O’nun tedricilik (aşamalılık) ilkesinin göz ardı edilmemesi gerekir. Kur’ân ferdin ve toplumun değişiminde tedricilik ilkesini esas almıştır.

Bu mantığı dikkate alarak Kur’ân’a yaklaşanlar O’nun ayetlerini azar azar anlayarak okumalıdırlar. Böyle okunduğunda fert ve toplum için zararlı olan bir davranışın hangi aşamalardan geçtikten sonra yasaklandığı ortaya çıkar. Eğer tedricilik mantığı dikkate alınmazda ayetler-cüzler üç-beş günde okunup bitirilmeye çalışılırsa Kur’ân ayetleri eksik veya yanlış anlaşılır. O’nu, bir iki yıl gibi uzun bir zaman diliminde nüzul sıralamasına göre azar azar okursak daha sağlıklı ve daha iyi anlamış oluruz.

Eba Eyyub el- Ensari hazretlerine Kur’ânı nasıl okuyorsunuz denildiğinde, “Bir yapraktan diğerine geçmek bazen 3-4 yılı buluyordu. Bizler, Nebi (s.a.s.) döneminde bir ayeti hayatımıza yerleştirdikten sonra diğerini okurduk” demektedir.

Ancak günümüzdeki birçok Kur’ân okuyucusu, O’nu okumaya Allah’ın adıyla başlamalarına rağmen, O’nun ayetlerini kullanarak kendilerine maddi gelir sağlamayı amaç edinmektedirler. Kur’ân’ı bilinçli bir şekilde okumamaktadırlar. Zaten O’nu anlayarak okusalardı-okusaydık, Müslümanlar bu halde olmayacaktı.

Rahman’ın, böylesi bir okumayı, anlamayı ve ona göre yaşamayı bizlere de nasip eylemesi dileğiyle…

(M. Burhan HEDBİ)

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank